- Kategori
- Tarih
Kanuni ve karınca
Osmanlı İmparatorluğunun en büyük padişahlarından biri olan Kanuni Sultan Süleyman 74 yaşında Topkapı sarayının pencere kenarına oturmuş boğazı seyrediyordu. Preveze deniz savaşını kazanan Barbaros Hayrettin Paşa top atışı yaparak Padişahı selamlarken Kanuni yaşlı hayatının verdiği bezginlikle onlara bakıyordu.
Koskoca Preveze zaferi bile ona azıcık ta olsa bir mutluluk vermemişti. Yaşlılık, üzerine bir kabus gibi çökmüştü.
Topkapı sarayı bütün ihtişamı ile denizin ortasına sokulmuş, şaşaa ve debdebe içinde, dünyanın en güçlü devleti olmanın gururunu yaşıyordu.
Binlerce cariye ve saray erkanının kapılandığı bu mekan, padişaha dar geliyordu.
Ruhu ölümsüzlük ararken, yıpranmış bedenini taşımak artık ona ağır gelmeye başladı.
Son bir gayretle yerinden doğrulup vezirine yüksek sesle bağırdı
- Orduyu hazırlayın, Zigetvar seferine çıkıyoruz !
Kendi sonunu kendi hazırlamıştı. Zigetvar onun ölüm fermanı oldu. Belkide istediği buydu. Zigetvar kalesinin fethinden üç gün önce öldü .
Komutanlar onun öldüğünü sakladılar. Kale fethedilinceye kadar orduya söylemediler.
Koca Kanuni, acaba sırların nelerdi?
Kurulurken dünyalar, yıkılırken dünyalar, yeni baştan yaşanırken hayatlar….
Kalenin dibindeki surların dibinde, küçük bir karınca hapşırdı… Ona gökyüzün en uzak yıldızı olan Marguteks haykırarak bağırdı
-Çok yaşa!...
Yağmur yeryüzünü ıslatırken toprağa gömülü buğday tanesi başını korkusuzca çıkarıp etrafına baktı.
Keskin gözlü kuşlar yeryüzüne her üç haberide uçurdular.
Onlar için haberin küçüğü büyüyü olmazdı.
Sabah gene güneş doğacaktı.