Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Eylül '21

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Kapadokya – Yer altı

Kapadokya – Yer altı

Asya, yanındakilere göre daha önden yürümektedir. Bir çeşit rehber görevi görmekteydi… Giriş kapısı gibi olan dar yuvarlak yerden geçtiklerinde bir anda başka bir dünyaya geçmiş gibi olmuşlardı. Çağman Babüroğlu,

“Böyle bir şey bekliyordum. Yeni bir dünya!”

“Öylemi diyorsunuz?”

“Bilmiyorum. Siz ne diyorsunuz?”

“Bakalım sayın hocam bakalım.”

“Biz sanıyorum yer altı şehrine gidiyoruz değil mi Atlas Hanım.”

“Öyle diyebiliriz.”

“Yer altı şehirleri ile ilgili bilgiler edinmiştik, bildiklerimize ilave etmiştik akşam.”

“Evet. Buralar yani Kapadokya bölgesi, doğa ve tarihin bütünleştiği bir yerdir.”

“Bu çok doğru… Buranın bir benzerinin daha olacağına inanmıyorum. Ben nerede ise Dünyayı gezdim. Burası farklı.”

“Haklısınız. Coğrafi olaylar Peribacalarını oluştururken, tarihi süreçte, insanlar da bu peribacalarının içlerine ev, kilise oymuşlar.” Suna Baydaroğlu:

“Ben gezmiştim. Fresklere hayran kalmıştım.”

“Binlerce yıllık medeniyetlerin izleri buralardadır.”

“Haklısınız. Çok medeniyetler gelmiş geçmiş buralardan.”

“Evet. İnsan yerleşimlerinin Paleolitik döneme kadar uzandığı Kapadokya'nın yazılı tarihi Hititlerle başladığı bilinir.”

“Bu konuda sanıyorum Nejat Tokdemir Hocamın da anlatacakları vardır. Kendisi çok iyi bir tarihçidir.” Nejat Tokdemir:

“Estağfurullah. Burada herkes bir hayli bilgili zaten… Ben şunları ilave edebilirim. Kapadokya aynı zamanda İpek Yolu'nun da önemli kavşaklarından biri… Ticaret kolonilerini barındırmış, ülkeler arasında ticari ve sosyal bir köprü kurmuştur.”

Bir süre yürümüşlerdi. Atlas:

“Beyler burada durmamız gerekiyor. Burada biraz dinlenelim. Yolumuz uzun. Ben sizlerin biraz bu havaya alışmanızı istiyorum. Sonra Nejat Beyin anlattıklarını dinlemek için de iyi bir fırsatımız olur. Havayı ciğerlerimiz de kabullensin değil mi?”

Timuçin Akyol:

“Havayı ciğerlerimizin kabul etmesi benim için değişik bir terim.”

“Siz aynı zamanda doktorsunuz değil mi Timuçin Bey?”

“Evet. Asya Hanım. Ben çok meslekli yaşamı sevenlerdenim.”

“Çok iyi. Nejat Hocam buraların tarihi ile ilgili bazı şeyleri anlatıyordu. Dinleyelim mi lütfen.” Nejat Tokdemir:

“Selçukluların da bu yeraltı şehirlerinden yararlandıkları biliyoruz. Onlar buraları askeri amaçla kullanmışlar diye biliyoruz.”

“Askeri amaçla kullanmışlarsa, buralarda ciddi olarak silahlarını saklama yerleri yapmışlardır.”

“Öyle biliyoruz Selim Hocam… Bu bölgede Selçuklu Kervansarayları bu yeraltı şehirlerinin 5–10 km uzağındaymış. Bakın birkaç örnek sıralayabilirim sizlere:

Ağzıkarahan Kervansarayı - Pınarbaşı(Geyral) yeraltı şehri, sonra; Dolayhan Kervansarayı - Tilköy yeraltı şehri…” Rüçhan Günnar:

“Sohbet biraz karışmış olacak ama ben şunları ilave etmek istiyorum.  Yer altı yerleşimleri çok eskilere dayanıyor. Daha öncede konuştuğumuz gibi Prehistorik Döneme kadar gidiyor. Bu dönemde basit aletlerle yumuşak tüfü oymaları zor olmuyordu haliyle… Ev olarak sığınacakları yer buralar olmuş. Yazın serin kışın da sıcak tuttuğuna göre seçimleri bence gayet mantıklıymış. Sonra tabi tarihle birlikte, çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış buralar, her gelen yeni ilaveler yapmış.”

Çağman Babüroğlu:

“Rüçhan Hocam, bu konuda benim merak ettiğim birkaç soru var.Ortave Geç Tunç Çağı'na ait kaya kabartmaları varmış bu bölgede.”

“Doğru…”

“Şimdi hocam, birde şunu okumuştum bir yerde; Hitit’liler şehirlerini savunurken yer altı geçitlerini kullanmışlar değil mi?”

“Doğru. Potern adı verilen yeraltı geçitlerini kullanmışlar. Zaten bu geçitleri nerede ise en ustaca da onlar yapmışlar. Büyütmüşler yani!”

“Bütün bunlar düşman saldırıları için tabi…”

“Tabii. O zamanki bu gizli tüneller çok işlerine yaramış. Düşünsenize düşmanı buralardan rahatlıkla pusuya düşürüyorlarmış. Hani askeri amaçla demiştik ya buda askeri bir amaç şekilleri olmuş.”

“Eee tabi…”

“Evet… Önemli bir şey daha var. Hitit yerleşimi burada çok etkin olmamasına karşın tüm antik yerleşimlerde onlarla karşılaşmanın en büyük nedeni eskileri bu tür askeri işlerde kullanmak için yok etmelerinden kaynaklanıyor. Biliyorsunuz bu tüflü kayaları oymak çok kolay.”

“Bizanslılarda bu bölgede çok hâkim!”

“Doğru… Nejat Bey ne diyeceksiniz bu konu ile ilgili.”

“Yeraltı şehirlerine ait bütün bulgular M.S. 5–10. yüzyıllar arasına yani BizansDönemi'ne ait…”

“Bunu okumuştum.”

“Haklısınız, Çağman Hocam…  Genellikle dini ve sığınma amaçlı olarak kullanmışlar. Kapadokya Antik dönemde çok daha geniş bir alana sahipmiş.

Şöyle sıralayabiliriz, o zaman daha iyi anlaşılır büyüklüğü:

‘Kayseri, Nevşehir, Kırşehir, Niğde, Aksaray, Yozgat, Malatya illeri tümüyle Kapadokya sınırları içindeymiş. Ankara, Sivas ve Adana’nın bazı bölgeleri…”

“Bayağı büyük bir alan!”

“Aynen öyle…” Rüçhan Günnar:

“Ben şunları ilave etmek istiyorum.” Atlas hanım:

“Beyler sohbet çok güzel ama yolumuza devam etmek zorundayız. Biraz bundan sonraki molaya bıraksak olabilir mi?” Rüçhan Günnar:

“Ben aklımda iken şunları anlatayım sonra devam ederiz. Bu bölge Hitit, Pers, Selevkos, Roma egemenliklerini yaşamış bir bölgedir.  Persler döneminde yöre Satraplık yani İran imparatorluğuna bağlı eyalet olarak yönetiliyormuş.” Nejat Tokdemir:

“Biraz önce söyleyecektim. Yarım kaldı sözlerim. Hıristiyanlık Kapadokya’ya erken dönemde girmiş. İ.S.1. yüzyıl olduğu düşünülüyor. İlk Hıristiyanlar bir çeşit sığınma olarak bu mağaralara gelmişler. Başka yerlerde çeşitli eziyetler hatta ölümler oluyormuş. Bu mağaralarda yeni inançları, ibadetlerini yapıyorlarmış. Zamanla sayıları artmış, onlar da mağaraları oyarak kendilerine daha çok yerler yapmışlar. Zamanla tabi, kiliseler ve manastırlarda yapmışlar. Buralarda ciddi olarak dinsel merkezler kurmuşlar.”

 

Nazan Şara Şatana’nın TAŞLAR – KIYAMET kitabından…

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....