Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ağustos '14

 
Kategori
Kitap
 

Kar Yağıyor Hayatıma

Kar Yağıyor Hayatıma
 

Nedensiz bir hüzün içimde
Dolaşır durur bedenimde
Kalbimde bir yaradır, hüzün!
Üşütür beni aniden
Yazın ortasında bile
Kar yağıyor hayatıma.

 

’Kar Yağıyor Hayatıma’’ ne vurucu bir başlık!  Kitabı görür görmez bana bu duyguları hissettirdi. Elime alıp uzunca baktım, açamadım kapağını. Hissettiklerimi hazmetmek istedim. Olmadı. Kalbimde düğümlendi hislerimin hüznü...

Selim İleri kitapları, önce isimleriyle hep benzer duygular uyandırır. İsmin tesirinden kurtulup kitabın kapağını açtığınız anda düşsel bir rüya bekler sizi… Özellikle yazdığı anı kitapları hoş  bir rüya ile başlayıp, kahramanlarının kederlerini bırakır üstünüze..

Bittiğinde okuyup yerine kaldırdığınız bir kitap değildir artık;

Yarım kalmış bir aşktır,
Tadı kaçmış bir hayal,
Unutulmuş bir şiir,
Hatırlanmayan bir yazar,
Sevilmemiş bir kadın,
Kırık dökük bir hayat…

Bunları anlatmayı sever Selim İleri ; unutulmayı kabullenemez, kahramanlarının acılarını seyrelttiğini düşünür böylece… Edebiyatın vefasıdır, Selim İleri… Okurunu da alabildiğine ortak eder yazdıklarına…

‘’Kar Yağıyor Hayatıma’’ isimli anı kitabında; kendisi üzerinde derin izler bırakmış onu etkilemiş, ikisi dışında –Afife Jale, Cahide Sonku-  hayatının bir şekilde kesiştiği ancak şu an hiçbirinin hayatta olmadığı 24 değerli sanatçıyı anlatıyor. Aslında yaptığı anlatmaktan öte, onlarla tekrar aynı hayatı yaşıyor. Zamanın ve insanların yaptığı nankörlüğün karşısında hissettiği suçluluğu omuzlarına yüklenmiş gibi yazıyor.

24 alt başlık var kitabında, ilki; Denize Koşanlar..  Çocukluğunda aynı semtte oturdukları Ressam Zeki Faik İzer’in hayatı ile başlıyor anlatmaya. Gerçek bir sanatçının yaşamına tanık oluyor daha o yaşlarda, biz okurlar da Selim İleri’nin sanatı sevmeye onun sanat hayatını şekillendirmeye başlayan anılarına .. Ve gidiyor ressam ‘’ Kumrulu Yokuş Sokağından’’ Paris’e, sanki bir şeyleri öncesiz sonrasız alıp götürüyor.

Handan’ın Romancısı ; Halide Edip Adıvar’ın eni konu anlatıldığı bölüm.. Beni en çok etkileyense Selim İleri’nin çocuk yaşta Handan’ı okuyup o kızıl saçlı roman kahramanının ruh karmaşasını, çok sonra Yakup Kadri’nin eski bir yazısında çözümleyecek olması ; ‘’ …bu ;beyin, sinir ve ruhtan mürekkep bir kadın ki üç defa sevmiş, üç defa da başka türlü sevmiş, mesela bir kere beyninden, bir kere sinirlerinden, bir kere de ruhundan sevmiş..’’

Farklı Bir Vamp; sadece birkaç kaç kez karşılaştığı, sinemadan-tiyatrodan tanıdığı, beyaz perde de baştan çıkaran, yuva yıkan vamp rolleriyle tanınan, insanı ilk görüşte etkileyen farklı bir oyuncu Diclehan Baban’ı üçüncü bölümde anlatıyor. Bir gece Maçka Taşlık Gazinosun da görüyor onu, üstündekiler yıprak, kahkahaları sırça kırılışlı, gözlerindeki küskünlüğü abartılı makyajı bile örtememiş, diş şekline soktuğu bir çikleti çıkarıyor ağzından; ‘’İşte Türk sinemasının zengin, baştan çıkarıcı Diclehan’ı! Dişçiye gidecek param yok.’’ Etkilenmemek mümkün mü?

Ve sırasıyla; Yaşar Nabi, Belgin Doruk, Vedat Günyol, Kemal Tahir, Cahide Sonku, Behçet Necatigil, Sevim Budak, Mehmet Fuat, Azra Erhat, Haldun Taner, Sevgi Soysal, Oğuz Atay, Sadri Alışık, A. Muhip Dranas, Nisa Serezli, Kerime Nadir, Samet Ağaoğlu, Feriha Teyfik, Cahit Uçuk, Afife Jale, Salih Zeki Aktay gibi birbirinden değerli sanatçıların benzer küskün hayatlarını anlatıyor.

Değinmeden geçemeyeceğim bir başka bölüm, Belgin Doruk’la anısı, başlık;   Sönmeyen Yıldız.. Kendi çocukluğumdan özellikle Ayhan Işık’la çevirdiği siyah-beyaz filmlerde izlediğim sanatçıyı en canlı haliyle son olarak bir yağ reklamından hatırlıyorum. Çocuk olduğum halde zamana yenilen bir güzelliğin hüznünü hissetmiş, elini sarı yağ tenekesinin başına vurdukça dünün hanımefendisinin hayatın acımasızlığı ile filmlerindeki büyüleyici havasından uzaklaşıp evdeki annelerimize benzemiş olması ve bunun karşısında benim o yaşlarda hissettiklerimin yazarımızın ki ile aynı oluşu

Hayal Kafesinde; Kerime Nadir’i anlattığı bölüm.. Beni etkileyen kısmı ise onun kitaplarının bizde de oluşu.. Babamın çok geniş bir kütüphanesi var.  Yerli-yabancı klasikler, şiir, felsefe, roman her türden her görüşten kitaplar hepsi çok eski baskılar çok kıymetliler. Tüm Kerime Nadir serisi ayrıca… Babam asker kökenli olduğu için büyük bir bunalmışlıkla alınmış, boşuna yer kaplayan, basit aşk kitapları olarak görüyorum bu seriyi. Sevdiğim tek kitabı Samanyolu, bunda da senaryolaştırılıp TV. Dizisi haline dönüştürülmesinin etkisi var.  Başrol oyuncusu Tolga Savacı. Hayranıyız onun yeşil gözlerine tüm kızlar o yıllar da.. Fakat Selim İleri öyle bir anlatmış ki romansların yazarını; vazodaki leylakların, köşklerdeki zambakların, viyoletlerin, eski İstanbul beyefendilerinin, küçük hanımların, hiçbir yerde rastlamadığım roman kahramanı isimlerinin, aşıkların sizli-bizli konuşmalarının, artık hiçbir roman da olmayacak olması gerçekten üzüyor insanı..

Bana kalsa hepsini size kısaca yazmak istediğim ama Selim İleri’nin o eşsiz üslubuyla okumanızı arzu ettiğim bu anı kitabını edinip, bir arşiv niteliğinde mutlaka kitaplıklarınızda bulundurun. Yaşamın, yaşanmışlıkların, insanın, sanatın değerini çok farklı algılamaya başlayacaksınız bu kitaptan sonra..

Sadece bir kitabı değil, hayallerle başlamış suya yazılmış hayat hikayelerini okuyacaksınız; Sudan Hayallerin tanıtmaya çalıştığı Selim İleri ‘nin Kar Yağıyor Hayatıma isimli anı kitabında..

 

 
Toplam blog
: 110
: 1076
Kayıt tarihi
: 26.05.14
 
 

Dünyanın kirletemediği bir lotus... ..