Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '10

     
    Kategori
    Güncel
     

    Karalahana çorbası

    Uzun zamandır bir blogum olsun istiyordum, hani çok moda ya ama teknolojiye uzak oluşum nedeniyle başarmam biraz zaman aldı. Sonunda şükür Allaha oldu(!). Şimdi bakalım yer yerinden mi oynayacak ya da dünya düzelmek için beni mi bekliyordu? Gerçi ülkemizde bile bırakın bir şeyleri düzeltmeyi gündeme gelebilmek için dahi artık kitap fırlatmak, soyunmak, küfür etmek filan demode olmuşken dünyada kim takar beni? Ama insan yine de merak ediyor işte. Bu arada, kitap fırlatmak sanırım bize has. Kitaptan hoşlanmayan, bulduğu fırsatta toplayan hatta yakan bir milletiz ya, ondan herhalde. Ama pek de haksızlık etmeyelim. Yanlış hatırlamıyorsam bir keresinde bir muhabir ayakkabı fırlatarak dünya modasına ayak uydurmayı başarmıştı. Sonra o da unutuldu gitti. Ama adı üstünde: Gündem! Haftadem, aydem ya da yıldem değil ki? 

    Neyse bırakalım gündeme gelmeyi. Zaten kimsenin umurunda da değil. Büyük gazetelerin profesyonel yazarlarının yazılarının bile ömrü 24 saat. Hatta artık gazetelerdeki ömürlerinin ne kadar olduğu bile meçhul. Baksanıza önce tomarla para verip transfer ediyorlar, sonra bir anda kapı dışarı. Hiç değilse blog yazarlarının böyle bir korkusu yok. Yaz yazabildiğin kadar. Zaten artık ülkemizde ruh sağlığımızı korumak için yazmaktan başka çare de yok. Sait Faik ne demiş: Yazmazsam çıldıracağım! Bize düşen de o. Yazmak. Bol bol yazmak. Yalnız iş burada bitmiyor. Diyelim yazacak bir kağıt, bir duvar ya da böyle bir blog bulduk. O zaman da şu sorun çıkıyor ortaya: Yazalım, yazalım da ne yazalım? Daha doğrusu, hangi konudan başlayalım? Ali Atıf Bir hoca, köşesinde gazetelerde kadın pazarlandığına dair bir yazı yazmış. Eline sağlık, çok da güzel yazmış. Ama Atıf hocaya sormak isterim? Bu sistemde, reklama bağlı, üstelik de erkek egemen bir sektörden başka ne beklenir ki? Gazetelerde çalışan kadınların sayısı giderek artıyor belki ama çoğunlukla yemek, moda, elişi-evişi, kozmetik gibi üfürükten sayfalarda. Yönetici kadrolarında ise adları yok. Gazetelerin künyelerine bakalım, sadece reklam ve halkla ilişkiler bölümlerinde kadın adına rastlarız. Politika, ekonomi, siyaset... gibi ağırlıklı konularda kaç kadın muhabir ya da köşe yazarı sayabiliriz? Bu ülkede kadınlar bu kadar mı ilgisiz bu konulara? Ya da onca genç gız sadece moda ve yemek yazarı olmak için mi bitiriyor iletişim fakültelerini? Televizyon kanallarında bile kadınlar genellikle magazin programlarında görevlendiriliyor ya da birkaç erkek programcının yanında vitrin gibi kullanılıyorlar. Kendilerini severek izlediğimden ya da okuduğumdan haberi olmayan kadınlar birden bire ortadan yok oluyorlar. Açıklama da hep "yönetimle anlaşamadık" oluyor. Eee normal. Yönetim sistemin dayattığı rolü bekliyor kadınlardan. Bulamazsa da yok ediyor. 

    Neyse bu konuyu da işin erbaplarına bırakalım. Ben yemek konusunda da yazabilirim. Mesela çok güzel karalahana çorbası yapıyorum. Daha dün akşam tadına bakıp da çok beğenen bir arkadaşıma tarifini verdim. İlgi duyan olursa buradan da verebilirim. Şimdiden afiyet olsun. 

     
    Toplam blog
    : 1
    : 260
    Kayıt tarihi
    : 14.10.10
     
     

    Üniversite mezunuyum. Zorunlu olarak canı sıkılan ev kadını konumundayım; Türkçesi işsizim. Aziz Nes..