Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '15

 
Kategori
Yoga / Meditasyon
 

Karpal tünel sendromu

Karpal tünel sendromu
 

Hiç sizin de başınıza geldi mi? Bir kitap alırsınız. Bir türlü okuyamazsınız. Bir türlü eliniz gitmez. O kitap okunması gereken güne kadar rafta kalır. Ve o gün gelir çatar. O kitaptan öğrenmeniz gereken bir şeyler vardır. Artık tozlu raflardan alınması, açılması ve okunması gerekmektedir. Geçen hafta yıllardır raflarda bekleyen bir kitabın ele alınıp okunduğu bir haftaydı.
Yoga eğitmenliği kursuna atıldığım sene öğretmenimiz birkaç kaynak kitap okumamızı istemişti. Bu kitaplar, yoga geleneği, "asana"lar (duruşlar) ve "pranayama" (nefesi özgürleştirme teknikleri) hakkındaydı ve okunması zorunluydu. Kitapların hepsi, bir yoga öğretmeninin mutlaka bilmesi gereken konuları anlatıyordu. Öğretmenimiz bunlara ek olarak iki kitap daha okumamızı tavsiye etmişti. Biri yoganın şifalandırıcı ve tedavi edici yönüyle diğeri de vejeteryan beslenme ile ilgiliydi.
Birçok yeni bilgiyle karşı karşıya olduğum için sadece zorunlu kitapları okumuştum. Eğitim boyunca zaten bir sürü yeni şey öğreniyordum. Asanalar, pranayama teknikleri, asana modifikasyonları, meditasyon ve arınma yöntemleri... Ek kaynak olarak, verilen o iki kitabı okumamıştım. Ta ki geçen haftaya kadar...
Geçen hafta öğrencilerimden birine karpal tünel sendromu teşhisi konuldu. Üç hafta önce derste kollarında ve ellerinde uyuşukluk hissettiğini söylediğinde doktora gitmesini tavsiye etmiştim. Tetkikler sonucunda boyun omurlarında fıtık ve karpal tünel sendromu çıktı. Ne yazık ki, sürekli bilgisayar başı çalışmanın getirdiği sorunlardı bunlar.
İşte üç yıldır rafta sırasının gelmesini bekleyen kitabı ele alıp göz gezdirmenin tam zamanıydı. Kitap yoganın şifalandırıcı ve tedavi edici yönü üzerineydi. Sayfalar karıştırıldı ve karpal tünel sendromuyla ilgili bölüm bulundu.
Öncelikle neydi bu karpal tünel ve nasıl bir rahatsızlığa sebep oluyordu? Median sinir el bileğinin iç kısmında parmakları hareket ettiren dokuz tendon ile beraber karpal tünel denen dar bir boşluğun içinden geçer. Görevi başparmak, işaret parmağı ve orta parmağın iç yüzünün tamamı ile yüzük parmağının iç yüzünün dış yarısının hissetmesini sağlamaktır. Ayrıca parmakların ince bir takım hareketleri yapmasını sağlayan kasların çalışmasında da rol alır. Sinirin karpal tünel içinde bir şekilde uzun süreli basınca maruz kalması karpal tünel sendromuna neden olur. Bu rahatsızlık, çoğunlukla daktilo, bilgisayar ve klavye kullanmak gibi el bileğinin sürekli bükülü kaldığı hareketlerden kaynaklanır. Sendrom, ellerde ve parmaklarda uyuşukluk yaratır.
Yoganın geniş dünyası içinde bu rahatsızlığa da iyi gelecek bir sürü çare mevcuttur. Ancak günlük hayatta da bazı alışkanlıkları değiştirmek gerekmektedir. Bir dikkat edelim. Bilgisayarda yazı yazarken, sinirimizi tuşlardan çıkarmak ister gibi tuşlara sert mi basıyoruz yoksa parmaklarımızın ucuyla yumuşak dokunuşlarla mı yazı yazıyoruz? Benzer şekilde, araba kullanırken el bileklerimizi bükülü tutup sanki direksiyona koparacakmışız gibi yapışıyor muyuz? Eğer böyleyse ve karpal tünel sendromundan da muzdaripsek, direksiyonu sağ ve sol alt köşeden tutup omuzları kulaklardan uzaklaştırıp direksiyonu biraz daha yumuşak tutmamız mümkün olabilir mi?
Tüm bunlara ek olarak, karpal tünel sendromunu yoga ile düzeltmek istiyorsak, her zaman olduğu gibi "postür"ümüze (duruş) dikkat etmemiz gerekmektedir. Sadece el bileklerini nasıl kullandığımız değil aynı zamanda omurgamızı nasıl kullandığımız da önemlidir. Omuzların öne doğru çökmesi, sırtın kamburlaşması ve göğüs kafesinin kapanması düzgün bir duruş olmadığı gibi bu duruş aynı zamanda koldaki sinirleri de sıkıştırmaktadır. Halbuki, omuzları geriye doğru yuvarlamak, kürek kemiklerini kalçaya doğru ittirmek ve göğüs kafesini açmak koldaki sinirleri de gevşetecek ve rahatlatacaktır.
Karpal tünel sendromu için yoga derslerinde neler yapabileceğimize gelince... El bileklerini rahatlatıcı hareketler yapmamız gerekmektedir. "Tadasana"da (dağ duruşu) kolları bedenin yanında yere doğru uzattığımızda avuç içlerini bacağa doğru çevirmeli ve parmakları sanki yere doğru değdirmeye çalışır gibi uzatmalıyız. El bileği düz bir şekilde durmalı ve böylece de bilekten geçen sinirler rahatlamalıdır. Bileği bu şekilde doğal duruşunda tutmak karpal tüneldeki sıkışmayı azaltacaktır.
El bilekleriyle yapabileceğimiz bir başka hareket ise el bileğini bükmek ve açmaktır. Baş parmağı bileğin içine ve diğer dört parmağı bileğin dışına yerleştirdikten sonra nefes alış verişte bileği öne ve geriye doğru döndürebiliriz. Bileği öne doğru büktüğümüzde koldaki "ekstansör" (uzatıcı) kasları uzatıyor bileği geriye doğru büktüğümüzde ise bu kasları kısaltyoruz.
Karpal tünel sendromuna iyi gelecek başka bir yogik yaklaşım ise "namaste"dir (dua pozisyonu). Avuç içlerini kalbin önünde birleştirip dirsekleri aşağı doğru serbest bırakıp normal "namaste" pozisyonuna geçtikten sonra, avuç içlerini birbirine doğru iyice ittirip dirsekleri yere paralel hale getirebiliriz. Avuç içlerini birbirine doğru iyice bastırdığımızda kasların altındaki kemikleri bile hissedebilirsiniz. Bu şekilde el bileklerini rahatlatmamız mümkün.
Bir başka çalışma, el bileklerinin fleksiyonu (açının daralması) ve ekstansiyonudur (açının genişlemesi). Avuç içlerini aşağı doğru bakar şekilde tuttuktan sonra dirsekleri yanlara doğru açabiliriz. Parmakları kenetleyip el bileklerini iki taraflı çekiştirdikten sonra, sağ dirseği yukarı doğru kaldırıp sol dirseği aşağı doğru indirebiliriz. Bir sonraki nefeste sol dirseği yukarı kaldırıp sağ dirseği aşağı doğru indirebiliriz.
Karpal tünel sendromuna iyi gelecek bir başka çalışma ise avuç içlerini kendi bedenimize doğru çevirmek, parmakları birbirine kenetlemek ve sonrasında dirsekleri iki tarafa doğru çekmektir. Bu şekilde yine el bileklerini  esnetmemiz mümkün. Bunun tam tersini de yapabiliriz. Avuç dışlarını bedenimize doğru çevirip, parmakları kenetleyip dirsekleri iki yana doğru çekmeye çalışabiliriz. Bu iki çalışma da el bileklerinindeki açıyı daraltıp genişletip, sinirleri rahatlatacaktır.
Oturarak yapabileceğimiz bir çalışma ise "dandasana"da (asa duruşu) parmakları geriye doğru çevirerek oturmaktır. Bu duruş ile kol kası "humerus" dışa doğru dönmekte ve göğüs kafesi özellikle de göğüsteki "pectoralis" kası esnemektedir. Eğer bilgisayar kullanırken, kamburlaşıp öne doğru bükülme eğilimimiz varsa bu duruş göğüs kafesini esnetecek ve sırtı acacaktır.
Son olarak, boyun omurlarını rahatlatmak için elleri boynun arkasında kenetleyip başı ellere yaslayabiliriz. Bunu yaparken boynun doğal kıvrımını arttırmamalıyız. Dirsekleri öne doğru çekerken, kürek kemiklerini kalçaya doğru ittirmeye devam etmeliyiz.
Karpal tünel sendromu teşhisi konduktan sonra, bir süre el bileklerine yüklenilen asanalardan uzak durmalı yoga çalışmalarını daha meditatif hale getirmeliyiz. "Phalakasana" (sopa), "chaturanga dandasana" (şınav), "adho mukha svanasana" (aşağı bakan köpek), "adho mukha vrksasana" (kol duruşu) ve "bakasana" (karga) gibi bileklere yüklenebileceğimiz diğer kol denge duruşlarına bir süre ara vermeliyiz. Bu nedenle, bedenin derin bağ dokularını esnettiğimiz ve duruşlarda en az üç dakika beklediğimiz "yin" (dişil enerji) yoga iyi bir seçenek olabilir. Bu yoga, zihni de gevşetip dinginleştireceği için bedensel rahatlamaya da katkıda bulunabilir.
İşte tüm bunları o kitabı raflardan indirip sayfalarını çevirmemle öğrendim. Her şeyin bir zamanı var. Sadece o doğru anı yakalamak gerekiyor. Ve yoga öylesine büyük bir dünya ki içinde her zaman bize yarayacak bir şey var. Yoga her derde deva olabilir, yeter ki onu doğru uygulamayı bilelim!

 
Toplam blog
: 201
: 432
Kayıt tarihi
: 08.05.13
 
 

Uluslararası Yoga Alliance onaylı hatha, vinyasa, yin ve prenatal yoga eğitmeni... Hayata bambaşk..