Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ağustos '22

 
Kategori
Özel Günler
 

KARTON KUTUDA UYUYAN KEDİ

8 Ağustos DÜNYA KEDİLER GÜNÜ… Evsiz kedilerin farkındalığını sağlamak amacıyla her yıl 17 Şubat'ta kutlanır. Ayrıca 8 Ağustos'ta Kanada'da, 29 Ekim'de ABD’de yaşanmakta. Bugün de 8 Ağustos… Ve ben 10 / 12 yıl önce yazık ki “yaşanmış” gerçek bir kabusu acı çekerek anıp; unutturmamak, farkındalık yaratmak istiyorum...

GECE uykusu, dünyadaki dertleri bir süreliğine unutturur. Belki yaşlı kedicik de böyle algıyordu bunu. Kimbilir! O gece de, yaşamaya alışık olduğu, yıldızları sönük gökyüzünün altında, içi “ana şefkati dolu karton kutu”suna kıvrıldı. “Mırr mırr!” diye gevşeyerek: - “Cici şeyler de var bu dünyada pisim” dedi: - “Bugün büfenin tahta kenarında sandviç yiyen amca, yarım sosisi nasıl da yere düşürdü. Salçalı malçalı da; lezzetliydi ama! Sonra o teyze ne güzel de sevdi beni pisim. Alnımı çene altımı kaşıdı, sırtımı tek bir yöne doğru sıvazladı. Boynuma hafifçe masaj yaptı. Bana bakan büfeci amcanın verdiği mamalar en güzeli yine de. Bir de liseli ablalar pisim! Aralarında uzun saçlı, pembe tokalı cici bir abla var hani; bana hep bir minik kutu süt alıp içiren. Hele o ayağında lastik çizmeler olan, elinde olta tutan amca! Onu da çok seviyorum pisim, hep balık getiriyor bana!” Ancak, insan biçiminde görünse de, salt hareket eden ‘canlı cisim’lerden habersizdi kedicik! Şu “Yaşlı kedi ömrü” nde, bir kaç yaşamsever dışında, yıkılacak bir güveni bile yoktu. Nedir? Görünmeyen bir ayrıntı, tüm tabloyu bozar. İşte, gölgesi karanlıkta büyüyen hastalıklı o “canlı cisim”, ölüm ustası azraili (!) bile sinirlendirecek belirtilerle kutuya yaklaşıyordu.

“Bir kediden sıkılamazsınız. Ancak o sizden sıkılır” Naci İslimyeli

DOĞANIN koynunda her zaman becerikli olan kedicik, güçlenen yabani ayak seslerini o gece ‘insanlar’ınkinden bir türlü ayıramadı işte. Yaratık, kendisinin bu gezegene “insan rolü”nde gönderilme gafletinin, tüm hesaplarını altüst edecekti. Ve kontrolden kudurup fırlayarak, uçurum dibinin bile görünmediği dünyanın en kenarına ulaşmıştı bile. Hasarlı beynini taşıyan bu lanetli, kabusa dönüştürdüğü kimliğini bile çoktan yitirmişti. Hatta o; hiçbir şeydi! Nedir? “Eğer bir şey yoksa; hiçbir şey yine hiçbir şeydir”. İnsan, aklını yitirip çevreye ölümcül zararlar veriyor ise, belki Tanrı tarafından bile serbest bırakılır. Kim bilebilir ki? Masum hayatında konaklarken sokaktan “kan”la aldığın o “can”, ömrün boyunca yürek çarpıntılarına çarpacak seni. Ve yine o kediciği feci biçimde ortadan kaldırman, yoketmen; vahşice gizlendiğin karanlıkta, seni tüm insanlığa gösteren dev bir projektöre dönüşecek. Ve bu gür ışık, hücrelerinden hiç eksilmeyecek; yine ömrün boyunca. Ne yazık ki canavarca bir öykünün başkişisi olup, insani ve kutsal değerleri paramparça edenlerin lanetlenmiş tarafına dahil ettin kendini. Bırakalım, tanımlanamaz acılar içinde büzülüp kıvrılmış kediciği ölürken bir an…

”Kediler en iyi anları uzatır, kötülerini ise hemen atlatırlar.” Naci İslimyeli

DOĞRULUĞU, soyluluğu, adaleti sevmek; ayağımızın altına çok yakın yaşayan biricik papatyaya, mucize karıncaya göstereceğimiz şefkatten geçmeli oysa. Tabii ki insanca! Ancak sen, sanki ölümün cisimleşmiş haliydin. Yalnızca bir canlıyı katletmedin, “yüz binlerce milyonlarca biz”i de perişan ettin. Bu kadar kişi, “tabanlarındaki kanlı tekmeler”i kendi beyinlerine yiyerek azap çekmekte, gündüz ve geceleri. Sayıları azımsanmayacak çocuklarımız; internette ya da ‘ti / vi’de o videoyu izledi; düşünebiliyor musun? “Tanrı”ya gelince; “O” zaten oradaydı…  Korkunç! Oysa “insan aklı” kararlıysa, çağ ne olursa olsun; en hırçın bir hayvanla, timsah dahil buna; uzlaşabilir. Tabii “insan aklı”ndan söz ediyoruz. İşte sana, toplumlara "barbar" denilen; mumyalaşmış zaman kesitlerinde yaşanan ve “insanlık onuru”nun “hayvan” karşısında ölçüldüğü gerçek bir örnek! “Makedonya Kralı Philippos” oğlu İskender’in akıllılığını bir atı kullanmasında görmüştü. Gerçekte o at, yoğun biçimde huysuz ve ölümcül saldırgandı. Binicilerini fazla üzerinde tutmazken, deli gücüyle yere çarparak kemiklerini kırıyor, daha da ilerisi; felç olup ölmelerine neden oluyordu. “İskender” atların eğitim yeri hipodromda hayvanı günlerce izledi sorunu çözmek için.

“Yaşamları boyunca özenli, temiz, güzel ve öğreticidirler.” Naci İslimyeli

GENÇ adam ne yaptı; üzerine biner binmez hızlı davranarak algısını geciktirdiği hayvanı güneşe doğru sürdü. Gölgesi ardına düşen atın korkacağı ikinci bir tehlike kalmamıştı. Nedir? Kendi gölgesinden ödü patlarcasına korkan at çıldırmış, binicisine de bu yüzden zarar vermişti. Hayvan ruhunun duruluğuna bakar mısın; üniversiteli. (!) “Nietzche” ne der: “Hayvanlık masumiyet gerektirdiğinden pek çoğumuz hayvan olamayız” Nedir? O yüzyılda bile; karşında sana “dur” diyen “insan”lar bulabilirsin.“Tanrı imzasıyla yaratılan” canlılardan hayvanlara destek verenleri “akıl boşluğu”nda bir düşün! Yürek yaraları, o “ılık” sonbahar gecesinden bu yana o kadar yıl geçmesine karşın “ılık ılık” kanıyor. Vicdana sahip hepimizin içinden o kediciğin kanı süzülmekte. Nedir? Kabuk tutmayan seyrek yaralardan birisidir! “Artık olmuş bitmiş bir olay” denilemez. Bu tür tembel ruhlu ve küflü yorumlarla sıvanamayacak kadar insani bir çatlak, insanlık erdeminin ölümcül yara aldığı bir bozgun var ortada. Kabuslarımıza “çok uzun süre” giren o kediciği çırpınarak görenlerimiz var. Ve sen!... Bizim karabasanlarımıza da üşenmeden teker teker baskın yap ve kediciği oralardan da yoket! Buz gibi günahını bu kez içlerimizde birer kez daha, yine yeniden işle. Ve kurtar ondan; ona ağlayan bizleri! Ne olur yardım et (!) Onu yoket! Ancak bunu beceremezsin işte… / *Levent Üsküdarlı

BİR HAYATİ NOT / Tam da bugünlere denk geldi. Geniş bir kitleyi oluşturan anne / baba grubu, her yıl okullar kapanırken sevgili “YAVRULARI”na canlı oyuncaklar (kedi / köpek “YAVRULARI”) alıp okullar kapanırken o "can"ları gaddarca sokaklara terk ediyorlar. Yani ölüme…

 

 
Toplam blog
: 86
: 39
Kayıt tarihi
: 09.12.08
 
 

1951 / İstanbul. Öğretmen bir ailenin tek çocuğu. Sade bir düzen içinde soluk alıp veren o "eski ..