Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mart '07

 
Kategori
Eğitim
 

Kedi, köpek, bir de kadın (son)

Kedi, köpek, bir de kadın (son)
 

Toplantının sonucu, öğretmeni çok mutlu etmişti. Bu konuyu hallettiğini düşünüyordu.

Pazartesi gününü beklemeden, kız çocuklarının önlük yaka ve kırtasiyelerini almak istiyordu.

Bu durum, bütçesine büyük bir yük getirecekti. Kendisinin de ekonomik durumu iyi değildi. Kardeşlerinin okutulması için de, bir umut olarak görülüyordu ailesi tarafından.

Her şeyi hesap etmek zorundaydı. Yeni yeni sigara içmeye başlamıştı. Paket taşımaya da başlamıştı. En başta bunu bırakacaktı. Zaten sigaradan bir şey de anlamıyordu. Cebindeki paketi çıkararak fırlatıp attı.

Hemen, yarın inmeliydi ilçeye. İlçe yaya olarak üç saat sürüyordu. Köylüler, ilçeye katır sırtında odun götürürlerdi. Odunları satar, dönüşte ihtiyaçlarını alır dönerlerdi.

Ertesi gün, genç bir katırcıyla yola çıktı. Genç adam yeni evlenmişti. Katır sırtındaki odunları ilçede satacaktı. Bir katır yükü odun, otuz lira ediyordu.

Öğretmen, genç adamla sohbet ede ede patika yoldan ilerliyordu. Köyün ilçeye tek ulaşım yolu buydu. Çok acil durumlarda ilçeden jeep tutuluyordu. Yol olmadığı için jeep köye giremiyordu. Yarım saat daha yaya yürümek gerekiyordu. Çok da pahalıydı.

İlçeye yaklaşmışlardı. Genç adam cebinden yeşil bir plaka çıkararak öğretmene gösterdi. ” Hocam bu nedir biliyor musun ” dedi.

Kuru hayvan küspesine benziyordu. Köy yaşamından bunu biliyordu. Yeşil plaka, bir çaputa özenle sarılmıştı. Öğretmenin küspe tahmine, Genç, gülerek hocam şaka yapma, şu gördüğün küçük plaka, şu katır sırtındaki odundan daha değerlidir dedi. İlçeye yaklaştığımız zaman elindeki yeşil plakayı bir mağaraya sakladı.

Öğretmen de, niye sakladın ne yapıyorsun diye sormadı. Demek ki genç adam öğretmene güvenmişti!...

İlçedeki işleri çok hızlı ve seri şekilde bitirmek zorundaydı. Dönüş için geç kalmamaları gerekiyordu. Güvenlik sorunu da vardı.

Çocukların önlüklerini yakalarını, kırtasiyelerini ve kendisi içinde yiyecek erzak aldı. ” Bunları maaş günü öderim ” dedi . "Tamam hocam olur" dedi kırtasiyeci. Adını bile sormadı öğretmenin. Veresiye defterine sadece "öğretmen" diye yazdı.

Daha zamanı vardı, lokantada kendine bir ziyafet çekti. Çok uzamış saçlarını kestirdi. Öğrencilerine dağıtmak için bonbon şekerlerden aldı.

İlçeye geliş kolaydı. Köye dönüşte durmadan tırmanıyorlardı. Katıra da epey yük yüklemişlerdi.

Hava kararmaya başladığında köye ulaştılar.

Her şey yoluna giriyor gibiydi. Aylardan beri ilk kez kendisini mutlu hissediyordu öğretmen.

Pazartesi günü erkenden kalktı. Güneşli, sakin bir gündü. Tıraş oldu, kahvaltısını yaptı. Okulun önünde turlamaya başladı. Çocuklar genellikle, ders başlamadan çok önce gelirlerdi okula. Öğretmenin gözleri çocukların okul yolundaydı. Çocuklar gelmeye başlıyorlardı okula. Bu sefer başarmıştı. Bunun dışında aklına başka bir şey getirmek istemiyordu...

Evet Muhtarın oğlu ve kızı okula geliyordu. Öğretmen onları çok uzaktan gördü. Kalbi küt küt atıyordu.

-Öğretmenim işte, işte getirdim kız kardeşimi dedi , öğretmenine gülümseyerek. Öğretmen, Muhtarın kızını tanıyordu zaten. Köye ilk geldiği gün Muhtara misafir olmuştu... Ona gülümseyerek baktı, hal hatır sordu. Okuluna hoş geldin dedi. A. devamlı başını öne eğiyor, öğretmenine bakamıyordu. Utandığı her halinden belliydi. Ona önlüğünü, defter ve kalemlerini verdi öğretmen. Önlüğünü, entarisinin üzerine giyebileceğini de söyledi.

Hacı’ nın kızı da geldi okula. Sözünde durmuştu. İki kız öğrenci daha geldi. Kuruluş tarihinden beri ilk kez kız öğrencilerine kavuşmuş oldu okul.

Öğretmen kız öğrencilere daha çok ilgi gösteriyordu. Hepsi ürkek birer tavşana benziyorlardı. Hep başlarını öne eğiyorlar, çevrelerine bakmıyorlardı.

Erkek öğrenciler, kızlara hiç yaklaşmıyorlar, geriden geriden onların acemi hallerine gülüyorlardı.

Kızlar, ikide bir siyah önlüklerine bakıp duruyorlardı.

Kızlar okula devamlı geliyorlar, devamsızlık yapmıyorlardı. Yavaş yavaş alışmışlar, o ürkek hallerinden de bir şey kalmamıştı.

Bir gün teneffüste, öğretmen öğrenciler arasında gezerken, okulun köye bakan bahçe duvarının arkasında kalabalık bir grup gördü.Merak etti, belli etmeden biraz daha yaklaşarak dikkatlice baktığında, köyün okula gelmeyen diğer kızlarının, o duvarın arkasından okula baktıklarını gördü.

Çok sevindi. Dört kız öğrenci, o kızlara örnek olmuştu. Onları okulun çevresine çekmeyi başarmışlardı.

Daha sonraki yılda da kız öğrencilerin sayısında artış oldu...

İlköğretim müdürünün dediği gibi iki yılın sonunda, öğretmenin nakli gerçekleşti ve Orta Anadolu'nun bir köyünde  kendini buldu...

Yıllar geçti. Yıllar birbirini kovaladı...Öğretmen, daha birçok köyde, şehirde ve yurt dışında öğretmen olarak çalıştı... Güneydoğu'nun o dağ köyündeki kız öğrencilerini hiç unutmadı...Hepsi, isim isim, yüz yüz, gülücük gülücük belleğinde kaldı... Şimdi oralarda durum nasıldır, hep merak eder, durur.

 
Toplam blog
: 1410
: 1053
Kayıt tarihi
: 04.11.06
 
 

Emekli öğretmenim ve  emeklemeye devam ediyorum.  Emeklilik yaşamın sonu değil, yaşama yeni amaçl..