Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Haziran '09

 
Kategori
Sivil Toplum
 

KESK'e şafak operasyonu

KESK'e şafak operasyonu
 

Türkiye’nin en önemli muhalif sendikal örgütü KESK’e operasyon yapıldı.

28 Mayıs 2009 Perşembe günü, sabah 04.00 dolayından itibaren başta İzmir olmak üzere, Ankara, Van ve Manisa illerinde 35 KESK yönetici ve üyesi gözaltına alındı.

Gözaltına alınanlar içerisinde KESK Kadın sekreteri Songül Morsümbül, Eğitim Sen Kadın Sekreteri Gülçin İsbert, KESK eski Genel Sekreteri Abdurrahman Daşdemir, Eğitim Sen eski Kadın Sekreteri Elif Akgül ve birçok şube yöneticisi bulunuyor.

Gerçi sabahın dördünde başlatılan operasyon sonucu gözaltına alınan 20 kişi savcıya çıkarıldığı gibi serbest bırakıldıysa da, olayın boyutları demokrasimiz ve muhalif örgütler açısından çok vahimdir.

KESK’teki arama ve gözaltı kararını “Torbalı'dan gelen bir ihbar mektubu” üzerine İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi vermiş.

Ne hazindir ki birçok öğretmenin okuldaki dolabı öğrencilerinin gözü önünde aranmış ve öğretmenler gözaltına alınmış.

Varlığı ve ömrü mücadele ile geçen KESK gözaltının başladığı saatlerden itibaren, bu kez de örgütlü mücadelenin öyle “kolay lokma” olmadığını göstermek adına, bütün ülkede tepki eylemlerini ortaya koydu.

Ulusal ve uluslar arası düzeydeki demokratik meslek ve emek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, siyasi parti kurum yöneticileri, insan hakları aktivistleri de KESK’e destek verdiler.

Ne acıdır ki koca Türkiye’de bir-iki gazetenin dışında hiçbir medya gurubu gazetelerinde ve televizyonlarında bu operasyon “görülmedi”.

Pazartesi günü KESK Trabzon Şubeler Platformu’nun Meydan Parkı’nda yaptığı basın açıklamasında KESK Dönem Sözcüsü Celal Akaç’ın operasyonu eleştiren satırları anlamlıydı:

“Sabahın erken saatlerinde yöneticilerimizin evlerinin basılması, sendika binalarının kuşatılması ve “arama” adı altında resmi kurumlarla yapılan yazışmaların, takvim, dergi ve dosyaların alt üst edilmesi; gelişi güzel el konulması “cunta” dönemi uygulamalarını aratmamaktadır.”

Başkan Akaç’ın sendika ve siyaset ilişkisindeki vurgusu da netti:

“KESK ücret sendikacılığı yapmaz; ülkenin temel sorunlarına ilişkin sözünü hiç kimseden çekinmeden doğrudan ifade eder; özgürlük ve demokrasi mücadelesi ile üyelerinin çıkarlarını savunma görevlerini birbirinden ayırmaz.”

Akaç’ın barış ve şiddet konusundaki görüşü ise ironi yüklüydü:

“KESK, tarihi içinde hiçbir zaman şiddete prim vermemiş, toplumsal-siyasal sorunların çözümünde barışı savunmuştur. KESK’in şiddetle tek ilişkisi mücadele tarihi boyunca defalarca şiddete maruz kalmak olmuştur.”

Sayın Akaç’ın sendikal yapıları irdeleyen sözleri ise iğneleyiciydi:

“KESK onların alışık olduğu tarzda, içi boş, tabelaya indirgenmiş bir sözde kuruluş değil, 20 yıllık mücadele birikimine dayanan, binalarındaki her bir toplu iğnenin bile üyelerinin alın teriyle alındığı bir hak arama örgütüdür.”

Bir yurttaş olarak ben de ülkemizde hukukun üstünlüğüne inanmak istiyorum.

Yargının verdiği kararların insanların vicdanında karşılık bulmasını savunuyorum.

“İhbar mektuplarını” gerekçe göstererek ülkemizin en değerli, en saygın muhalif/demokratik kuruluşlarına yönelik başlatılan “arama” operasyonları içimde kuşkular yarattı.

Bu insanlar bizlerin çocuklarını okutan öğretmenler, binalarımızı yapan mühendisler, hastalığımızı tedavi eden doktorlar, hemşireler, ormanlarımızı koruyan muhafaza memurları, ülkemizin kültür emekçileri ve yangınlara müdahale eden itfaiyeciler gibi kamu emekçileri değil midirler?

Peki, üyelerinin hepsi meşhur 657’li yasaya tabi kamu çalışanları olan, adres ve kimlik bilgileri en iyi bilinenler arasında bulunan KESK yönetici ve üyelerine karşı operasyon düzenlemek neyin nesidir?

Amaç muhalifleri susturmaksa, kusura bakmasınlar, KESK bence en yanlış adres olmuştur.

 
Toplam blog
: 152
: 700
Kayıt tarihi
: 17.07.08
 
 

Trabzonluyum ve bu kentte yaşıyorum. Kamuda inşaat mühendisi olarak çalışıyorum. Resmi görevimin..