- Kategori
- Güncel
Keşke Yolun Sonuna Yaklaşmasa Dedirten Bir Devi Bir Kez Daha İzlemenin Keyfi “Yol Ayrımı”
Uzun bir aradan sonra Şener Şen’i izlemek güzel...
Ama baştan söylemeliyim ki filme giderken bir "Eşkıya" beklentisine girmeyin…
Film kendince ağır konular işliyor, toplum için sanat anlayışı hakim, güçlü iletiler vermeyi amaçlıyor, vicdanı önceliyor ama bu işi biraz insanın gözüne sokarak yapıyor. Oysa yorumu izleyiciye bıraksa daha estetik alınırdı bu iletiler. (Mazhar’ın kaza anında gördüklerini hakime anlatması örneğin, gereksizdi.)
Uzun yıllar sonra bir gişe filminde işçi sınıfından insanlar görmek, filmde hikayenin de onların hak mücadelesini destekler nitelikte olması mutlandırıcı, umutlandırıcı…
Her ne kadar içerikteki bu destek 60-70’li yıllardan kalma solcu jargonlu birkaç basmakalıp sözcükle sınırlı kalsa da... Yine de film bu yönüyle özellikle sınıf mücadelesini önemseyen insanların severek izleyecekleri türden.
Uzun ama akıcı…
Oyunculuk başarımları olağanüstü, bu bile filmi yeterli kılıyor.
Rutkay Aziz ve Şener Şen sahneleri oldukça eğlendirici.
Filmi izlemeyenler için içerik detayına girmekten özellikle kaçınıyorum ancak şu kısma değinmeden geçemeyeceğim: Filmin Mazhar (Şener Şen) ve Emine (Nihal Yalçın) arasında olası bir aşka da açık bitmesi; bu durumun çerçeveye net oturtulmaması; herkes kendi ahlak düşüncesine, yaşam felsefesine göre sonu doldursun anlayışı son virajda olası bir kaza istenmediğini gösteriyor. Bu durum da Yavuz Turgul adına başarılı bir sıyrılış olmuş.
Sözün özü Şener Şen her zaman Şener Şen işte. İzlenesi bir filme daha başrol oyunculuğu yapmış ya da bir filmi daha izlenesi kılmış, ne fark eder. Bir şeyleri yermek için neden çok ama Şener Şenler az… 75 yaşında sergilenen bu oyunculuğa ancak şapka çıkarılmalı.