Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '13

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Kişisel Gelişim: Doğrucu Davud olmak!

Kişisel Gelişim: Doğrucu Davud olmak!
 

infethiye.net


Ben bu yazıları kimin için yazıyorum. Benim hesabıma göre, üniversite son sınıfta olan; belki de üniversiteyi bitirmiş, hayata atılma, insanları tanıma evresinde olan genç arkadaşlar için yazmak istedim. Doğru mu?

Hiç kimsenin öğüt almaya hazır olmadığını çok iyi biliyorum. Herkes şu veya bu şekilde öğüt vermeye hazırdır da , almaya gelince.. “Hayır!”  . Çünkü herkes en büyük aklın kendisinde olduğunu inanır.

Ama olsun; bir iki arkadaşımız gelir belki buraya takılır ; yazıyı okuyup; düşünmeye başlar. Bir şiir, bir yazı bazen insanı alır,  ta nerelere kadar götürür.  Yani insan bir yazıdan kalkar gider, başka bir dağın eteğine konar ve orada işittiği bir darbı mesel aklına gelebilir.

Doğrucu Davut hikâyesine gelince… “Farklı rivayetler var elbette… Ancak, en meşhur olanı ve hoşuma gideni şu: Padişahın birinin Doğrucu Davut adında bir veziri var imiş… Padişah bir gün savaş hazırlıkları yaparken sormuş “Davut ne dersin, bu savaşı kazanabilir miyiz?” Doğrucu Davut bakmış bu işin sonu iyi görünmüyor… “Padişahım gelin bu savaştan vazgeçin, şu şu sebeplerden dolayı kaybederiz…” Padişah bu ya, “Bre Davut sen nasıl benim irademe karşı gelirsin… Atın derhal zindana” demiş… Padişah savaşa gitmiş ve kaybetmiş, ama Davut hala zindanda… Aradan altı ay geçmiş, yine bir savaş durumu olmuş…  “çağırın şu Davut?u soralım bakalım bu defa ne diyecek” demiş… Davut huzura gelince, padişah “Söyle bakalım Davut yine bir savaş durumu var, bu defa ne diyeceksin?” Davut savaşla ilgili şartları şöyle bir gözden geçirmiş ve “Padişahım siz en iyisi beni zindana geri gönderin” demiş… çünkü, Davut yine doğruyu söyleyecek ve yine zindana gönderilecek zaten…

Doğrucu Davutun gerçek hikâyesi bu… Doğrularla yaşadıktan sonra, zindanlar Davutlar için muhteşem saraylar gibidirler…” (M.Akif Çukurçayır; yenimeram.com) 

Çünkü, Doğrucu Davutlar esen rüzgara göre yön değiştirmezler.

Bazen, hikayelerdeki örnekler, doğrudan doğruya hayatta da karşımıza çıkıyor.

Biliyorsunuz: BİNGÖL M Tipi Kapalı İnfaz Kurumu’nda yaklaşık 100 metre tünel kazan 14’ü hükümlü 4’ü tutuklu 18 PKK’lı firar etti.(hürriyet.13.Eylül.13)

Arkasından firarın öyküsü yayınlandı. Çok ilginç..

“BİNGÖL M Tipi Kapalı İnfaz Kurumu’nun infaz memurlarından M.Y., geçtiğimiz aylarda TBMM’ye dilekçeyle başvurarak kurum hakkında soruşturma açılmasını istedi. M.Y. dilekçesinde kurum müdürünün PKK-KCK mahkûmlarından korktuğu için mevzuatı uygulamadığını belirtti. Dilekçeyi işleme alan Komisyon, konuyu Adalet Bakanlığı’na sordu…” Neticede bir işleme gerek olmadığına karar veriliyor ve arkasından da bu firar olayı geliyor.

Adam bu olayın olacağını anlamış mı, anlamış…

İlgilileri hiçbir şeyden korkmadan uyarmış mı? Uyarmış… Yani Doğrucu Davud’luğunu yapmış…

Adamları sonunda dağda yakaladılar ama, Olaydaki M.Y’e ne oldu çok merak ediyorum… Ve okkanın altına gitmesinden kuşku duyuyorum. Adamı doğru söylemekten sürmesinler de!

İşte böyle … Bazı insanlar , “Dan…” diye , hiç de gerçeğin söylenilmesinin beklemediği bir yerde “Kral çıplak…” diye bağırırlar. Herkes de bunu bilir ama, söylemekten şu veya bu nedenle (çoğu kez kellem gidecek ..) diye söylemek istemezler.

Böyle insanlar, gerek aile terbiyesi : “Her zaman doğruyu söyleyeceksin… Hiçbir zaman yalan söylemiyeceksin…!” şartlandırmaları altında. Şartlar ne kadar ağır olursa olsun, doğruyu söylerler. Bazıları da müthiş KORKARLAR!

Hangisi iyidir. Hiç düşünmeden, çekinmeden… “Her türlü şerait altında..” hiç çekinmeden , doğruyu bağırmak mı, yoksa evirip çevirip… Gerçeği, doğruyu , doğruluktan çıkarıp, karşıdakilerin isteklerine benzer bir duruma sokmak mı? Yani yalakalık yapmak mı?

Bu bir, bireysel ve toplumsal  “Aktöre” meselesidir. Bize nasıl öğretiyorlar: “Her zaman doğruyu söyleyeceksin…” mi diyorlar; yoksa :”Evladım, günün şartlarına göre hareket et; biraz siyasetçi ol (bu anlamda bu, biraz yalancı ol…demektir) . Bize öğretilen, kazandırılan ETİK hangisi. Biliyorum eskiler , mutlaka çocuklarına “Her zaman doğruyu söyle..!” demişlerdir. Ama bu günlerde artık bilemiyorum. Çünkü yalakalık o kadar moda; yalakalar o kadar muteber yerlerde ki … Değme gitsin.

İşte toplum biraz da böyle değişiyor. Kendi değerlerimizi böyle yitiriyoruz. Kapitalizm, dünya değerlerini ezbere benimseme, işte böyle davranış biçimlerini getiriyor. Yeni davranışın adı ne?

“Survive…” etmek… Yani , yaşamaya çalışmak, işten atılmamak… Patronların istediği kadar doğruları, onların istediği doğruları, onların istediği biçimde, söylemek… “Aman efendim… sepet efendim…” demek.

Bunlar biraz da “Global” ahlakın sonucu. Çünkü artık ulusçuluk yok; bu ülkenin insanlarının öz değerleri yok. İş hayatının kendi gerçekleri var!

“Doğrucu Davud” olmak mı, olmamak mı? Çünkü Doğrucu Davud’lar pek de sevilmezler ve onların toplumun içinde dimdik yaşayabilmeleri hiç de kolay değildir.

Hayatın gerçeklerini herkes biraz da kendisi yaşayarak öğrenecektir. Ona doğrudan “Şöyle ol..” demenin alemi yok. Bizim yapabileceğimiz sadece, dünyadan, çevreden bazı örnekler getirmek. Yoksa herkesin aklı var, fikri var. Keşke herkes kendi aklına göre davranabilse, onu kullanabilse… İşte asıl mesele orada. Memlekette  “akıl” kaldı mı

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..