Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Kasım '09

 
Kategori
Siyaset
 

Komşularla sıfır, ülkemizde ölçüsüz problem politikaları

Komşularla sıfır, ülkemizde ölçüsüz problem politikaları
 

Komşularla sıfır, ülkemizde maksimum problem


Bütçe açığı 2009 yılında tarihi zirvede, rekor kırıyor. 2010 yılında da bütçe açığındaki bu zirve devam edecek görünüyor.Kamu borç yüküde zirvede, tarihi rekor düzeydedir. 2010 yılında da yükselerek devam edecektir. Ülkemizin dış borç seviyesi ve dışa bağımlılığı rekor düzeydedir. 2010 yılında da yükselmeye devam edecektir. En çok gelir getiren, para eder servetlerimiz ve tesislerimiz yabancılara satılmış geriye birşey kalmamıştır. Bunlardan elde edilen hasılatla üretken yatırımlar yapılmayıp boğazımıza geçirilmiştir.

İşsizlik seviyesi Cumhuriyet tarimizde daha önce görülmemiş düzeydedir. Bu gidişle işsizlik azalmak şöyle dursun daha da artacaktır. İstatistiklerin istihdam olarak gösterdiği birçok durum, nitelik yönünden baktığınızda, istihdam değil sefaletin ve krizin makyajlanmış, boyanmış şeklidir.

Ağustos ayı tarım dışı işsizlik oranı (makyajlanmış, boyanmış oranı bile) yüzde 17'ye çıkarken, genç nüfusta makyajlı işsizlik oranı ise yüzde 23.5 oldu. Bu rakamlar son üç ay içinde iş aramış olan işsizlerdir. Aylarca iş arayıp bulamadığı için, iş aramaktan vazgeçmiş olan işsizler bu rakamlara dahil değildir. Tarım sektöründe, aile faaliyetleri içinde, aslında eksikliğinde hiç bir üretim azalması olmayan, gizlenmiş gereksiz ve katkısız oyalanma istihdamı gizli işsizler de bu rakamların içinde değildir. Yani gerçek işsizlik oranı ilan edilen rakamların çok üstündedir.

Daha da kötüsü işi olanlarında önemli bir kısmı açlık sınırında ve altındadır. Bir kısmı ise sigortasız, sosyal güvenliksiz açlık sınırı altında çalışmaktadır.

Kamu çalışanlarının büyük bir kısmına yeterli ücret verilemediği için grevlere mecbur edilmektedir. Emeklilerin durumu yürekler acısıdır, greve gitme şanslarıda yoktur.

2003 -2007 yılları arasında ulaşıldığı söylenen % 7 lik büyümeler bile işsizliği azaltmamıştır, artırmıştır. Çünkü üretim kapasitesi genişlemesine, zenginleşmeye bağlı büyüme değildiler. Borç ve servet yemeye dayalı harcamalardan kaynaklanan talep, ithalat ve borçlanmaya dayalı, tesislerimizi yabancılara satıp yemeye dayalı fakirleştiren yapay büyüme modeliydi. Yalancının mumunun sönmesi, Cumhuriyet döneminin servet birikimleri sayesinde ve neslimizi borçlandırarak, 5 yıl sürebildi.

ABD’de ve Avrupa’da krizin zirvesinde işsizlik zirvesi yüzde 10 civarında kaldı. Aynı kriterlere göre Türkiye’de gerçek işsizlik yüzde 30 civarındadır.

Bütün bu saydığımız çöküntülere rağmen, yatırım değilde tüketim kaynaklı cari açığın devam ediyor olması da (kriz değil) krizler yumağının üstüne sumak oluyor ve onu halen besliyor. Krizlerin anası ise mevcut yaklaşımlardır. Sürekli yeni yapay gündemler yaratarak iktisadi krizin üstünü örtme çabalarıdır. İktisadi krize çare aramak yerine, sık sık yandaş medyaya servis yapılan askeri darbe şaibeleri üretilerek, Ordu’muzu ve Yargı’mızı yıpratan krizler yaratarak iktisadi krizi unutturmaya çalışmaktır. Zamanı, enerji ve kaynakları tedrici sivil darbe ve anti-laik dönüşüm yolunda mesafe kat etme uğruna harcamaktır. Malesef ABD ve AB de bu dönüşümü destekliyor hatta yönlendiriyor. Karşılığında Ermenistan açılımından Kıbrıs’a kadar çok sayıda taviz ve teslimiyetler bekleniyor.

ABD ve AB nin baskılarıyla verilen tek taraflı tavizlere de “komşularla sıfır problem” gibi slogan bir kılıf bulunuyor. Osmanlıcılık taklitciliğine giriliyor.

İktisadi bağımlılık arttıkça, borç alabilmek için daha ne tür açılımlarla karşılaşacağız göreceğiz. Sınır bölgelerimizi kira kılıfında satmaya yeltenmek de dahil düşünemediğimiz açılımlar. Irak sınırından İskenderun körfezine kadar kiralanacak (fiilen satılacak) sınır şeridinden nede güzel çıkış koridoru sağlanırdı Kuzey Irak’a. Hem çıkış hem de enerji, petrol hatları koridoru, Türkiye’yi teğet geçerek (bypass ederek).

IMF’e ihtiyacımız yok diyerek, meydan okurmuş görünürken, Arap sermayesine el açılması, kara paraların bile ülkeye getirilip aklanması için varlık barışı gibi yasalar çıkartılması, sık sık yandaş medyaya servis yapılan askeri darbe şaibeleri üretilmesi, gelecek seçimlerdeki oyları şimdiden artırabilmek için fakir ve işsiz halka “Norşin’liler” denilmesi işsizliğe, yokluğa çare olmuyor, karın doyurmuyor.

71 yıl öncesinin Dersim olayları aleviliğe karşı olmadığı, aşiret yönetim ve kanunları yerine devlet düzeninin yerleştirilmesi kaynaklı olduğu halde, utanmadan aleviliğe karşı bir hareketmiş gibi göstererek yapay gündem yaratma riyakarlığı daha ne kadar sürebilir. Alevi kardeşlerimizi asırlarca süren şeriatcı katliamlardan Atatürkcü laik devlet düzeninin kurtardığını herkes bilmektedir.

Gözle görülür tüm çabalar ve istismarlar sonucu, adım adım, hazmettire hazmettire yürütülen sivil darbe başarıya ulaşırsa, şeriat anlayışının yeniden alevi kardeşlerimize katli vacip sapkınlar olarak muamele edeceğini, ülkemizin Irak gibi biribirini boğazlıyan topluluklara bölüneceğini göz ardı edemeyiz. Iraklılar sünni ve şiiler olarak birbirini boğazla hale getirildiler. Türkiye’de benzeri bir çatışma ortamına sürüklenmek istenirken buna engel olabilecek Silahlı Kuvvetlerimiz önceden sindirilip pıstırılmak isteniyor.

Uzun ince bir yol, gündüz gece gittikçe bataklığa gidiyor.

Tüm okuyucularımın bayramını kutlar sağlık ve esenlik dolu nice bayramlar dilerim.

Dr. Hamit Bozkurt

 
Toplam blog
: 54
: 1229
Kayıt tarihi
: 08.08.08
 
 

1950 yılında doğdum, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi 1974 mezunuyum. 1986 yılında Gazi Ün..