Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Şubat '14

 
Kategori
Deneme
 

Konuşmak...

Konuşmalarım samimiyetini yitiriyor...Daralıyor anlaşma çemberi bazen...Sözler sıradanlıkla izdivaç yapmış bir hal...konuşurken susmak evvelden öğrendiğimiz en büyük ustalık...Sözler çok büyük, her bir kelime içerisinde büyüklük barındırıyor insanlar ise bazen bir grup çocuk...Bir çocuğa neyi ne kadar anlatabilirsin ki, o hayallerindeki kadar anlayacak seni sadece diyor susuyor beyin..Ve özden konuşabilmeyi özlüyor döndürüyor başını iki büyük dosta...

İnsanlar topluluklara konuşuyor, bir konuşmanın gücü bir toplumu ayağa kaldırabilecek kadar kuvvetli ve bunu izlerken bile insanlık hala sözün büyüklüğünün farkında değil.Bir cümle ile insan öldürülüyor ve bir cümle ile hayatlar birleşiyor ama bu öğrenilmiş bir kaç cümle dışında insanlık sadece boş duyuyor kelimeleri.

Benim için kişinin kendisini ifade etmesi bir kaç cümleten öte.Cümleler çok ağır ve derindir benim gözümde.Cümleler dışında da insanlığın içine bakıp onları görebilmek bir tanrı vergisi insanoğluna.Kelimeleri bu kadar severken bazen dans edebileceğimiz tek yer edebiyat oluyor ne yazık ki...Edebi cümleler kuranları ne kadar az görür olduk...Bir kitap okumak, geçmişte yaşamış büyük bir düşünür ile bir çay vakti buluşmak sohbet etmek kadar sıcak...

Sonra Diojen oluveriyor insan bir düşüncesinde, gündüz vakti elinde fenerle insan aramak gibi...O insanı bulmak ve derin ebedi cümleler ile haz duyarak konuşabilmek arayış oluyor ve iyi ki de bir kaç dost var gündüz fenerinin karşısında duran diyebilmek huzur veriyor..

Hayat asla çiğ ve yaban bir şey değil.İnsanlık üreme, barınma ve beslenme dürtülerinden öteye geçeli çok oldu.Oysa ki çoğunluk hala bu üç dürtü ile yaşamakta.Hayvanlar bile muhabbet edecek kadar sıcakken konuşabilmek ister gibi insanoğluna sokulurken insanoğlu susmayı ve bir o kadar da boş cümlelerle konuşmayı hala bırakmamakta...

Belkide insanlığın bu yozluğu itmişti büyük ustaları sayfalarla konuşmaya...Hatta belkide bile değil biliyoruz ki gerçekte öyle...Bazen Nietzsche gibi karanlığa bakıp ışığı çıkartmak, bazen Salome gibi ruh açlığıyla yaşamak, bazen Foaucault gibi ucubelerin içerisine dalıp hayatı orada tamamlamak, bazen Dian Arbus olup görmediğin bir bedene sarılmak, bazen Frida olup aynalarda buhranlaşmış bedenini ölümsüzleştirmek, bazen Diago gibi çok bedende dil bulmaya çalışmak, bazen Sokrat gibi körlere sağarlara dilsizlere konuşmak, bazen Eflatun olmak bazen Kafka olup bir böceğin ruhunu yaşamak ama her ne yaşar ise yaşasın edebi dilde konuşmak istiyor insan...

Umudunu yitirmeden sayfalara yazmak ve bir gün insanlığın seninle yüzlerce yıl sonra konuşabileceğine inanarak yaşamak..
Ayça Marangoz Coşar                                                                                               

 
Toplam blog
: 156
: 390
Kayıt tarihi
: 04.10.13
 
 

Ayça Marangoz Coşar, Üniversite, Akademi istanbul, Gazeteci Abbas COŞAR , Mektebi Mülkiye, Ye..