Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '09

 
Kategori
Güncel
 

Korku İmparatorluğu ve Vatan Haini Nazım Hikmet

Korku İmparatorluğu ve Vatan Haini Nazım Hikmet
 


Genel Kurmay Başkanlığı’nın haftalık basın toplantısı iptal edildi !

Orgeneral Işık gezisini yarım bıraktı !

Başbuğ ani bir kararla Başbakanlık konutuna gitti !

İçişleri Bakanı Çankaya Köşkü’ne çıktı !

Yargıtay Başkanlar Kurulu, Başkan Hasan Gerçeker başkanlığında olağanüstü toplandı !

Bakan Cemil Çiçek, açıklama konusunda "ihsas-ı rey" olacağı gerekçesi ile Yargıtay'ı uyardı !

Bayan Başbuğ, komutan eşleri ile birlikte tutuklanan emekli orgeneral Tuncer Kılınç'ın eşini ziyarete gitti !

Tümgeneral Dağsalı, İstanbul Emniyet Müdürünü ziyaret ederek, 45 dakika görüştü !

İstanbul Barosu ve Barolar Birliği Başkanı , 9.dalganın hukuka aykırılıkları konusunda zehir zemberek açıklama yaptı !

Orgeneral Kılınç'ın avukatı, savunma için gittiği İstanbul Emniyetinde gözaltına alındı !


Ülkeyi şoka sokan Ergenekon 9. dalgası; eski İstanbul Belediye Başkanı Dalan’dan eski YÖK Başkanı Prof. Gürüz’e, eski MGK Genel Sekreteri emekli Orgeneral Tuncer Kılınç’ tan Prof. Yalçın Küçük’e, Eski 2. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Kemal Yavuz’dan , Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’na varırken, ucu açık liste sonsuza kadar uzayacakmış gibi görünüyor.

Ve hiç kuşku yok ki, henüz iddianame ortada yokken , öncekine kıyasla “ devlet düzenini silahlı çete kurarak yıkma teşebbüsünde bulunmakla “ suçlandığını tahmin etmeye çalıştığımız bu insanlar ve yine aynı suçlama ile bundan önce tutuklanan gözaltına alınan, iddianameyi göremeden ölen, felç olan pek çok insan; dünyanın en eğitimli, en kültürlü, vatanına en çok hizmeti geçmiş "silahlı çete örgütü" üyeleri olsa gerek !…

Yine dokuzuncu dalgada gözaltına alınanların ortak yanı, AKP muhalifi olmaları. Büyük bir kısmı, 28 Şubat’ta resmen görevli devlet yetkilileri. Bu hali ile son dalga, 28 şubatın tasfiyesi gibi görünmekte.

Sabah alacasında saatler süren polis-jandarma baskınları, yine saatler süren ilkel ve kötü koşullarda gözaltıları(Oysa CMK 251/1 göre tüm soruşturma ve işlemlerin polis ve jandarmaya bırakılmadan bizzat savcılık tarafından yapılması gerekirken) sorguları, avukatları ile görüştürülmemeleri, TRT 2’nin dün sabah saatlerinde Kanadoğlu’nun gözaltına alındığını duyurması, bu haberden 4 saat sonra Kanadoğlu’nun evinde arama yapılması gibi görüntüler hukukun nasıl ayaklar altında olduğunu, yaratılmak istenen Korku İmparatorluğuna nasıl adım adım yaklaşılmakta olduğunu göstermekte.

Acaba kaçı AKP muhaliflerinin depolandığı Silivri’deki kampta çoğu neyle suçlandıklarını dahi bilmeden aylardır çile dolduran tutukluların kötü kaderini paylaşacak?

Aylardır sözü edilen Tolon Paşa, Şenel Eruygur’la ilgili ikinci iddianame hala ortada yok, çoktan unutulup gitti bile !

Tanıklığını yapmakta olduğumuz manzara; Gazze’ deki tüyler ürpertici ve kanlarımızı donduran insanlık dramını, büyüyemeden yitip giden çocukları, uluscak tutulduğumuz doğalgaz paronayasını bile neredeyse unutturan, muhalefet eden herkesi tasfiye etme çılgınlığına kapılmış bir despotizmin, diktatörlüğün ruh halini yansıtmakta...

Tuhaf bir şekilde, tam da seçimlere beş kala,birileri düğmeye basmışçasına gündem değişiveriyor...

Adeta bir intikam operasyonunu, insan öğüten değirmeni andırıyor şu anda görünen manzara.

Dün Baykal’ın, bu onurlu insanlara kurulan tuzağı deşifre ettiği gibi:

“Ergenekon davası, ülkenin pek çok saygın insanını sırf AKP’ye muhalefet ediyorlar diye, mafya suçları işlemiş insanlarla ilişkili hale getirerek incitmeye, gözden düşürmeye yarayan bir haysiyet değirmeni gibi kullanılıyor.”

Darbeci bir örgütlenme varsa elbette aranmalı, suçluları her kimse cezalandırılmalıdır. Ve bu yargının görevidir. Yargıya ve hukukun üstünlüğüne olan inancımı sonuna kadar koruyorum, koruyacağım.

Nitekim Danıştay cinayeti dosyasının Ergenekon davasına eklenmesi, bunun kanıtıdır.


Ama iktidarın da bunu istediği şüpheli gibi.

Tersine Ergenekon’un muhalifler üstünde sürekli sallanan bir kılıç olarak kalması için hukuku katletmek başta olmak üzere her şeyi yapıyor .

Hukuku katlediyor çünkü taa ilk başında; RTE, davanın savcısı olduğunu bizzat kendisi itiraf ederek, yargının üzerine baskı kurdu ve kuvvetler ayrılığını ilkesini çiğnedi.

Demokrasiyi katlediyor çünkü;

AKP'nin demokrasi anlayışı, tek parti yönetiminin demokrasi anlayışıdır. Kendilerinden olmayanı dışlama ve yok etmeye dayalı.

Çoğulculuğa değil, çoğunluk esasına dayalı.

Muhalefetin sesini , kaygılarını dinleme değil, kesme ve susturma üzerine dayalı.

AKP'nin demokrasi anlayışı, medya üzerine baskı kurarak, susturarak, halkı protestoya davet ederek, basın mensuplarının kartlarını iptal ederek, kendi yandaş medyasını yaratma üzerine dayalı; bağımsız ve özgür haber yapmasını sağlamak üzerine değil. Oysa özgür basın, çağdaş demokrasilerin olmazsa olmazıdır !

Ve bu görünümü ile AKP, Hitler yönetimine doğru ağır ağır giden bir görüntü sergilemekte.

Örneğin Yalçın Küçük'ün , Kemal Gürüz’ün, haklı bir gerekçe ile tutuklanmış olduğunu ; Sabih Kanadoğlu'nun isminin haklarında verilen beraat kararının bozulmasına ve cezalandırılmalarına imza attığı Susurlukçu İbrahim Şahin'le birlikte anılmasını anlamak çok zor benim için.


Ama biliyorum ki; en koyu karanlık sabahın habercisidir…

Ve iki gün önce, Türk vatandaşlığı iade edilen ve bu iade ile esasında Türkiye’nin itibarı iade edilen büyük dünya ozanının O dizeleri geliyor aklıma...

“Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.”
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson´un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
“Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.”

Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz,
ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.

28.7.1962-Nazım Hikmet Ran

1950’den, 1962’den….bu yana değişen hiçbir şey yok !

Dün O’na vatan haini diyenler, bu gün laikliği, çağdaşlığı , Atatürkçülüğü savunanlara vatan haini diyorlar .

Kağıt üzerinde kalıyor demokrasi.

Kafalar hep aynı…

Ve O, Moskova’da bir mezarlıkta;

“Anadolu’da bir köy mezarlığında, bir çınar altında,taş maş da istemeden yatmayı” düşleyerek yatmaya devam ediyor….

 
Toplam blog
: 171
: 2319
Kayıt tarihi
: 15.02.07
 
 

Düşünen, üreten, kendine, insana, çağına sorumlu, tavırlı, taraflı , çağdaş ve yüzü aydınlığa dön..