Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Eylül '15

 
Kategori
İlişkiler
 

Küçük ama sınırsız

Küçük ama sınırsız
 

Piyano dersimden sonra vakit geçirmek için bir şeyler yemeye karar vermiştik, lisenin hemen yanındaki ufak restaurant da siparişini verdiğimiz yemeklerimizi bekliyor bir yandan da sohbet ediyorduk. Sanırım yıl ikibinonki idi ve yaz aylarından birindeydik. Ben her zamanki gibi bugünüme göre değersiz o zamana göre gereksizce içimde koskocaman büyüttüğüm sıkıntıları anlatıyordum ona. Karşı masaya güneş vurdukça kızıl saçlarının alev parçaları misali parladığını anımsıyorum. Konuşmamızın derinleştiği vakitlerden birinde elini peçeteliğe uzatıp bir mendil aldı ve masaya yatırdı.

- Bak bunu bir pasta olarak hayal et. Dedi ve sonrasında peçeteyi bir kısmı daha büyük öteki kısmı küçücük kalacak şekilde eliyle böldü ;

-  Eğer sen aç gözlülük edip en büyük dilimi yiyecek olursan karşındakine bu kadarcık kalır. Dedi küçük kağıt parçasını işaret ederek ve devam etti ;

- O zaman o hakkına düştüğü gibi davranacaktır ama eğer sen küçük olanı yersen en büyük parça ona kalır. Bırak da o devasa dilim onun olsun eğer benim diye atlarsan onun seni sevmesi için küçücük bir parça bırakmış olursun Pastanın en büyük dilimini sen yedin çünkü böylece en çok sen SEVDİN, ona bu kadarcık kaldı. Bencillik etme bırakta en büyüğü o yesin yoksa ona hiç hak tanımış olmazsın. En büyük dilim onun olsun ki O da çok o SEVSİN.

Bu kelimeler ağzından düştükten sonra Müzik öğretmenimin suratına hayranlık ve şaşkınlıkla bakakaldığımı hatırlıyorum o kadar etkinlendim ki aradan sürülerce anı geçmesine rağmen AŞK’LA PASTA arasında yaptığı mükemmel benzetmeyi hala hatırlıyorum. Yazıma öyküleme yaparak başladım, açıkçası aşk hakkında 'Ben ne bilirim ki ? ' diye düşündüğüm zamanlarım çok olduğu için bu hatıramdan yola çıkmak istedim.

İtiraf etmem gerekirse günümüzde etrafıma baktığım zaman sadece flörtöz insanların yalnız kalmama çabaları uğruna çıkarlarının ismini aşk koyduklarını görüyorum sadece. Aslında ne olduğunun ve ne hissetiklerinin adını bilmiyorlar. Genelleme yapıyorum tüm ilişkiler bu şekilde yürüyor diye bir şey yok kesinlikle, ben gözlemlerimi realistliğimle anlatmak istiyorum.

Kimi zaman‘İsim Koymayalım’ klişeleriyle birbirlerini avutuyor birbirlerine yalan söylüyorlar. Kimisi gerçekten hissediyor sadece ıslanmıyor ama bazen karşısındaki sap diyebileceğim bir tabirle sadece ıslanıyor yağmurun altında. Kimisi de eğlenmek istiyor, en basitçe yönünden kullanıyor tercihini sadece tek gecelik veya birkaç günlük takılmacalar diye adlandırıyoruz bunu. Kimisine kalırsa bir öncekini unutmak için ötekini harcıyor yada onu unutamadığı için mutlu olacağını bildiği biriyle ayrı ayrı yollarda savrularak kendisiyle beraber onu da hırpalıyor.

Bunların hepsi klişeleşmiş oyunlar, hepsi tek bir sahnede birkaç farklı perdede oynuyor. Tek fark ışıklar ve karakterler oluyor kısaca. Dedim ya aşk hakkında ne bilirim ki ? Aşk hakkında söyleyebileceğim tek kelime limitsizliktir !

Bence bir şeyleri gerçekten BEN’ciliği dışarıda bırakarak arzuladığımızı hissediyorsak yapmamız gerekeni sonuna kadar yapmalıyız ki bunun sonu yoktur bence. BEN demeyi bıraktığımız an pastanın büyüklüğünün bir önemi de kalmayacaktır çünkü.

Limitsizlikle demek istediğim gözlerini kapatarak sadece hislerini kucaklayıp güvenerek, olabildiğince onunla beraber arada duvar olmaksızın her şeye sahip olmak ! Kim olduğu, nereden geldiği, nereye gitmek istediği, inandığı değerleri ve diğerlerini ayırtmaksızın bir bütün olmak !

Bir çoğumuz hatayı pastanın en büyük dilimine BENİM diye gömülerek yaptı. Ben sevmeliyim en çok, ben ilgilenmeliyim, ben yapmalıyım, ben yanında olmalıyım. Hayır artık sen diye bir şey yok ki ! Biraz da o yanında olmalı o ilgilenmeli ve o da SEVMELİ. Bireysel yaşamıyorsun onu bulduğun an bunu  hissedebilirdin zaten. Belki de bulamamışsın veya ona hiç hak tanımamış da olabilirsin ki bir şeyler rayında gitsin. Üzgünüm ama ben’ciliğin yüzünden kaybetmiş olabilirsin !

Sınırsız olmalı ama BENCİ değil BİZCİ olmalı, Ona da sizi sarması için biraz fedakarlık yapmalısınız sadece. Doğum günlerinde doğum günü çocuğundan sonra en büyük pasta dilimini kapmak için en baş sırada debelenmemelisiniz demek istediğim. İçlerinde en sevdiğiniz için o dilime atlamalısınız belki de bu onu daha fazla mutlu edecektir, bilemem…

Sonuca gelmek istersem ; Değerli öğretmenimin PASTA örneklendirmesinden kastım bazı şeyleri nasıl yürüteceğimizi bilmediğimiz için veya hiç olmaması gerektiği için bittiğidir. Aşk’ı limitsizlikle taçlandırmamın sebebi ise sınırların olmasının gerçek duygularla beslenmediğini düşünmemdir. Fikirler görecelidir tabi. Hangi perspektiften değerlendirmek istiyorsanız o pencereden okursunuz yazdıklarımı. Yine de tek tavsiyem doğru olmadığı hissedilen duyguların peşinden sürüklenip pastanın bozulmamasıdır zamanı geldiğinde herkes kendine düşen sevgi parçasıyla kalbini tatlandırcak ve doyuracaktır.

Eğer bir yerlerde aşk varsa ve saklanmaya devam ediyorsa inanıyorum ki saklambacın sona erdiği gün geldiğinde tüm limitlerini aşacaktır ! Yine de dedim ya ben ne bilirim ki : - ) ? Yorum size kalmış….

Teşekkür ve Sevgilerimle !

 

 

 

 
Toplam blog
: 2
: 91
Kayıt tarihi
: 08.09.15
 
 

Almanca Filoloji / Sakarya Üniversitesi   Hayvansever Kitap Kurdu Vejetaryen Beé ( BeyHive)   ..