Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Nisan '07

 
Kategori
Edebiyat
 

küçük İskender: Süperman kostümlü çocuk doktoru

küçük İskender: Süperman kostümlü çocuk doktoru
 

Adam Sanat’ın ilk sayısı eline geçtiğinde büyük bir olasılıkla başarısız geçmiş bir farmakoloji sınavından çıkmış, Hisar’daki Ali Baba’nın çay bahçesine doğru giden otobüste bir şaire rastlarız… Son teorik dersidir bu. Bir verebilse, artık pratisyen doktor olacak, klinik koridorlarında beyaz önlüğünü gururla savura savura yürürken, seçeceği uzmanlık alanını düşünmeye başlayacaktır: Cerrahi, çocuk ya da psikiyatri.

Solaktır, elleri küçüktür: Cerrahiye yatkındır. Çocukları seviyordur, çocuklarla ilgilenir, “belki ilerde Süperman kostümleri giyen bir çocuk doktoru olurum” demektedir!... Muayenehanesi hayvanat bahçesini andıran bir çocuk doktoru.

“Şüphesiz, akıl hastalarıyla da uğraşabilirim” der; çünkü sevmektedir onları. Bir katlanış biçimi olarak da değil, bir varoluş tarzı bakımından… İster istemez tedavisini bozduğu insanlar vardır klinikte. Ölmek isteyenler, bütün gün şarkı söyleyenler, bütün gün mutluluk ifadesiyle dolaşanlar, bütün gün yalnızca cinselliğiyle ilgilenenler, bütün gün hiç konuşmadan oturanlar. Bu bir kaostur ve kaosun dumanı ardında biçimi arayan biri vardır.

Bir gün oturup bir mektup yazar “Adam Sanat” dergisine… Şiiri çok sevdiğini, şiirlerini yayımlamasalar bile inatla bu uğraşı sürdüreceğini, biraz da sitemle ifade eden. Şöyle der: “Edip Cansever’in masasında iskemlesi olabilir miyim?! Cemal Süreya’nın kısrağına binebilir miyim?! İlhan Berk’in ormanından ağaç çalabilir miyim?! Hayır.”

Evet. Hemen bir yanıt gelir Maslak’tan. Paşabahçe’nin üstünden. Okulları tamamen kapatacak bir kış arifesinde. 1985 Aralık ayında. Yazdıklarıyla ilgilenmişlerdir. Tanışmak isterler. Altında da bir imza: Memet Fuat.

Gerisini bu şairimiz anlatsın: “Aylarca bir köşede durdu o zarf. Korktu genç şair. Arayamadı, gidemedi. Yeniden aşağılanmak, yeniden kendini o usta tahtına çıkartmış kişilerce ikaz ışıkları altında yargılanmak çekincesinden kurtulamadı. Geçti zaman. Mart oldu. Annesinin temizlik yaptığı bir gün, yere düşen zarf!... Annesinin, ‘insanlar sana değer vermiş, bir ara, hem de şimdi ara!...’ ısrarları karşısında telefonun numaralarını çevirdi genç şair. Nereden bilebilirdi ki, M. Fuat yalnızca çarşambaları gelirdi Adam Yayınları’na ve o gün büyük Çarşamba’ydı.

Telefondaki ses tatlı tatlı kükredi: Nerdesin sen, derhal çıkıp geliyorsun!

O güzel yayınevinin kapısından girip Memet Fuat’ın odasını sorduğumda dizlerim titriyordu; Memet Hoca, ayağa kalktı, ceketinin önünü ilikleyip elini uzattı: Hoş geldin, dedi. Yer gösterdi, iliştim. Sen önemli bir şair olacaksın. Ama karar ver. İskender Över mi, küçük İskender mi? Bana kalırsa küçük İskender. Çünkü herşeyle dalga geçiyorsun, kendinle bile.” [1]

Evet, doğru zamanda açılmış bir telefonla kendi kaderini çizen bu şair küçük İskender’den başkası değildir!...

Bazen bir telefon, insanın hayatını değiştirir...

Edebiyatımıza değerli katkıları olan Memet Fuat’ı yitirdik. Ama yüzü aşkın kitabı, edebiyatımıza kazandırdığı onlarca şairle, hep varolmaya devam edecektir...

Superman ve telefon kulübesi mi? “Her şey için İskender Över’e” adanan ve 41 bölümden oluşan “Güldüşü Tabirleri”nde şöyle diyecektir küçük İskender:

ömrüm, kefaleti dudaklarının, demiştin. ve atının

bordo yelelerinde süperman’in telefon kulübesi. [2]

[1] Küçük İskender, Adam Sanat dergisi

[2] Küçük İskender, Ertika, Adam Yay.

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..