Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Aralık '10

 
Kategori
İstanbul
 

Küçükyalı’da erguvani kızıllık..

Küçükyalı’da erguvani kızıllık..
 

Dedem de anlatırdı bir şeyler. O vakitler çocuktuk dinlemezdik. Toplandığımız radyo başında cazırtılı seslere karışan “ arkası yarın”lar varken onu kim umursardı ki. Boğazın iki yakasını bir araya getirecek köprü tamamlanmak üzereydi. Kardeşimle, hiç unutmam şimdiki gişelerin önünde hatıra fotoğrafı çekinmiştik. Omuzlarda karşılıklı sarmaş dolaş atılmış kollar, damalı o biçim pantolonlar! Ve objektife poz verirken yüzünde donup kalan gülümsemesiyle komik görünüşlü kardeşim. Biz kakara kikiriler arasında gülüşürken resme, dedem sokağa bakan penceresinden homurdanmasını sürdürürdü,  

“ Caddeleri asfaltlıyorlar yine. Parke taşlarına ise hiç acımıyorlar. Yakında kamyonlar, chevroleler cirit atacak buralarda. Motor gürültüleri, egzoz atıkları yalayıp yutacak her şeyi.” 

Büyükannem radyonun kurcalanmasına dayanamaz gelirdi hemen yanımıza. Özellikle de cazırtılar yükseldiğinde. Örgüsünü örerken bakışları radyosunun düğmeleriyle oynayan ellerimizi kollamaktaydı. İpek bir kumaşla örtülü dururdu sehpa üzerinde. Büyük annem her ne kadar daha sonra gözünden sakındığı o radyoyu kırmış olsak ta üzücü tek kelime etmemişti yüzümüze ve ne de aynı akıbete uğrayan diğer öteberiler için. 

Taşı toprağı altındır diyerek memleketin dört bir yanından gelen insanları hatırlıyorum. Derme çatma yapıların şafakla birlikte, akşam top oynadığımız çayırlıklarda mantar gibi bitiverişini de. Yoksulluğun adım başı kol gezdiği kirli sokaklarıyla bize yabancılaşan koca şehrin çıplak tepelerine çöreklenmiş, fabrika dumanları. Çamur içinde, şurada burada koşuşturan o çocuklar. Küçükyalı’mızın erguvani kızıllıktaki günbatımları artık pembemsi hayallere esin kaynağı olabilecek midir yeniden? Burası, İstanbul ahh, be çocuk! Benzeri görülmemiş nasıl bir yaşam kavgasının verildiğini bilseydin eğer, merak ediyorum, takılır mıydın gerçekten büyüklerinin peşine? Kim bilir bakarsın haklı çıkarlarda, sen de buralarda adam oluverirsin birden. Olta ucunda sallanan karagöz ve lapinalardan gözlerin hani nasılda sevinçten parlardı! Limon kasalarının titrek ateşinde teneke levhalarda pişmesi beklenen midyeler..Çocuksu, neşeli zamanlardan belleğe düşülen tek tek, tüm o kayıtlar. 

Çok şükür ki ömürleri yetmedi şehrin büsbütün değişen çehresini görmeye. Parke taşlarının sökülmesine hayıflanmakla yetindiler yalnızca ve tramvayların seyri seferden kalkışına. Gramofonu onlarda unutmuş ve sinemaları kanıksamışlardı ama ya Iphone’lu bugünler bilemem ne ifade ederdi kendilerine! 

 
Toplam blog
: 177
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

1965 Almanya doğumluyum. Atatürk üniversitesi İlahiyat fakültesi mezunu olup, öğretmen olarak çalışm..