Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ekim '08

 
Kategori
Haber
 

Kumar değil oynadığımız, ama “Rest” çektik…

Kumar değil oynadığımız, ama “Rest” çektik…
 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Eğer IMF bize bu sıkıntılı dönemde, ‘ben sizlere borç vermiyorum’ derse vermeyebilir. Vermek zorunda da değil. Çok da ihtiyacımız yok. Bunu da özellikle söylemek isterim. Zira geçenlerde Merkez Bankası Başkanımız da bununla ilgili açıklamasını zaten yaptı. Ben de burada bunu yine özellikle ifade etmek istiyorum. Türkiye güvenli bir limandır" diyor…

IMF’Ye ihtiyacımız şu aşamada var mı yok mu, doğrusunu söylemek gerekirse bu aşamada bilmiyorum. Herkesin de bildiği gibi IMF, uluslar arası bir para kuruluşu. Bir başka anlatımla, kasasında bulunan parayı, zorda, darda kalan ülkelere “Borç” olarak verir, sonra da faizi ile birlikte geri alır.

Daha başka anlatımla, IMF, bazı ülkelerin ortaya para koyarak oluşturdukları bir “Sandık” niteliğindedir. İhtiyacı olan ülkelere borç verir. Ortağı ülkelere de…

İşte o ülkelerden birisi de Türkiye’dir…

IMF borç verir vermesine de parasını da sağlama almak için ülkenin “Ekonomi treni”nin makinist koltuğuna da çıkar oturur.

Uzun zamanda beri de bizim makinistliğimiz yapmakla meşgul idi.

Anladığım kadarıyla koltuktan kalktı ya, yerini çok rahat buldu galiba ki, yeniden oturmak, hiç değilse kenarına köşesine ilişmek ister…

Bizim “Makinist” de “Oturturum oturtmasına da benim dediğim yere oturacaksın, oradan da önündeki alet ve edevatlara karışmayacaksın. Kafanı, pencereden dışarı çıkarmayacaksın” diyor…

Eh…

Razıysa bir köşeye ilişecek, razı değilse inecek aşağı…

Bu durum işin IMF tarafı…

Gelelim “Bizim” tarafa…

Bizim taraf, yani ülke ekonomisi, sanıldığı kadar rayında giden bir ekonomi değil. Evet belki de “Hükümet” olarak gerekli önlemler alındı, rezervler sağlam tutuldu…

Peki ya sanayicinin, tüccarın, esnafın durumu ne, orasını hiç soran var mı? Orasına hiç bakan var mı?

Gördüğü kadarıyla “Şimdilik” kaydı ile “Bakarımız” ve “Bakanımız” yok…

Ülkede her şey tepesi aşağı doğru gidiyor görünümü çiziyor. Alan yok, satan yok, piyasada da “Para” yok. Yani, işler kesat…

Gün içerisinde “Siftah” yapmayan esnaf sayısı giderek artıyor, veresiler, vadeli alışverişler tamamen tükenmek üzere. Paran varsa, alacaksın, yoksa bakacaksın durumdayız.

Başbakan “IMF borç vermezse vermeyebilir, istediğimiz de yok, ihtiyacımız da” derken aslında belki de farkında olmadan çok doğru bir ifade kullanmış, ama arkası yok…

Türkiye, aslında gerçekten dışa bağımlı olmaya ihtiyacı olmayan ender ülkelerden birisidir, yeter ki “Tren”i sürmeyi bil…

Bilirsen, Türkiye, dört bir tarafı denizlerle çevrili, sanayi yatırımlarına, tarıma, hayvancılığa ve turizme elverişli ülke olarak tam bir “Maden ocağı” gibidir.

Ne yazık ki ülkemizde, 1950 yılında başlamak üzere planlı ve programlı olarak “Dışa bağlılık” yolunda yönetilmekte ve ülke, üretmeden tüketme sürecinde hızla ilerlemektedir.

İşte bu hızlı gidişi en iyi “İdare” edecek yer olarak da dıştan gelecek desteklere güvenilmektedir.

Temel yanlışlardan biri de bu…

Ama gerçek şu: Türkiye, gerçekten dış destek almadan, an azından kendi kendine yetebilecek ekonomik güce sahip ülke olmasına karşın, ne yazık ki bugüne kadar güdülen ve Türkiye gerçeklerine uymayan ekonomik politikalar sayesinde bu günlere geldi.

Bakalım… Şimdi “Rest” ile nereye varacağız?

31 EKİM 2008

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..