Kurbağa rehavetiyle ‘Muhteşem Yüzyıl’a kızmak…

Atı alan Üsküdar’ı geçerken bir ‘Muhteşem Yüzyıl’ tartışmasıdır gidiyor… RTÜK’e, dizinin Kanuni’yi kadın ve içki düşkünü olarak gösterdiği gerekçesiyle, şikâyette bulunuluyor. Bu haksız karalamanın art niyetli olduğu açık! Hürrem Sultan odaklı yapımı tarafsız zihniyetle izleyen herkes bunu görür. Ayrıca ‘Muhteşem Yüzyıl’da aşağılayıcı veya iftira sayılacak bir husus da bulunmamakta… Kaldı ki, hâlihazırda TV dışında bazı yapımlarda Atatürk resmedilirken, ‘bizden’ göstermek adına, çok daha ileri vurgulamalar yapılmakta! Genç Atatürk’ü çizgilerle anlatanlar, O’nun kahramanlığını tasvir için, yumruk yedirtip ağzından burnundan kan akıtmışlar… Anlatımda içki de ihmal edilmemiş! Öte yandan Atatürk’ü, karşısında ayak ayaküstüne atılarak oturulabilecek kadar, sıradanlaştıran yapımlar da mevcut. Dolayısıyla varlığı herkesçe malum Harem’den dolayı ‘Muhteşem Yüzyıl’ı protesto edip Cumhuriyet’in Kurucusu hakkındakilere hoşgörüyle ‘insani anlatım’ demek, maksatlı bir taktiktir. Taktiğin çifte standardına alkış tutmaksa, gaflet! 

Bu bağlamda dizilerin süresinden dolayı müdahaleye çağrılan TBMM’nin çıkarttığı tartışmalı kanuna da değinmekte fayda var! Radyo ve Televizyonlar hakkında ‘Temel Yasa’ olarak adlandırılan tasarının kabul edilen birinci bölümüyle, Türkçe dışındaki dil ve lehçelerde yayın yapılmasına olanak tanınırken, Başbakan veya görevlendirdiği Bakan’a geçici olarak yayın durdurma yetkisi verilmekte. Kamu düzeninin bozulması veya milli güvenliğin tehlikeye düşmesi durumunda kullanılacak olan ‘hizaya getirme’ yetkisinin nereye uzanacağını ve güvenlik’ kavramının algılanma keyfiyetini, uygulama aşamasında milletçe göreceğiz. 

Dizi ya da film bahane… Maksat şahane! Sakıncalı bulunan yayınları durdurma yetkisi getiren Yayın Kanunu’yla gelecekte Meclis’e girme ihtimali kuvvetle mümkün olan masumları(!) salıveren Ceza Kanunu’ndaki değişiklikse, fevkalade! Takke düşmek, kel görünmek üzere… Lakin halk, suyun kaynadığını hissetmeyen kurbağa rehavetinde! 

Anibal Güleroğlu