Kurtuluş savaşını ve geçmişi unutmadan

Kurtuluş Savaşı Türkiye topraklarını boyunduruk altına almaya çalışanlara karşı verildi. Emperyal güçlerin def edilmesinden sonraki yıllarda cumhuriyetimizin devrimlerle taçlanması, henüz boyunduruk altına alınamayan Anadolu insanının bağrında gerçekleşti.

Kurtuluş Savaşı, açık ve gizli oyun ve anlaşmalarla yok edilmeye çalışılan bir milletin, bütün gücünü kaybeden, milli birliğini yabancı devletlerin insaf bilmeyen dişlilerine terk eden imparatorluğun bağrında verilen bir varoluş mücadelesidir…

Kurtuluş Savaşı felsefesine bağlı kalarak çağdaş dünya saflarında yer almaya devam etmemiz için bu mücadelenin sürdürülmesi gerekir. Hem de hiç taviz vermeden. Yoksul ülkeleri acımadan kan gölüne çevirenlere aldırmadan…

Taşeron kanlı terör örgütünün kalleş saldırılarının ardında “dost ve müttefik” bildiğimiz ülkeler olduğunu unutmadan…

Yoksul halkları içinden bölerek birbiri ile vuruşturmayı ilke olarak benimsemiş güçlerin Irak, Afganistan, Pakistan ve çeşitli yoksul coğrafyalarda insan onurunu ve yaşamını hiçe sayarak yaptıklarını belleğimizde taze tutarak…

Hatay’da, Hakkâri’de, Şemdinli’de, Halkalı’da, Diyarbakır’da, Tokat Reşadiye’de kalleşçe saldırıları ve toprağa düşen, yüreklere kor düşüren şehitleri unutmadan…

Çağdaş ve onurlu dünya saflarında yer alma mücadelesine devam etmeliyiz.

On yıllardır barışın hüküm sürdüğü bu kadim topraklarda terörü hâkim kılmaya, kargaşa çıkarmaya, insanlar arasına nifak tohumları ekmeye, barışın değil kargaşanın hüküm sürmesine çalışmaktalar.

Lozan’ı yırtıp atmaya çalışanlar, Türk toplumunun çağdaşlaşmasını, halkların barış içerisinde bir arada yaşamasını içlerine sindirememekteler. Oysaki bunları yapanlar Türk devriminin içeriğini ve barışçılığını anlamaktan çok uzaktalar. Onlar alışmışlar kan gölü oluşturmaya, yoksulu süngülemeye, enerji kaynaklarını sömürmeye, koşulsuz bağlılığını teyit eden ve uygulayan kukla devletler oluşturmaya.