Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Kasım '12

 
Kategori
Sinema
 

Kusturica ve "Çingeneler Zamanı"

1988 yapımı bir film olan Çingeneler Zamanı, Çingene Dili’nde yapılan ilk film olma özelliğinin yanı sıra  İngilizce, İtalyancaya yer verilmiş. Türkçe dilinde de yer alan bazı kelimeler kulağa tanıdık geliyor (Komşu, aferin, yek, gibi) Başrollerini Davor Dujmovic  (Perhan), Bora Todorrovic (Ahmet) , Kjubica Adzovic ( Khaditza-Nine) ve Sinolicka Trphova (Azra) paylaştığı Emir Kusturica’nın baş yapıtı olarak bilinmektedir. Oldukça kısıtlı bir bütçe ve amatör oyuncularla çekilen dram türündeki bu film, tam bir Avrupa filmidir. Filmin yönetmeni Kusturica, 1989 yılında Cannes’da bu film ile en iyi yönetmen ödülünü almıştır.

Kaderci bir yapıya sahip olan Çingenelerin özgür yaşam biçimleri ve müzikle olan birliktelikleri daha ilk karelerde kendini göstermektedir. Perhan da bunu: “ATanrı bile yeryüzüne indiğine Çingeneleri görünce, ilk uçakla geri dönmüştür” diyerek tanımlamıştır. Fakir bir köyde başlar hikaye Perhan isimli bir delikanlının saf ve temiz dünyasından istemeyerek de olsa çıkışı ve kirli, mafyatik dünyaya dahil oluşunu anlatır.  

Perhan, kardeşi, anneannesi ve dayısı ile birlikte yaşamaktadır. Anneannesi, duygulu ve ahlaki değerleri yüksek bir kadındır. Şifacıdır köyde ancak, torunu olana Daira’yı iyileştiremez. Perhan da bir takım doğaüstü güçlere sahiptir. Perhan, annesini genç yaşta kaybetmiş, babasını hiç tanımamıştır. Sevdiği kız Azra ile evlenebilmesi için paraya ihtiyacı vardır ama hiç parası yoktur. Kız kardeşinin de tedavi olması gerekmektedir.

Ahmed ise küçük çaplı da olsa bir mafya babasıdır. Para biriktirmesi için Perhan’ı Milano’ya getirir ve onu çeşitli işlerde kullanır. Perhan, ardında bir anneanne, tedvai olmak için Roma’ya getirilen bir kızkardeş ve sadakatli olmasını beklediği bir sevgiliyi geride bırakarak Ahmed ile Milano’ya gelir.

Filmin girişinde bu parçalanma verildikten sonra Perhan’ın bu dünyaya girmekteki direnişi fakat mecburiyetleri verilmektedir. Zamanla Perhan da artık bu çetenin bir üyesi olur. 

Bir fırsatında köye dönen Perhan, Ahmet’in verdiği sözleri tutmadığını görür. Parası vardır fakat anneannesi bu yolla kazanılan paradan dolayı çok üzgündür. Sevdiği kız Azra da hamiledir. Perhan, Azra’nın bebeğinin babası olmadığını iddia eder.  “Kendime yalan söylemeye başladıktan sonra kimseye inanmıyorum” diyerek de kendindeki değişimi anlatır. Azra ile evlenir ancak bebeği kabul etmez. Azra bebeğini doğurduğunda hala gelinliği üzerindedir. Duvağı Perhan’a kadar gelir ve bu saflık metaforu bütün filmin sonuna kadar büyüleyici şekilde dolaşır.

Perhan, verilen sözlerin tutulmamasından dolayı öç almak ister. Yükselme devrinden sonra yıkılış devrine sıra gelmiştir.

Kusturica, filminde bir hayat hikayesini anlatırken siyaseti de çok ince ince işlemiştir. 1980’de Tito’nun ölümü ve devrinin kapanması ile değişen, dağılan Yugoslayva’nın halini anlatırken büyüleyici bir film yapmıştır. Filmin gerçeklik payı seyircinin iliklerine işlerken, film müziklerinin yarattığı büyünün tesirinden de kurutulamaz. Goran Bregoviç’in bütün film boyunca duyduğumuz her eseri filmi şahane bir hale getirmiştir. Hıdırellez günü nehir boyunca yapılan kutlamalarda duyduğumuz “Ederleji” seyirciyi bambaşka dünyalara götürmüştür. İyi ile kötü, zengin ile fakir, ahlaklı ile ahlaksız konularının işlendiği filmde görüntü yönetmenliği en üst düzeydedir. Bir filmde sağlam bir konu, çok iyi oyuncular, orantısı çok iyi ayarlanmış gerçeklik ve büyü ve eşsiz bir müzik olunca ortaya da böyle bir şaheser çıkması kaçınılmaz olmuştur.

 

 
Toplam blog
: 16
: 1110
Kayıt tarihi
: 30.09.10
 
 

Yalan Dünya ..