Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Haziran '07

 
Kategori
Güncel
 

Lidervekilliği üzerine

Sayın Oktay Ekşi ve Sayın Hurşit Güneş lidervekilliği kavramı üzerine yazdılar. Partilerde ön seçimin olmaması ve liderler (!) tarafından milletvekili adaylarının seçilerek listelerin hazırlanması ve bizlerin (ben hariç) bu parti ve listeleri oylayacak olmasının anlamsızlığını, yanlışlığını belirttiler. Yazdıkları her şey doğru. Ama ülkemizdeki her doğrunun fiili gerçekler karşısında anlamsız olması gibi bu da anlamsız. Çünkü eğer liderlerin seçim yapmasının hatalı olduğunu kabul edersek o zaman yerel teşkilatlarda yapılan seçimlerin doğru sonuç vereceğini veya en azından daha demokratik olacağını da kabul etmemiz gerekiyor. (Bir şeyin demokratik olması demek de doğru sonuç verir demek midir bunu da ayrıca tartışmaya açmak isterim bir sonraki yazımda.) Gerçi sayın Güneş en azından üyelerin yarısı yanlış seçim yapsa yarısı doğruyu bulabilir diye düşünmüş ama bu da çok yanlış. Çünkü eğer bugüne kadar Türk toplumunun herhangi bir yarısı doğruyu bulsaydı bu ülke bu halde olmazdı.

Sayın okurlar halk/toplum hayranlığını bırakmamız gerekiyor. Ne zaman liderleri veya daha geniş tanımı ile siyasi üst yapıyı eleştirmeyi bırakır, kendimizi eleştirmeye başlarsak birşeylerin düzelmesi olasılığı da başlar. Ne zaman eleştiriden öteye geçer, objektif olarak eleştirdiğimiz davranışları değiştirmeye başlarsak o zaman olasılık gerçeğe dönüşmeye başlar. Biz nitelik nicelik orantısı ters olan bir toplumuz. Nitelik veya bir başka deyişle toplam birey ve nihayette toplum kalitesi bir çok faktörü içerirken hepsinden de birim olarak da bağımsızdır.

Ne demek istediğimi somut olarak birkaç örnekle bir defa daha yazayım. (Aslında içimi çok az dökebiliyorum. Bunu da aynı konuya dönerek yapmak bence çok kötü.) Türk toplumunda çok açık bir dönülmez işaretinde dönülmez yöne, erkek, kadın, minibüs kullanan , lüks cip kullanan, genç, yaşlı, turbanlı, mini etekli, çember sakallı, modern kesim saçlı kravatlı herkes dönmektedir. İşte sorunumuz tam da budur. İşim gereği kuruluş ismi veremem ama her boyutta, her eğilimde patronun firmasında analiz ve anlaşma sağlandığında bilgi sistemleri kurulumları yaptım. Hepsindeki ortak sorun hiçbir sistem kurmasak dahi elle yazılmış bir iş akış düzenlerinin ve şu anki hallerinde bir işin nasıl yürümesi gerektiğinin kurallarının olmamasıydı. Dikkat edin kuralların doğruluğundan veya yanlışlığından bahsetmiyorum. Sadece o kuruluştaki herkesin bir işin nasıl yapılacağı konusundaki düzenin organize bir biçimde varlığından haberdar olmasından bahsediyorum. İşte sorunumuz tam da budur. Lütfen kendini beğenmiş vb demeyin. Klasik müzik ve cazı çok severim. Olanaklarım ölçüsünde konserlere giderim. Teorik olarak bu konserlere hem varlıklı hemde okumuş hemde zevkleri bu noktada olan insanlarımızın geldiğini varsayarız. Ben ismini yazamam ama ünlü bir TV müzik programı sunucusunu İzmir açık hava tiyatrosunda konser sırasında susturmak zorunda kaldım. Geçen yıl açık hava tiyatrosunda konser sırasında onlarca cep telefonu ile bağırarak konuşanlarla güvenlik güçleri nezaretinde kavga etmek zorunda kaldım. Lütfü Kırdar konser salonunda bir konserde yaşadıklarımın bir bölümü Sn. Meral Tamer tarafından yayınlanmıştı. Konser bir firmanın yıl dönümü konseriydi ve sadece davetlilereydi. Nasıl oluyorsa! davetli sayısı içerdekilerden fazlaydı ve dışarda kalanlar konser sırasında kapıları zorluyorlardı ve biz içerden bunu dinliyorduk. Peki bu entelektüel halkımızın son FB - GS maçında ki seyirciden özünde farkı nedir ? İşte sorunumuz tamda budur. İşte sorunumuz ortak paydamızın nerede olduğudur.

Evet sayın okurlar sorunumuz yaş, cinsiyet, mali durum, okuma düzeyi farklarına bakmaksızın genel toplumsal, organize davranış biçimimizin yanlış olması ve analitik, uzun vadeli ve toplumsal çıkarlara yönelik düşünce sistematiğinin tamamımızda olmayışıdır. Bir toplumu oluşturan bireylerin, bireysel yaşam kalitelerinin ve düşünce sistematiklerinin bu düzeyde olması durumunda, milletvekili adaylarını kimin seçtiğinin neden ne önemi olacaktır ben bunu anlamıyorum. Örneğin hangi milletvekili aday adayı benim çok meşhur nükleer enerji takıntım konusunda bir proje sunmuştu da lider bunu es geçip onu listelere koymadı. Bakın ben nükleer enerjinin karşısında olsun demiyorum. Sadece o konuda lehte ya da aleyhte ne demişti diyorum. Ben her türlü izmden ve fevri tepkisel davranışlar dışında hangimiz geleceğimiz -hepimizin geleceği- için somut olarak ne önerdik veya ne yaptık diyorum ve eğer yapmadıysak neden şimdi lider sultasından yakınıyoruz onu soruyorum.

Lütfen bir kez daha yineliyorum kaynağın biz, sonucun siyasiler olduğunu unutmayalım.
 
Toplam blog
: 226
: 558
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

15 Nisan 1959 İstanbul doğumluyum. Marmara üniversitesi siyasal bilimler fakültesi mezunuyum. Ancak ..