- Kategori
- Ekonomi - Finans
Medet ya Kapital!
Dünya gerçekten “Kapital’i” yeniden okuyor mu? Yoksa yapılan, hataların suçunun tarihe ve talihe atılmaya çalışılması mı?
İki yıl önce bizi teğet geçtiği iddia edilen büyük kriz ile 1929 büyük ekonomik buhranı arasında aslında iktisaden fark yoktu. Ama nedense “Kapitalizm ölüyor!” sevinç çığlıklarıyla “Kapital” gene hatmedilmeye başlandı.
Sorun kapitalizmin özünde miydi, gerçekten? Herkes kapitalizmin yapısının krizlere gebe olduğu kehanetiyle Marx’tan gene medet ummaya başlamıştı.
Bilmediğinden korkup da yatırlarda bez bağlayan ilkel insan gene içimizden fırlamıştı.
Oysa yaşanan büyük ekonomik krizler kapitalizmin yapısal bir sorunundan kaynaklanmıyordu. Krizlerin sebebi, her şeye kadir olduğunu sanan kibirli insan aklının haddini aşarak girştiği müdahalelerdi.
’29 bunalımı da 2009 krizi de bir “kredi genişlemesi” histerisinin sonucuydu.
“ Gördün mü işte? Bak demek ki kapitalizmin suçuymuş, eksikliği imiş!” diyeceklere biraz sabırlı olmalarını hararetle tavsiye ederim.
Öncelikle insan daima daha fazlasını ister. Eğer bu tutkusu olmasaydı hiçbir şey yapmaz ve ölmeye yatardı.
Kapitalizm birim zamanda daha fazla ürün elde edebilmenin yegâne yoludur. Yani emeğin, özel mülkiyet altında işbölümüne dayanan bir iş birliği olarak piyasa, insan ilişkilerinin en karmaşığı olarak bize sürekli ürün sağlar.
Sorun şudur: Bu durum şarttan bağımsız işleyen bir otomatizm değildir! Bu sistemin, yani piyasanın verimliliğinin işleyebilmesi hatta var olabilmesi için mülkiyetin kesinlikle her türlü müdahaleden korunması ve kabul edilmiş meşruiyet sınırları içinde kalan hiçbir faaliyetin devletçe veya eli silahlı herhangi bir çete tarafından engellenmeyeceğine dair sürekli bir teminat var olmalıdır.
Dolayısıyla bir yandan mortgage şirketlerine veya bankalara sırf siyasi popülizm adına, devletin zor kullanıcı gücüne güvenerek ve bunu arkanıza alarak baskı yapar da herkesi kredilendirmeye kalkarsanız olacak tek şey krizdir! Hiçkimse mortgage krizinde batan şirketlerin neden kamu iştiraki olduğunu sorgulamadı bile ama herkes kabahati kapitalizme yükledi.
Kredi genişlemesi Mises’in “İnsan Eylemi’nde” ayrıntısıyla incelediği şekliyle piyasada, sermaye mallarının arttığına dair bir yanılsama yaratır. Çünkü piyasadaki para miktarı üretimin artışında rastlandığı gibi artmıştır.
Normal şartlar altında paranın riskini faizle ifade eden bankalar, siyasi popülizmin açık baskısı veya sahte vaatleriyle, gerçekte olmayan bir büyümenin ürünüymüş gibi piyasaya para pompalar. Risk derecesi yüksek müşteriler dahi kredilendirildiğinde, tüketim kendiliğinden artar, ve fiyatlar yükselir. Bunun yanında gerçekte tüketiminin az olması gereken sermaye mallarının tüketiminin artmasıyla fiyatları yükselir ve bu da tüketici mallarına yansır. Halkta yaratılan bu sahte alım gücü yüksekliği fikri ne yazık ki sonsuza kadar sürdürülemeyecektir ki sonuç mutlaka kriz ve daralmadır. Daralma, kan kaybını önlemek için verilen bir tepki gibidir ve eğer daralmaya izin verilmezse çöküş kalıcı olabilir.
Meselenin özü devlet/hükümet müdahalesidir. Bu müdahalenin doğrudan bir emirle olması gerekmez. Piyasalarla ilgili başbakanın herhangi bir kanaati dahi, sermaye mallarının tüketim yönünü anında değiştirip fiyatları tepetaklak edebilir.
Demokrasi halkın temsilcilerinin yönetimidir şüphesiz ama halkın temsilcilerinin kadir-i mutlak Tanrılar haline gelmesi değildir.
Âdil olanı bilmek iddiasıyla iktidara gelenler bu yüzden ağızlarından çıkanlara dikkat etmeli ve piyasaya müdahaleden kaçınmalıdır.
Sonuç olarak şunu söylemeliyiz. Bir ekonomi, eğer bürokratların veya seçilmiş oy avcılarının keyfi müdahalelerine karşı hukukla korunmuyorsa orada kapitalizmden bahsetmek yanlıştır. Çünkü orada, ne özel mülkiyet ne de özel mülkiyet altında toplumdaki özgür iş bölümü teminat altındadır.
Sistemleri değerlendirirken uygulamanın, felsefeye uygun olup olmadığına bakılır. Üretim araçlarının özel mülkiyetini insanlığın düşmanı olarak görerek iş yapıyorsanız , sonuçlarınızın kapitalizme benzemesini bekleyemezsiniz. Sistemin kapitalist olduğundan bahsediyorsanız, orada, kapitalizme uygun bir müdahalesizlik olması gerekir. Eli durmadan cebinizde olan bir devletin varlığı kapitalizmden ziyade sosyalizme yakındır. Bütün mesele, budur.