- Kategori
- Alışveriş - Moda
Mehmet Rif'at SEMİZ
MEHMET RİFAT SEMİZ ( Kara Muallim )
1893 yılında Şanlıurfa’da doğdu. İlk okulu bitirdiğinde Halep şehri, Türkiye’nin (Osmanlı’nın) bir il’i (Valiliği) olup Gaziantep, Maraş, Urfa ve diğer bazı yerleşim yerleri bu ilin ilçeleri olarak teşkilatlandırılmıştı. Bu teşkilata göre, bazı okullar Halep vilayet merkezinde açılmıştır.
Babam,Halep Dar-ül-Muallimin mektebinden mezun olmuş sonra Mısır- Elezher üniversite’sinde tahsil görmüştür.
O günün gereklerine göre şehir, köy, kasaba demeden çok yer-
lerde görev yapmıştır. 1936 yılında emekli olmuştur. Arkadaşlarıyla sohbet ederdi. Devamlı kitap okurdu. Şiir yazdığını bilmezdim. Ben Gaziantep Lisesinde okurken yalnız kalmamam için sık sık yanıma gelir bir-iki gün kalır eve dönerdi. Bir gün yazdığım bir şiiri masamın üzerinde açıkta bırakmışım, almış okumuş. Okuldan gelince bana; “Bu şiiri sen mi
yazdın” dedi; “Evet“ dedim “Devam edersen ilerde güzel şiirler yazabilirsin, şiir, yalnız beyinle hissetmek değil, gönülden- kalpten – hissetmekle yazılarak değerlenir.” gibi sözler söyledi. Sonraki gün kendisi de aşağıdaki şiiri yazmış; Okuldan döndüğümde okumamı istemişti. Okudum, bu hakiki bir şiirdi. Çok sevindim, şiirini beğendiğim için elini öptüm. Yaz tatilinde eve döndüğümde, yazdığı yüzlerce şiirinin olduğunu gördüm. “ Bunları matbaada kitap olarak bastıralım dedim cevaplamadı İstanbul’da yükse k tahsilimi tamamladım, Burs aldığım PTT İdaresine başvurup göreve atandım.Yıllar hızla geçiyordu. Zaman geçirmeden askerliğimi yapmayı uygun görüyordum. Altı aylık Mamak Muhabere okulundan sonra, Ağrı’daki Muhabere birliğindeki birbuçuk yıllık askerlik görevim bitti, terhis oldum.
Tekrar Van’da vazifeme başladım. İçimde büyük bir sıkıntı vardı. Duramadım. Babamın,annemin ve kardeşlerimin olduğu esas evimize bir-iki günlüğüne gitmeye karar verdim. Otobüsle Gaziantep’e gidiyordum. Gece saat 03 te Şanlıurfa’ya gelmiştik. Otobüs şoförü ile Şanlıurfa’da binecek olan yolcu ve yerine oturmuş olan yolcu arasında üçlü bir kavga başladı. Araya girdim; “Ben burada inniyorum, devam etmeyeceğim Yerimi size veriyorum. Güle güle gidin, biribirinizin kalbini kırdığınızı değmez dedim. Otobüs hareket etti. Ben sessiz caddelerde, sokaklarda saatlarca gezindim . Bir otobüs geldi ona bindim ve Nizip’e geldim. Saat 07 olmuştu. Nizip’te ablam gile gittim. Beni görünce duygulandı, “İyi ki geldin Babam çok ağır, oraya gidecektim, beraber gidelim” dedi. Bir vasıta ile Uluyatır’a gittik. Babam yatakta idi. Elini öptüm. Yaşama gücünün kalmamış olduğu belli idi. İki gün sonra vefat etti. Babamın vefatı Dünyada yapayalnız kalmışlık hissi verdi; Bunda: Onbir yaşında okul için evden, dolayısiyle ailemden ayrılmam,yüksek tahsilin sonunda iş hayatı gereği uzak şehirlerde çalışmam, evime dönemeyişim, büyük etken olmuştur.
Babam çok okuyan biriydi. Severek öğretmenlik yapmayı seçmişti. Vefatından sonra Ben oraya dönemedim. Geçen uzun zamanda yüzlerce kitapları yok olmuştu. Güzel şiir yazardı. Yazdığı şiirler kaybolmuştu. Bende üç adet şiiri vardı. Aşağıdaki ( VAR ) başlıklı şiir bunlardan biri’dir .
--------------------------------------------------------------------------------------
VAR
Yareli kalbimde yine bir sey-i hurûşan var,
Zalimin zahmı tıriyle sakbe-i hunfeşan var.
Ben vurmadım diye inkâra ne hacet ey cani,
Zahm-ı tır-i ebruinden göksümde çok nişan var.
Yalnız ben değilim cevrine kurban ki ey zalim,
Dest-i kahrinde senin nice makhûr perişan var.
Görmüyorlar sanki benim çektiğimi o körler,
Sersem divanelerden hâla peşinde koşan var.
Kimi düşmüş halden artık, olmuş bir kuru heykel,
O haliyle adını yad edip her bar coşan var.
Çok kimseler düşmüş nâr-ı aşkına “ Musa “ gibi,
Ah çektikçe “ Kerem “ veş tâ ciğerden tutuşan var.
Etme bu zulmü uşşaka zevk alarak ey kâfir!
Yaptığın çektirecek Allah u Azimüşşân var.
Edemez sabr u sükuta Rif’at asla tahammül,
Elde değil içerimden daima bir taşan var.