Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '10

 
Kategori
Güncel
 

Memura ve işçiye yeni sürgün yolları!

Memura ve işçiye yeni sürgün yolları!
 

40 yıldır yaşadığı bunalımı aşamayan dünya kapitalist sistemi, çıkış yollarından biri olarak gördüğü sosyal devleti tasfiye etme ve kamu hizmetlerini devletten koparıp ticari alan haline getirme konusunda geri adım atmıyor.

Ancak devletin toplumdaki zorunlu genel ve ortak ihtiyaçları karşılamak amacıyla sunduğu sürekli ve düzenli hizmetleri “iç” etmek, üzerine konmak öyle pek kolay değil.

Türkiye’yi örneklersek; 72 milyona dönük eğitim, sağlık, emeklilik, ulusal ve yerel güvenlik, yol, ulaşım, enerji, su, haberleşme, kanalizasyon gibi hizmet alanlarının bırakın hepsini, bir tekini bile sıfırdan kurabilecek ve işletecek bir özel sektör kuruluşunu bulmak mümkün değildir.

Bu anlamda ülkemizdeki özel hastaneler ve özel okullar ilginç örneklerdir.

Onlarca yıldır hükümetlerin liberal politikalar gereği özendirip beslediği özel okulların ve hastanelerin sayısı, devlet okulları ve hastaneleriyle karşılaştırıldığında devede kulak bile sayılamayacak düzeydedir.

Bütün ısrarlara ve çabalara karşın bu devasa kamu hizmetleri alanında sermaye tutunamamaktadır.

Kamu hizmetleri sunumunu yapan devlet işletmeciliği ne denli kötülenirse kötülensin, halka hem ucuz ve hem de nitelikli hizmet vermenin başka bir olanağı bulunmuyor.

Ama ucuz ve nitelikli hizmet, sermayenin umurunda değildir.

Madem kamu hizmet alanları büyük ve üstesinden gelmek imkânsızdır o halde bu alanlar parçalanmalı ve ortaya çıkan küçük “lokmalar” mideye indirilmelidir.

Bunun en kolay yolu da çalışanlara ve onların haklarına saldırmaktır.

Nitekim son 20 yıldır taşeronlaştırma denilen bu politikayla, devletin asli işlerini görmesi için kadrolu çalışması gereken emekçiler, siyasi otoriteden pay alan yeni “simsar”ların şirketlerinde işgüvencesiz, sendikasız, asgari ücretle işe alındılar.

Kamu işyerleri adaletsizliğin, haksızlığın, çifte standardın egemen olduğu sorunlu alanlara dönüştüler.

Bilinçli yapılan bu çiftbaşlı çalıştırma hukuku, zamanla kadrolu, işgüvenceli çalışan emekçilerin haklarını tehdit eder bir noktaya geldi.

Sendikalı işçilerin yenileri için “kötü bir rol model” olduğu, işyerindeki “verimi” olumsuz etkilediği propagandası başlatıldı ve sendikaya geçen ya da girişimde bulunan taşeron işçileri anında kapı önüne koyuldu.

AKP hükümeti henüz satamadığı kamu kurumlarındaki, belediyelerdeki kadrolu işçilerin azaltılması, ticarileşmenin, esnek çalışmanın hızlandırılması amacıyla hazırladığı yeni yasal düzenlemeleri TBMM’nin gündemine getirdi.

Bu yeni yasa taslaklarından basın yoluyla sızan pek çok madde, kamudaki memurdan, sözleşmeli personelden, kadrolu işçiye kadar 3 milyona yakın çalışanı şimdiden huzursuz etti.

İşçi ve memurların, hayatlarını yeniden karartacak bu yasa girişimine karşı ortak ve gür bir sesle alanlara inmesi mümkün olabilecek mi?

Şuanda sadece KESK bir eylem programı ortaya koymuş durumda, diğer konfederasyonlar her zaman olduğu gibi yine duruma göre “tepki”(!) moduna girecekler gibi görünüyor.

AKP hükümeti eliyle liberal politikaların kazığını yiyen işçiler ve kamu emekçileri KESK’in başlattığı alan eylemlerinin yanında olacaklar mı, yoksa yine kuzu kuzu boyunlarını “liberal giyotine” uzatacaklar mı kestirmek zor doğrusu.

 
Toplam blog
: 152
: 700
Kayıt tarihi
: 17.07.08
 
 

Trabzonluyum ve bu kentte yaşıyorum. Kamuda inşaat mühendisi olarak çalışıyorum. Resmi görevimin..