Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '22

 
Kategori
Eğitim
 

Mesleki Teknik Eğitim-2

Mesleki Eğitimden herkesin kendince anladığı bir anlam vardır.  Gerçekte meslek gruplarının birbirini yükselttiği çatışmadan ziyade birbirini sürekli desteklediği bir sistem inşa edemediğimiz sürece sağlıklı bir yükselmenin mümkün olmadığını, olamayacağını görmek gerekir.

Türkiye toplumu dini yapısı ve örf adetleri gereği kapitalizmin halini uygulayacak bir toplum değildir. Bunun birçok nedeni vardır; sanayileşme devriminde geride kalmıştır, başka toplumları sömürmemiştir, sömürgeci olmamıştır… Bakmayın siz Avrupa’da Osmanlı İmparatorluğunun uzunca bir süre misafir kalmasına sadece Budapeşte’de inşa edilen eserler, yapılan yatırımlar tüm Anadolu’ya yapılanlar kadar olması sebebiyle bu durum dahi göstermektedir ki gittiği yeri soymak, onların doğal kaynaklarına çökmek gibi bir düşüncesi olmayan biz Türkler ve Türklerin kurmuş olduğu devletlerde soygundan ziyade saygı kültürü öne çıkmıştır denebilir. Aynı şekilde “Endülüs Emevi Devleti” de bir işgal hareketinden ziyade bir davet, davete icabet etme şeklinde gerçekleşmiş ve orada yaşayan halkların daveti ile gerçekleştiği için de savaşarak değil de adaletle yönetileceği görüldüğü için kısa sürede çok az sayıda bir askeri birlikle tüm İspanya çok kısa bir süre içinde fetholunabilmiştir.  Aynı şekilde Osmanlı İmparatorluğu da Avrupa’da kimseyi zorla Türkleştirmeye, Müslümanlaştırmaya çalışmamış, hatta kendi merkezindeki gayrı Müslimlere dahi müdahalede bulunmamış, onların fikir ve düşünce hürriyetine büyük önem vermiş ve dini düşüncelerine saygı duymuştur. Aynı şekilde bir İspanyol veya Portekiz fetihleri ile bu durum karşılaştırıldığında yapılanlar sadece Bartolomeo De Las Casas’ın anılarında anlattığı ve İspanya kralına gönderdiği mektuplara bile bakılarak anlaşılabilecek batılı fatihlerle Osmanlı ve Müslüman ve de Türk fatihleri ciddi bir bakış açısı olduğunu uygulamanın taban tabana zıt olduğunu gösterir.

                Öte yandan Türklerin Anadolu’yu yurt haline getirmelerinde bundan sekiz asır önce Hoca Ahmed Yesevi’nin öğrencilerinden Ahi Evran Veli ve onların çağdaş ve fikirdaşlarının yaptıkları uygulamalar, mesleki eğitimden tutunda bir adalet mekanizması inşa etmeleri halkta olumlu karşılık bulan mesleki eğitimle Anadolu’nun yurt haline getirmelerinde büyük payları ve emekleri olduğu söylenebilir. Ahilik ve benzeri uygulamalar bugün Almanya gibi batı ülkelerinde geliştirilmiş haliyle uygulanmaktadır. Günümüz Türkiye’sinde çıraklık, kalfalık, ustalık geleneği ve “haftalık ücret ödeme” uygulaması birçok işkolunda o zamanın Ahi geleneğinin bir devamı niteliğinde olup halen bu uygulama devam etmektedir. Bunda şaşılacak bir şey yoktur çünkü İslam Dini de “çalışanın alnının teri kurumadan emeğinin karşılığını öde” telkininde bulunmaktadır.

 

                Günümüz dünyasında ise dünya global bir köye dönüşmüş olup hemen herkesin istediği ürünü istediği yerden en ucuza bulup aldığı bir dünya haline gelmiştir. Bu durumun bizim gibi ekonomiler için bazı sakıncaları olmakla beraber tüketici için bu son derece mantıklı gibi görünebilir. Nihayetinde küreselleşmenin amacı daha ucuza üretmek, daha çok üretmek, daha fazla satmak, daha iyi şartlarda satmak şeklinde özetlenirse, pazara ürün sunan ülkeler arasında son derece çetin bir yarış olması kaçınılmaz hale gelir. Çoğunlukla piyasayı ellerinde tutan daha büyükler hangi ülkede üretim daha ucuza geliyorsa burada üretim yapmayı, hatta hiç üretim yapmadan ürettirmeyi tercih etmektedirler. Burada bir yarış olduğunu söylemiştik, bu yarış düzen değişmediği sürece artarak devam edecek, güçlünün zayıfı yok ettiği bir doğa kanunu gibi nerede son bulacağı belirsiz bir yolculuktur. Bu yolculukta sadece insanlar yok, ülkeler hatta devletler var ki zaman içinde bu savaşın bugünün güçlü denilebilecek devletlerini dahi (kendilerini yenileyip geliştirmedikleri sürece) oyunun dışına atacağı bilinmesi gereken gerçektir.  Biz ülke olarak, ülkemizde yaşayan bireyler olarak bu oyunun dışında değiliz, geride kalırsak oyundan atılabiliriz, daha fazla çalışırsak, daha nitelikli üretimler yapabilir ve bunları birleştirip, bilimle teknolojiyle yoğurabilirsek oyunun içinde kalabilir aksi takdirde daha fazla geriye itilebiliriz. Bu durumla baş edebilmek için ne ya da neler yapmalıyız ki ülkemizde refah artsın, üretim artsın, kalite artsın ve en nihayetinde birlik beraberlik huzur içinde devam etsin!

                Neler yapabiliriz, nasıl yapabiliriz!

 

 

Herkes kendi bilgisince bir şeyler yapabilir ancak nitelikli işler yapabilmek için daha fazla bilgi, daha fazla tecrübe, daha fazla görgü gerekir. Daha nitelikli üretim için mesleki teknik eğitim her toplum için gerekli ve şarttır.

Her defasında mesleki teknik eğitim dile getirilmesine rağmen bunun gerçekten iş ve üretim alanına yansıması için kararlılık ve tutarlılığın yanı sıra süreklilik de gerekir. Süreklilik için yapılması gereken en önemli şey ise verilerin abartılmadan dürüstçe üst üste konması gerekir. Günümüz dünyası artık çok daha çetin bir yarış içerisindedir. Bu yarışta elbette birileri bu yarıştan elenirken, birileri zamanla öne çıkacak, rehavete kapılanlar geriye düşecek, bir günü diğer günüyle eşit olanlar ilerlemiş sayılmayacakları gibi rakiplerinin hızına ayak uyduramayanlar geriye düşeceklerdir. Bu durumda sorulması gereken soru Türkiye’nin muhtemel rakipleri kimlerdir?

Birleşmiş Milletler Cemiyetinin beş daimi üyesinin bizim sıkletimizde olmadığı açıktır! Aynı zamanda yüksek sanayi kültürüne ve sanayileşme devrimine imza atıp birçok bilgiyi kütüphanelerine müzelerine taşıyan ülkelerin ki bu ülkeler bellidir; bizim rakibimiz olmayacağı, rakip olarak hayal edilmesinin fazlaca iyimserlik olacağından gerçekçi olamayacağı, öte yandan Finlandiya, Norveç, İsveç gibi desteklenen ve de sanayi ve de eğitimde bir noktaya gelmeyi başaran ülkelerin de rakip olarak düşünülmesi hatalıdır. Öte yandan Türkiye coğrafyasının da dikkate alınması, günümüzde etkileyen değil de edilgen kültürlerin etkisinde kalınan bir bölgede yaşadığımız gerçeğini de dikkate almak zorundayız. En nihayetinde Türkiye olarak PKK terörü ile uğraşan bir ülke olmamız hasebiyle, gelişmiş ya da gelişimini diğer medeniyetlere göre daha önce tamamlayan ülkelerin terör ihraç ettiği bölgenin tam da göbeğinde olduğumuz gerçeğini aklımızdan çıkarmamamız gerekmektedir.

Biz aslında neyiz? Gücümüz nedir? Zayıf ve de güçlü yanlarımız nelerdir? Daha bu konuda sorulabilecek onlarca soruya eksiksiz cevap vermeden bir kurgu oluşturmak, planlama yapmak yanlış hesabın Bağdat’tan döndüğü gibi her defasında dönecektir ve aslında eğitimde yaşadığımız bir ileri-iki geri sendelemelerin en önemli nedenleri diğer siyasi beklentiler çıkarıldığında, bu nedenlerdendir denilebilir.

 

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..