Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Temmuz '07

 
Kategori
Kültürler
 

Mevlana Celaleddin Rumi (3)

Mevlana Celaleddin Rumi (3)
 

MEVLANA'YA GÖRE AŞK

Mevlana Celaleddin'e göre aşk bir haldir. Anlatılamaz, ancak yaşanır. Bu nedenle; Aşk, diyorsunuz nedir bu aşk dediğiniz diye soran bir müridine sadece:

"Ben ol da bil" demiştir.

Divan-ı Kebir Mevlana'nın yaşadığı bu aşk halinin şiirleri ile doludur. Ancak Mevlana'ya göre gerçeği arayan kişinin dünyadan, dünya nimetlerinden kaçmasına gerek de yoktur. Çünkü, dünya Tanrının tezahürüdür. Kaçınılması gereken ise sadece gaflettir.

"Bizde riyazat yoktur. Yolumuz baştan başa yaşayış yoludur. Huzur ve Barıştır." der. Bütün yaşantısı bu bakımdan diğer sufilerin dışındadır. Mevlana ayakları yerde olan gerçekçi bir mutasavvıftır. Dünyayı, görerek, duyarak yaşamıştır. Bütün söyledikleri Dünya ile yeryüzü ile ilgilidir. Mevlana'da tasavvuf yaşayan bir ahlak sistemidir. Ona göre dinlerin gayesi birdir. Ayrı olan sadece gidiş yollarıdır. O, sadece tevekkül ile yaşanan bir hayatı da kabullenmez ve Peygamberin bir hadisine işaret ile;

"Dedi Peygamber yüksek haykırışla, Tevekkülle beraber, devenin dizini bağla." Onu tanımak, onun fikirlerini anlamakla ancak mümkündür. O da sadece onun satırlarında gizlidir. Bir şeb-i aruz sonrası,

"Yabancı değil, sizin köyün halkından Bir dostum, semtinizde bir yer Düşman da görünse çehrem, olamam düşman, Acemce söylesem de Türküm aslen."
İnsana ilk yapması gereken iş olarak kendini tanımasını öneriyor.

"Bir can var canında o canı ara! Beden dağındaki gizli mücevheri ara! Ey yürüyüp giden dost bütün gücünle ara! Ama dışarıda değil, aradığını kendi içinde ara!"
Mevlana bütün sözünü insana söylemiştir. Onun için insan en yüce yaratıktır. İnsan Allah’ın ruhundan üflediği özel olarak yarattığı ve dünya üzerindeki nimetleri kullanımına tahsis ettiği bir varlıktır.

"Sen cihanın hazinesisin, cihan ise yarım arpaya değmez. Sen cihanın temelisin, cihan senin yüzünden taptazedir. Diyelim ki, alemi, meşale ve ışık kaplamış, çakmaksız ve taşsız olduktan sonra o, iğreti bir rüzgârdan başka nedir, (rubailer, rubai 226)".

"Tanrı'nın adlarından biri El-Mümindir. İman eden kula da mümin denir. Mümin, müminin aynasıdır demek, Tanrı onda, o aynada tecelli etti demektir. " (Eflaki 1/461) diyen Eflakiye bakın nasıl katılıyor

Mevlana:
"Gözümüze bak da hakkın cemalini gör, çünkü bu, gerçeğin kendisi ve katıksız bilginin ışığıdır. Hak da kendi güzelliğini bizde seyreder. Sakın bu sırrı açıklama, kanını yerlere dökerler (rubailer 1272)".

"Murat sensin. Neden oradan - buraya koşuyorsun? O, sen demektir. Ama sakın sen, ben deme, hep sen diye söyle. Senlik, Oluk şaşkınlıktan ileri gelir. Göz dürüst görürse, Sen, O olursun, O da sen olur (rubailer, 1272)".

"Büyük alim, kainat, kudretle bir sihir yaptı da; Cismini küçücük bir suret içine gizledi. Güneş insan şekliyle yüzünü örttü, insan şeklinde gizlendi, (Mesnevi C.1.)".

"İnsan bir hamur teknesi boyundadır, ama, gökten de üstündür. En güzel şekil olan insan şekli, Aslandan da yücedir, üstündür. Düşünceye sığmaz. Bu paha biçilmez şeyin değerini söylesem, bende yanarım, duyan da yanar (Mes.C.VI)".

İşte Mevlana'nın böyle tasvir ettiği Tanrı'nın en güzel yaratığı insan, Kutsal kitaplara göre kainatın yaratılmasının son gününde yani altıncı gün dünya üzerine Tanrı tarafından gönderilmiştir. Demek oluyor ki insanoğlu yeryüzüne geldiğinde hava, su, toprak, bitkiler ve hayvanlar yeryüzündedir. Güneş doğmakta, ay geceyi ışıklandırmaktadır. Hava zaman zaman sıcak, zaman zamansa soğuktur. Dünya üzerinde bir çok renk vardır. Siyah ve beyaz renk en dikkat çekici iki renk olarak insanın ilgisini çekecektir. Tanrı istese idi her şeyi tek renk yaratabileceği gibi, canlıların boylarını, renklerini, kilolarını aynı olarak yaratır. Her şey diğerinin eşiti olurdu. Oysa ki Kâinat Tanrı tarafından zıtlıklar manzumesi olarak yaratılmıştır. Hava hep sıcak olsa idi insan oğlu soğuk kavramını algılamayacak, hep gündüz olsa, gece tarif edilemeyecekti.

Her canlı aynı boyda olsa idi kısa ve uzun kavramları temelsiz kalacaktı. Dünya hep iyilikler ile dolu olsa idi kötü tarif dışı kalacak belki de o durumda, iyi de anlamını yitirecekti. İşte bu zıtlıklar dünyasında, Tanrının özene bezene yarattığı insanoğlu da zıtlıkları bünyesinde toplayarak yeryüzünü şereflendirmiştir.

Yüce Allah Kuran-ı Kerim'in MEARİC Suresinin 19 uncu ayetinde :
"İşin gerçeği şu ki insan; aceleci, sabırsız, tahammülsüz yaratılmıştır."

20 inci ayetinde : "Kendisine kötülük - hoşnutsuzluk dokununca, basar bağırır."

21 inci ayetinde ise : "Kendisine hayır ve nimet ulaşınca ondan başkalarının yararlanmasına engel olur." Demek ki insana ancak kendisi yardım edebilecektir doğruları bulmakta. Onun da yolu kendini bilmekten geçmekte olup yeryüzünün en zor uğraşı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Her saban aynaya baktığımızda kendimizden acaba ne kadar memnun görünüyoruz. Kendimizden olan şikâyetlerimizi azaltabildiğimiz miktarca kendimizi bilme yolunda bir adım daha atmış olacağız.

Hz. Mevlana yol göstericiliğini eserlerinde dile getirmeğe çalışmış; genellikle anlatılarını hikayelere bina etmiştir. İnsanın kendini tanımasının bir önemli adımı da bilgili olmasıdır. Mesnevi de bilgi konusunda bakın neler diyor: "Cahil, yolda daima eğri gider, daima yampiri yürür. Sevgi bilginin sonucudur, Noksan bilgide fark ve temyiz yoktur. Şimşeği, güneş sanır. Taklitten doğan bilgi, canımıza vebaldir, eğretidir. Can, tecrübe ile sabittir ki, bilgi sahibi olmaktan ibarettir. (Mes. C.II.)"

"Bilgili adamın uykusu ibadetten üstündür. Hele insanı gafletten uyandıran bilgi olursa. Bilgi, uçsuz, bucaksız ve kıyısız bir denizdir. Bilgi isteyense, denizde dalgıçlık edene benzer. (Mes. C.VI.)"

"Uykuya dalmış bilgisiz kişiye öğüt vermek, çorak yere tohum saçmaktır. Aptallık ve bilgisizlik YIRTIĞI, yama kabul etmez. Ey öğütücü, ona hikmet tohumunu saçmadan önce, Onu yamasız, yırtıksız hale getir. (Mesnevi 2264-2265 beyit)"

"Ne mutlu o göze ki; Akıl, onun başında buyruktur. İşin sonunu görür, her şeyi bilir, aydındır, nurludur. Çirkinle güzeli, gözle değil, görünüşle değil akılla ayırt edin. Göz pislikte biten yeşilliğe aldanır. Fakat akıl; Onu birde bizim mehengimize vur der. (Mes. 2966-2969)

İşte insanın kendisini tanıması yolunda böyle ışık tutan Mevlana kendisini tarif ederken de:
"Yetmiş iki millet sırrı bizden dinler, biz ney gibiyiz iki yüz mezhep ehli ile bir perdede konuşuruz."

DEVAM EDECEK
Mustafa Mumcu 17. 07. 2007 / 03:45

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=52461
http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=52472

 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..