MTV, Rolling Stone ve de Billboard!

Kış sezonu hareketli başladı. Hani üzülmeyin canım ne var yaz bittiyse, ne güzel eğleneceğiz biz der gibi bir mevsim: İnsanın kanı ısınıveriyor doğrusu!

Enternasyonel durumlarla da "bizim neyimiz eksik" deyip havalara kaldırıyoruz kafamızı artık: Bakınız MTV Türkiye, bakınız Rolling Stone ve de Billboard! Globalleşen dünyada sınırlar bizim için de kalkıyor, ne güzel... Yine de, galiba birşeylerimiz eksik hala... Ne bileyim, Orhan Pamuk’a dudak bükengiller gibi görünmeyi istemem ama mesela, orijinal Billboard’u bir kez bile eline alanlar bilirler, kağıdının enfesliğini... Kapağından başlayan muhteşem bir histir onu, koklamak ve ellerine sığdıramamak... Çünkü klasik dergi boyutunda değildir ve sanki müziğin gazetesini okuyormuş gibi havaya girersiniz. Müziğin ciddi bir business olduğunu hissettirir, önemli eleştiriler barındırır ve hatta sektöre yön veren bir dergidir Billboard. Bu yüzden, yerli Billboard’u pek sevemedim açıkçası; bana çok yavan geldi. Orijinalini bilmeyenlere pek bi afili gelebilir zarfla paketlenmesi filan ama işin özü Billboard bu değil. Rolling Stone’a gelince, orijinaline sadık kalınmış ama yerli yabancı dergisini tutturmak ince iş... Yılların efsanesi bir dergiyi koruyabilmek zor zanaat... Sonuçta, Billboard ne ise müzik için, Rolling Stone da aynı anlama sahip. Yurtdışında, kapak konusu olan röportajlarıyla, bütün basını meşgul eden "Yuvarlanan taşlar", Türkiye’de, "Mor ve Ötesi" kapağı dışında gerçekten iyi iş çıkarmış durumda. Başarılı bir ekip işi gibi görünüyor. Tebrikler, ama aynen devam ederseniz... Bir müzik yazarı ve DJ olarak şunu söyleyebilirim: Sadığınızım!

MTV Türkiye'de yeni yeni yayına başladı. Henüz DigiTürk’te yayını olmadığı için pek izleyemiyorum ama bu MTV sapığı haline gelmiş bütün arkadaşlarım için bir hayaldi: Müziğin çağları varsa, bu yeni bir çağ başlangıcı bile sayılabilir Türkiye müzik hayatı ve kalitesi için... Tabii ilk devrimi, MTV’nin yayınlandığı kanalda Kral TV’yi yayına sokarak gerçekleştiren Cem Uzan’ın hakkını vermeliyiz. Sevin ya da sevmeyin, bugün cılkı çıkan özel televizyonlar ve radyolar bir yana, kendi müzik kanalımıza O’nun sayesinde kavuştuk. Yani temelleri o zamanlar atılan video-klip sektörü, bu haline bu kadar hızla gelmeseydi, böyle yabancı girişimler de ülkemize tereddüt etmeden adım atamazdı herhalde... MTV Türkiye’de! İnsan kolay kolay alışamıyor doğrusu... Yalnız tek bir rahatsızlığım var: Önümüzdeki günlerde gerçekleşecek olan MTV Avrupa ödül töreninin tanıtımları! Tanıtım yapılmasına birşey diyen yok. Tarihi yaklaşmış dev bir organizasyon bu... Oradan nasıl görünüyoruz bilmiyorum ama Christina Aguilera’yı ilköğretim öğrencileri bile tanıyor Türkiye’de! Sanatçı başına 10-15 dakikalık tanıtım belgeselleri giriyor sürekli... Saçma ötesi! Röportaj olsa anlarım, hani tören öncesi bu sene neler yaptı ve ödül beklentisi ne falan filan... Ama biz ilk albümünden itibaren Christina’yı, Beyonce’yi ve adını sayamayacağım ünlü şarkıcıları, alfabeyi yeniden öğrenir gibi tanımaya mecbur bırakılıyoruz. Başka hangi ülkede ya da ülkelerde böyle bir tanıtım yayınlanıyor bilmiyorum ama sanırım Avrupa ve Amerika’da gösterilse, cidden komedi kanalı olarak hayatına devam edebilir! Bugün biraz gergin miyim? Yok canım sadece aptal yerine konmaya tahammül edemiyorum.

Eğitim seviyesi düşük bir toplumda yaşıyor olabiliriz ama yayın mecraları hedef kitlelerini tanıyor olmalı, değil mi?Rolling Stone’u, Billboard’u alacak olan müzik takipçisi bir kitledir, MTV’yi izleyecek olan da aynı kitledir: Siz gelene kadar Kahtalı Mıçı dinlemiyorduk yani!

Ayy delirtmeyin beni!