Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Şubat '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Muhalefet ediyorum...

Bana yapılan en büyük eleştiri, AKP iktidarı karşısında yazdığım eleştirisel muhalif yazılarımdan dolayı.

Deniyor ki “ AKP’ nin hiç mi olumlu icraatı yok? ”

Var… Yaptıkları tek doğru icraat, Mali disiplini öyle güzel uyguluyor (!) olmaları ki, Merkez Bankası' nda 65 milyar dolar nakit para duruyor.

Ve disiplini öyle güzel uyguluyor ki, memlekette ne kadar müteahhit varsa, ne kadar sağlık kuruluşu ve ne kadar eczane varsa, bu disiplin altında terbiye oluyorlar.

Ama diğer taraftan kendi yandaşlarına karşı disiplinleri biraz gevşek…

“Disiplin” deyince ne anlamamız gerekir?

Ben bu soruyu, mağazacılık konusunda eğitim verirken eğitime katılan personele sordum. Çoğu “Disiplin” denilince “Eli sopalı” despot yönetim şeklini tanımlıyor.

Oysa…

“ Disiplin ” denilince akla, bir kurallar sıralamasının gelmesi gerek.

Her hangi bir konuda yapılacak iş, işlem ve davranışın kurallarının konulması ve bu kurallara da uyulmasının adı “Disiplin” değil mi?

Örneğin ülkenin yönetimi için ortaya konulan başta Anayasa olmak üzere tüm yasalar bir disiplin kuralları sistemi.

Kurallar konulur, koyan da uygulayan da hiç eksiksiz o kurallara uyar. Aksine hareket eden her kim olursa olsun, suçu işlemiş olur. Suçlar da, şartlarına göre cezayı gerektirir.

Bizim burada yaptığımız şey ise, kurallara uymayan, yani disiplini bozanlara karşı “Muhalefet” uygulamaktır.

Bunu söyleyince de “Canım biraz sert olmuyor mu” diyorlar.

Dayım Ramazan (Lök) Usta, bir gün kendisinde yaşça büyük “Abla” diye hitap ettiği amcasının kızına sinirleniyor. Biniyor bisikletine, doğru amcasının kızının evine gidiyor. Çalıyor kapıyı, kapıya çıkan amcasının kızı ile sert bir şekilde “Kavga” ediyor. Bu arada da kavganın içine, istemeyerek de olsa birkaç “Küfür” niteliğinde cümleler de giriyor. Kavgayı bitirdikten sonra da atlıyor bisikletine, atölyesine dönüyor.

Amcakızı biraz sonra eve gelen eşi Salim Hafız’a durumu anlatıyor ve “Ramazan bana küfür etti” diyor.

Salim hafız (Her ikisi de rahmetli oldu) eşinin bu sözü üzerine, o da atlıyor bisikletine ve doğru Ramazan’ın (Yani dayımın) atölyesine doğru yola çıkıyor.

Ramazan Usta, atölyenin kapısının önüne oturmuş, biraz önceki kavganın verdiği can sıkıntısı ile sigarasını içerken, karşıdan bisikleti ile gelen Salim Abisini görüyor. Aslında Salim Abisi çok sevdiği bir kişidir. Anlıyor ki, kavgadan haberi olmuş, hesaplaşmaya geliyor.

Öyle bir geliş ki, bisikletin üzerinde, önü açık olan ceketinin rüzgârın da etkisiyle geriye doğru açılmış, bir kartalın avının üzerine saldırıya geçtiği gibi…

Ramazan usta, kavgadan sonra pek mutlu değildir ama olmuştu bir kez. Şimdi Salim Abisine ne diyecek?

Salim Hafız, o hızla gelir, atölyenin önünde durur ve hışımla:

- Ramazan, sen benim avrada nasıl küfür edersin?

- Yav Salim abi, gel hele bir kahve içelim…

- Kahve mahve istemez, sen hele nasıl küfür edersin, onu söyle…

Ramazan Usta çaresiz, ne diyeceğini bilemiyor.

- Abi, ben sizin eve niye gittim?

- Niye gittin?

- Kavga etmeye gittim.

- Eeeee…

- Şimdi kavga eden adam, karşısındakilere iyi şeyler mi söylemeye gider? Ettik işte küfürü…

Salim Hoca şöyle bir durur. Sonra:

- Söyle bakalım şu kahveyi. Buraya kadar gelmişken bir kahve içeyim de gideyim.

Şimdi biz ne yapıyoruz?

Muhalefet…

Peki, muhalefet methiyeler düzerek mi yapılır?

Elbette ki hayır… Methiye düzülmez, ama ölçü endaze de kaçmaz. Ölçü ve endaze içinde muhalefet ederken gerekli sertliğin de olması kaçınılmaz.

Ben, AKP hükümetine karşı “muhalefet” ederken, bu ölçüleri gözden kaçırmamaya gayret ediyorum. Bazen kaçıyor mu? Olabilir, ama ben ne yapıyorum, muhalefet…

Önemli olan, iktidarın muhalefet nasıl davrandığı… Ona bakarsak, durum içler acısı. Baksanıza, MGK hakkında çıkan haberler karşısında Başbakan, haberi sızdıranı da, haberi yazanı da VATAN HAİNİ ilan etti.

O ne yapıyor?

Muhalefet mi?

O bizim görevimiz. Onun görevi ise “İktidar” olmak ve “İktidar” gibi davranmak…

27 ŞUBAT 2007

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..