Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Aralık '17

 
Kategori
Sinema
 

Muhteşem Şovmen, "Herkese Uyan Bir Şeylerimiz Var!"

Muhteşem Şovmen, "Herkese Uyan Bir Şeylerimiz Var!"
 

Yerden metrelerce yüksekte, karşılıklı trapezlerde birbirine doğru uçan ve eşinin nasılsa onu tutacağı inancıyla kendisini boşluğa bırakan bir çifti izlemiştim çocukluğumda. Galiba Harikalar Sirki’ndeydi. Büyülenmiştim adeta. Ne kadının renkli kostümü, ne patlamış mısır kokusu, ne nefesini tutan kalabalık ne sonunda duyulan alkış ve müziğin coşkusu… Hiç biri o kadın ve adam arasındaki sözsüz iletişim ve benzersiz uyum kadar beni etkilememişti. Yıllar sonra yetişkin olduğum zaman bile birileri “eş” deyince benim aklıma önce o çift gelir. “Eş” olanların, havada birbirine doğru uçan o çiftin arasındaki görünmez bağla birleşmiş olmaları, birbirlerine hayatlarını emanet edecek kadar güvenmeleri gerektiğine inanırım. Bugün bile sirk gösterilerinde en çok trapezci akrobatları severim.  

The Greatest Showman/Muhteşem Şovmen, sevgili Wolverine’imiz Hugh Jackman’ın bir süredir merakla beklediğim filmiydi. Gösteri dünyasının yanar-döner renkleri, sirk hayatının dinamizmi, müzik dans eğlence hepsi birleşince eğlenceli vakit geçireceğimiz bir terkibe dönüşeceğini tahmin ediyordum. Hugh Jackman, X Men serisinde dokuz filmdir devam eden Wolverine karakterine,Logan filmi ile bitirirken, demek ki kurt adam kostümünün ve silah olarak kullandığı pençelerin ömür boyu üstüne yapışmasından endişe ediyor, kendine farklı bir kostüm arıyor diye düşünmüştüm. Sonra öğrendim ki, Wolverine karakterine veda etme kararını  ünlü komedyen Jerry Seinfeld’la çıktığı bir akşam yemeğinden sonra almış. O yemekte konu, doğal olarak eskilerin çok sevilen komedi dizisi Seinfeld’a gelmiş ve Jackman, Jerry Seinfeld’a, bu kadar başarılı olan ve uzun yıllardır devam eden bu diziyi istediği kadar devam ettirme lüksü varken neden bitirmeye karar verdiğini sormuş. Seinfeld’in cevabı çok açık ve netmiş, “Çok geç olmadan partiyi terk etmek lazım…” Bu sözlerin kendisi için de geçerli olduğunu fark eden Jackman, mutandların olağanüstü dünyasına veda etmesinin zamanı geldiğini farketmiş. Sonrası malum…Bir kurt adam popüler olduğu bir partiyi niye terk eder, daha eğlenceli bir partiye katılmak ve oradan gösterinin lideri olmak için tabii…

The Greatest Showman / Muhteşem Şovmen, müthiş bir görsel ziyafet ve müzikal film. Sefiller uyarlamasıyla müzikal konusundaki maharetlerini bildiğimiz Hugh Jackman, bu defa yine sıra dışı dünyanın, sıra dışı insanları ile kırmızı şov adamı üniforması içinde, P.T. Barnum rolü ile  karşımıza çıkıyor. Hugh Jackman filmde bir müzikal oyuncusu olarak da çok başarılı, film 1800’lerde geçmesine rağmen, filmin müzikleri izleyiciyi yadırgatmayacak kadar modern. Jakman’a filmin müziklerine nasıl hazırlandığı sorulduğunda verdiği cevap gösteriyor ki, hiçbir başarı tesadüfî değil, çokça emek, çalışma ve disiplin en az yetenek kadar önemli; “Müziğin arkasındaki temel teori, Barnum bugün hayatta olsaydı, yeni ve heyecan verici olanı benimseyecekti. Bu sebeple eski tarz müzik yapma fikri doğru gelmiyordu. Benim için, film iki ya da üç sene sesimi tekrar eğitmek demekti ve farklı bir eğitmene gittim, çünkü çok zordu. Kayıt stüdyosunda çok zaman geçirdim”diyen jackman aynı röportajda; “Bence her şey iyi müzikle ilgili. Karakterlerin hareket ettiklerini ve büyümelerini hissetmelisiniz, çünkü her şarkı sizi farklı bir duygusal boyuta taşıyor, filmin içine çekiyor. Bunu gerçekleştirmek çok zor. Sadece diyalog yoluyla anlatılamayacak bazı duygular vardır. Karakterlerin şarkı söylemekten başka çaresi kalmadığını hissetmek zorundasınız ” sözleriyle müzikalin arkasındaki başarının sırrını da özetliyor. Müzikal deyince aklınıza gelebilecek sıkıcı varyasyonları bir yana bırakın, müziğin ve dansın içine düşüyorsunuz. Fred Astaire,  Gene Kelly, Ginger Rogers tarzı bir müzikalin modern versiyonunu düşleyin… La la Land’i beğenmişseniz bence bu filmi çok daha fazla seveceksiniz. Dansın, müziğin her hareketin ve notanın matematiğinin yüzlerce tekrardan sonra kusursuz hale getirilip sunulduğu, seyirciyi müzikalite ve görsellik açısından estetik zevklerin doruğuna çıkaran muhteşem” bir iş olmuş. Danslar, koreografi, müzik, dekor her şey masalsı bir tat bırakıyor zihninizde. Gerçek dünyanın karabasanından sıkıcı renklerinden kaçmak isteyenler için fantastik bir liman. Aile değerleri, sevgi, yaratıcılık, bizi hayallerimize ulaştıracak kadar tutku, farklılıkları ile her insanın eşsiz ve tek olduğuna dair inanç hepsi ana fikrin yanında bizim bu masal dünyasında ilerlememizi sağlayan yan yollar ve sevimli patikalar. Hugh Jackman’ın dansçı ve müzikal oyuncusu olarak başarılı performansından, Zac Efron’un ıslak gözlerinden, Zendaya’nın cazibesinden,  oyuncuların uyumundan uzun uzadıya bahsetmeyeceğim. Jakman ve Efron arasındaki barda geçen pazarlık sahnesindeki müzikal ritmi ve bazı sahneleri yeniden izlemek için bir kere daha filme gideceğim zaten. Efron ve Zendaya’nın trapezdeki,  Rebecca Ferguson’un sahnedeki gösterileri ve şarkıları yeniden izlenmeyi hak ediyor. Sakallı kadın olarak izlediğimiz Keala Setlee’in “This is mee” şarkısı da öyle… Şov dünyasına ait renkli bir gösteri izlemek istiyorsanız siz de filmi kesinlikle seveceksiniz. Yazıyı bitirmeden size bu filmin arkasında yatan gerçek hayat hikâyesinden Bay Barnum’dan biraz bahsetmek istiyorum. Zira bir biyografi izleyeceksiniz. Gerçek Barnum bizim Hugh Jackman gibi atletik ve yakışıklı bir adam olmasa da kesinlikle çok vizyoner biriymiş. Kendi adıyla anılan bir kavramın psikoloji literatürüne geçmesini sağlayacak kadar da “etkili” bir adammış aynı zamanda. Nasıl mı? “Barnum Etkisi”ni anlatabilmek için burcunuzu sormakla işe başlayacağım. Diyelim ki doğum tarihinize göre, asli burcu yengeç yükselen burcu terazi olan bir kadınsınız ya da bu kadını etkilemek isteyen karşı cinsten bir erkek. Onunla ilgili astrolojik yorumları açıp okuduğunuzda karşınıza üç aşağı beş yukarı benzer yorumlar çıkar: “Yükseleni Terazi burcu olan Yengeç kadınını etkilemek istiyorsanız, onunla dost olmalısınız. Giyim konusunda oldukça çekici seçimler yapmalı ve bakımlı olmalısınız. Romantizmden uzak bir erkekseniz hiç şansınızın olmadığını bilin. Güzel konuşmaya dikkat edin ve etkileyici konuşun, yengeç yükseleni terazi kadınları argo kelimeler kullanılmasından hoşlanmazlar. Hoşgörü seviyesi yüksek, oldukça sevimli ve ısrarcı ve inatçı olmayan erkeklerden hoşlanır. Duygusal ve romantizmden hoşlanan erkekler ilgilerini çeker. Fiziksel olarak ise kendisine bakmaya özen gösteren, yakışıklı erkekleri beğenirler.” Şimdi soruyorum size hangi burcun kadını burada sayılan olumlu özelliklere sahip erkeklerden hoşlanmaz ki? Astrolojiden hiç anlamasam da psikoloji bilgim bana bu ve benzer yorumların aslında tüm kadınlar için doğru olabileceğini söylüyor. İşte tam da böyle genellemelerle "insanların başka herkes için de geçerli olabilecek kadar geniş, belirsiz ifadeleri bunun hiç farkına varmadan kendilerine özelmiş gibi kabul etmesine” psikolojide Barnum etkisi deniyor. Falcıların, medyumların, astrologların yorumlarının pek çoğumuza uyuyor gibi görünme nedeni bu etki ile açıklanıyor. O kadar genel geçere uyar tarifler veriliyor ki, birinden biri size de nasılsa denk geliyor.Psikolojide bu etkiyi ilk fark eden bilim insanı Bertram Forer. Bu etkiyi iş modeli olarak kullanan ve daha çok kendi adıyla anılmasını sağlayacak rol modelimiz isebizim filmde konu edilen Amerikalı meşhur şovmen, reklâmcılığın ve halkla ilişkilerin dehası, Hugh Jackman’ın oynadığı karakter Phineas Taylor Barnum.P. T. Barnum ( d. 5 Temmuz 1810, Connecticut – ö. 7 Nisan 1891, Connecticut) Amerikalı iş adamı ve "Ringling Bros. and Barnum & Bailey" sirkinin sahibi ve kurucusu. "Herkese uyan bir şeylerimiz var!" mottosu ile yola çıkan Barnum,  1841 yılında dünyanın her yerinden farklı anomalileri olan kişileri, genç yetenekleri toplayarak tarihin ilk sirkini kurmuş. Show dünyasına farklı renklerdeki uyumu, aykırılıklardaki coşkuyu ve illüzyonu sokan adam Barnum. Dünyanın en büyük pazarlamacısı denilse yanlış olmaz onun için. Tam bir hayalci... Ancak hayallerini gerçekleştirebilecek kadar da zeki ve çalışkan, öyle ki sirkini Kraliçe Victoria'nın bile izlettirip sevdirmiş. Tüm reklamlarını kendisi yazan, reklamın gücünü bilen Barnum Amerika’nın ilk medya ve halkla ilişkiler uzmanı kabul ediliyor. İlk hareketli billboardı, reklam vagonunu kullanan kişi aynı zamanda. Abartı, yalan haber, farklı olan her insan Barnum’un ilgi alanına girmiş. Kimileri için “Şarlatan” olsa da o aslında şov dünyasındaki hokus pokusun sırrını çok önceleri çözmüş bir usta bence. Tam filmlere konu olacak bir hayat yaşamış Barnum. Muhteşem Şovmen’i izlemiş olsa eminim çok beğenirdi. Benim çocukken izlediğim trapezciler kadar uyumlu bir eşi ve çok sevimli bir ailesi var Bay Barnum’un. Adam eğlenceli yaşamış. Hem kendi eğlenmiş, hem eğlendirmiş. İnsanların mezar taşları ve ofislerde masa başlarında geçen sıkıcı hayatlarına renk ve neşe kattığı için Bay Barnum’a kızacak mıyız? Yoksa siz de yazıyı bitirir bitirmez sade bir Türk kahvesi içip, fincanı kapatıp bir süre Barnum etkisine sokacak eşten dosttan bir gönüllü falcı mı arayacaksınız? Hayallerimiz daima gerçeklerden daha eğlenceli. Michael Gracey’nin yönettiği Muhteşem Şovmen’in senaryosu P.T. Barnum’un hayatından, Michael Arndt, Jenny Bicks ve Bill Condon tarafından senaryolaştırılmış. Filmingörsel efektleri baş döndürücü güzellikte, La La Land/ Aşıklar Şehri'nin Oscar'lı söz yazarı, müzisyen ikilisi Pasek- Paul filmin müziklerine imza atmış. Geride çok uyumlu ve devasa bir kadronun işbirliğini fark ettiğiniz filmden, yüzünüzde tebessüm, dilinizde filme ait melodilerle mutlu, mesut ayrılıyorsunuz. Tam da bize yeni hayaller vaat eden yeni bir yıla girerken insan hoşça vakit geçirmek için girdiği 1 saat 45 dakikalık bir filmden başka ne bekler ki? Bay Barnum, haklı olabilir belki sahiden “Gerçek sanat insanları mutlu etmektir. Hayal gücü bir armağandır, hayal gücü hayatın kaynağıdır ve hayat yapmak için seçtiğiniz şeydir.”Hepinize hayallerinizi gerçekleştirme şansı yakalayacağınız eğlenceli ve sizi mutlu edecek rengârenk ve rengâhenk bir yıl dilerim.

 
Toplam blog
: 96
: 1137
Kayıt tarihi
: 28.03.07
 
 

 Hacettepe Üniversitesi mezunu, nörobilimden psikolojiye disiplinlerarası eğitime hevesli bir Türko..