Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mart '08

 
Kategori
Güncel
 

Mustafa Kemal kime güveniyordu?

Mustafa Kemal kime güveniyordu?
 

Devrim ve ilkelerini yaşatabilecek miyiz?


Bekir Coşkun, Hürriyet'teki köşesinde her zamanki gibi muhteşem bir yazı daha yazmış. Yazının başlığı "Fazla kimsemiz yok".

Sevgili Bekir Coşkun, lâik ve çağdaş Atatürk Türkiye'sini korumak ve kollamak zorunda olanların da yok olduğunu ima etmiş.

Evet, ortada büyük bir oyun tezgahlanıyor. Bu oyunun üç ayağı var. Birinci ayak ABD, ikinci ayak Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, üçüncü ayak... bunu da Bekir Coşkun'un yazısını okuyarak siz bulun.

Siz üçüncü ayağı bulurken, ben de bıkmadan, usanmadan Mustafa Kemal'in ne büyük bir dâhi olduğunu sizlere anlatmaya devam edeceğim.

Ben Bekir Coşkun'un umut kırıklığını anladım. Çünkü, bu umut kırıklığını ben de yaşadım. Ve inanıyorum ki benim gibi milyonlarca kişi de yaşamıştır. Ama bir kişi asla umut kırıklığı yaşamamıştır. Kimdir bu?

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.

Neden mi?

Bakınız aşağıda bu büyük önderin, büyük devlet adamının, büyük devrimcinin Bursa Söylevi'ni sizlere aktarıyorum. O büyük insan 1881-1938 yılları arasında yaşarken Türkiye'nin geleceğini olağanüstü öngörüsüyle bizlere anlatmıştır. Bu "Gençliğe Sesleniş"inde de ortadadır, "Bursa Söylevi"nde de ortadadır. Gençliğe Sesleniş'indeki tehlikeler bugün yaşanmaktadır. Bursa Söylevi'ndeki Türkiye Cumhuriyeti'nin korunmasını kimlere bıraktığı da bugün ortaya çıkmıştır.

Mustafa Kemal, kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin korunmasını ve kollanmasını hükümetlere bırakmamıştır, polise bırakmamıştır. Çok sevdiği ve içinden çıktığı Türk Ordusuna da bırakmamıştır. Görüyor musunuz O'nun hiç bir kuruma güvenmemesindeki engin ileri görüşü.

Bugüne bakar mısınız?

O halde Mustafa Kemal, bugünleri görseydi umut kırıklığına düşmezdi. Çünkü, O, Bursa Söylevi'nde kime güveniyordu?

Gelin birlikte okuyalım:

“Türk genci, devrimlerin ve rejimin sahibi ve bekçisidir.
Bunların gerekliliğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır.
Bunları güçsüz düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı duydu mu, bu memleketin polisi vardır, adliyesi vardır demeyecektir.
Hemen müdahale edecektir.
Elle, taşla, sopa ve silahla, nesi varsa onunla
Yine düşünecek, demek adliyeyi de düzeltmek gerekir, diyecektir.
Onu hapse atacaklar.
Yasal yoldan itirazlarını yapmakla birlikte;
Bana, İsmet Paşa’ya, meclise telgraflar yağdırıp,
Haklı ve suçsuz olduğu için serbest bırakılmasını, korunmasını istemeyecek,
Diyecek ki: Ben kanaatimin gereğini yaptım.
Müdahale ve eylemimde haklıyım.
Eğer buraya haksız olarak gelmişsem,
Bu haksızlığı oluşturan nedenleri düzeltmek de benim görevimdir
İşte, benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği...”

 
Toplam blog
: 278
: 3275
Kayıt tarihi
: 26.05.07
 
 

İstanbul'un Kadıköy ilçesinde doğdum. Bir daha da Kadıköy'den ayrılmadım. İstanbul Üniversitesi, Ede..