Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Kağan Bahadır Küçükalcan

http://blog.milliyet.com.tr/kaganbahadir

03 Temmuz '09

 
Kategori
Sinema
 

Mustafa üzerine

Mustafa üzerine
 

Beni okumaya zaman ayıran herkese esen olsun.

Öncelikle, Türk ulusunun bireylerinin “ikinci doğum günü” olarak saydığı “29 Ekim Cumhuriyet Bayramı” kutlu olsun. Dün işlerimin yoğunluğu ve akşam sinemada olmam nedeniyle kutlama iletisi yazamamıştım.

Dün, farklı kişilerle gitmem gerektiği için Can Dündar’ın hazırlayıp yönettiği “Mustafa” filmine iki kez gittim. Belki de bu yüzden, bu film hakkında yorum yapabilme hakkını kendimde buluyorum.

Filme gitmeden önce, film hakkında bir çok tartışmayı gazetelerde okuduk, televizyonlarda izledik. Bugün hâlâ kimi forum sitelerinde, filme gitme zahmetinde bulunmadan televizyondan iki haber okuyarak yorum yapma cesâretini gösteren kimliksiz cesur adamları okuyoruz.

Öncelikle, fimde tartışma konusu olan bölümleri ele alalım.

Filmde, Vahdettin’in Mustafa Kemal’e “Paşa, devleti kurtarabilirsin” dediği, Atatürk’ün gazetecilere “kürtlere özeklik verdiğini” söylediği ve Atatürk’ün son dönemlerinde dinden soğuduğunu, gece yaşantısını fazlalaştırdığını anlatıldı. Peki, filmi eleştirenlere bir soru:

“Can Dündar, bunları kafasından mı uydurdu?”

Yanıt, kocaman bir hayır…

Vahdettin, Mustafa Kemal’e aynen şunları demiştir.

‘Paşa, Paşa!.. Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunların hepsi artık tarihe geçmiştir. Bunları unut. Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden önemli olabilir. Paşa, Paşa; devleti kurtarabilirsin!..’

Bu olay kimi kaynaklarda geçiyor. Can Dündar, bu olayı yalanlayabilir mi?

Hayır…

Can Dündar’ı eleştirenler, onun neden bu sahneyi yok saymadığını düşünüyor sanırım. Zâten, bu olay, açık kapı olarak bırakılmamış. İleride Vahdettin’in, Atatürk hakkında îdam karârı çıkardığı belirtilmiş.

Gelelim, kürtlere özerklik konusuna…

“Başlı başına bir Kürtlük düşünmektense, bizim Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (Anayasa) gereğince zaten bir tür yerel özellikler oluşacaktır. O halde hangi livanın (sancağın) halkı Kürt ise, onlar kendi kendilerini özerk olarak idare edeceklerdir. Ayrı bir sınır çizmeye kalkışmak doğru olmaz.”

Burada, “özerk” sözcüğü ile ne kast edilmiş, orasını okuyuculara bırakıyorum. Gazetecilere, yazılmamasını istediği bir anlatım… Yayınlanmadığı için, Atatürk’ten bir yalanlama da gelemez.

Zâten, burada sorulması gereken asıl sorular şunlardır.

Can Dündar, bu yazıyı neden kullanmıştır?

Bu yazıyı kullansa bile, Atatürk’ün cumhuriyet öncesi, “islam kardeşlerim, komünist yoldaşlar” deyip, gazeteciler “kürtlere özerklik vermek” düşüncelerini anlattığı, cumhuriyet sonrası ise bütün bu söylemlerin yok olup, halkı “Türk Milleti” olarak topladığı…

Söylenemez miydi?

Bu sorular, yanıt verilmeğe açıktır. Zâten bu yazı, kimi genelağ siteleri dışında Can Dündar’a da hiç değiştirilmeden gönderileceği için yanıt hakkı saklıdır.

Üçüncü konu, dini inanç konusudur.

“Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz”

Bu sözün ses kaydı bile bulunmakta, daha neyi tartışalım. Çok kez tartıştık bu konuları… Burada yine sorulan soru “Neden Atatürk böyle söylemiştir?” yerine, “Neden Can Dündar, bu sahneyi kullanmıştır?” olmuştur.

Bu söz, neden değil sonuç olduğu için kullanılması gâyet yerindedir.

Sounç olarak, filmi küçük ayrıntılar dışında beğendim. Bunları da Can Dündar’ın kasıtlı yaptığını düşünmüyorum.

Sonuçta, Kağan Bahadır’ın olduğu gibi Can Dündar’ın da bir Atatürk’ü var…

Can Dündar’a Konyaaltı Açıkhava’da vermiş olduğum “Filmin, gişesi artsın diye ki kez gideceğim” sözümü de tutmuş oldum. Herkesin de bu filme gitmesini şiddetle öneririm. En azından, eleştirmeden önce bir görmüş olursunuz.

Teşekkürler Can Dündar

Mustafa filmi, kişisel ve kurumsal çıkarlara kurban ediliyor.
Filme daha önce sponsor olan ve filmin Atatürk’ün özel yaşamına fazla girdiği gerekçesiyle sponsorluktan çekilen Turkcell şirketi, şu anda filmin önüne geçmiş durumdadır.
Turkcell’in de içinde bulunduğu Karamehmet grubunun gazeteleri, gereğinden fazla büyüterek ve abartarak filmde, içki ve kadın ögelerinin çokça kullanıldığını manşet yapıyor.
“Atatürk Kadar Başınıza Taş Düşsün”
“Rezalet”
“Baykal da Beğenmedi”
Bunlar, Karamehmet grubunun gazetelerinden bir kaç haber başlığı…

Doğan Grubu da, gazete ve televizyonlarına Turkcell’den reklam alamamanın verdiği hırsla, filme sponsor olup sonra vaz geçen Turkcell’e saldırıyor.

Ve bu arada film unutuluyor…
Kısır tartışmalar dönüyor.

* * *

İşin en ilginç yanı, bu tartışmaların Atatürk’ü “sevenler” grubunu da ikiye bölmesi… Kimi günümüz Atatürkçüleri Atatürk’ün yaşamındaki ayrıntılardan rahatsız oluyor.
Kimisi, “Bunları niye yayınladınız kardeşim, bunları yobazlar söylüyordu. Yobazların ekmeğine yağ sürdünüz” diyor.
“Yalan” diyemiyor…

Oysa biz Kemalistler, Atatürk’ü rakı içen, karanlıkta uyuyamayan, kendi heykellerini yaptıran, şarkılarda ağlayabilen bir “Mustafa” olarak kabul ediyoruz. Ona böyle sahip çıkıyoruz, onu sevmeyenlerin ellerinden kozlarını böyle alıyoruz.

Diğerleri gibi değiliz… Onlar, Atatürk kendileri gibi gösterilsin istiyorlar.
Kafalarında “yalvaç” gibi düşündükleri Atamızın, herkes gibi bir insan olduğunu, güldüğünü, ağladığını, marşlar söylediğini kabullenemiyorlar ve farkında olmadan yobazların ekmeğine onlar yağ sürüyorlar.

İçki içmek, hangi kişinin kişiliğini zayıflatır?
Öyle yorumlar okuyorum, öyle şaşırıyorum ki … Filmi izleyenler dışında, ondan bundan duyup filme gitmeyenlerin de eleştirileri her forumun en önemli konusu durumuna gelmiş.
Vay efendim, Atatürk’ün aşk mektupları nasıl yayınlanırmış…
Vay efendim, Atatürk’ün içki içtiği nasıl filmlere konu olurmuş…

“Mustafa” filmini izleyince, tartışma konusu olacağını düşünmüştüm ama, bu kadarını düşünememiştim. Öyle yorumlar geliyor ki, şaşmamak elde değil…
Bilen de konuşuyor bilmeyen de. Gazetelerde köşe sahibi olanlar, forumlarda beş dakika sonucunda sahip olunan üyelikler, dizi dizi hakaret içeren iletiler ekliyorlar.

Günümüz “Atatürkçüleri” Atatürk’ü öyle bir şekle sokmuş ki, Atatürk’ün geceleri kapatılıp gündüzleri açılan, açılır açılmaz içindeki devrim proğramı çalıştırılıp başka hiçbir eğlenceye zaman ayırmayan bir robot gibi sanırsınız.

Yobazlara şirin gözükmek için, içki içtiğini saklayan, din hakkındaki yazılarını unutturmağa çalışan “günümüz Atatürkçüleri”, “Mustafa” filminden tabi ki rahatsız olurlar…

Filmde eksik olan, kusurlu görülen yanlar yok mu? Tabi ki var.
Fakat eksik olan, kusurlu görülmesi gereken yer Atatürk’ün rakısı değildir.

“Gerçekleri söylemekten korkmayınız.”

(Üç yazının birleştirilmesi ile oluşturulmuştur.)

 
Toplam blog
: 75
: 2740
Kayıt tarihi
: 13.03.07
 
 

Kağan Bahadır Küçükalcan   Siyasi Tarih yazarı ve Türkçü düşünce adamı. 28 Aralık 1988'de Antalya..