Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Kasım '13

 
Kategori
Deneme
 

Mutsuzluk sebeplerinden bir kaçı

Mutsuzluk sebeplerinden bir kaçı
 

Günahsız ama mutsuz küçük bir kız çocuğu...(resim internetten)


Mutsuzum diye üzülenler konunun özüne inmek yerine  ne yaparlar? Başkalarını suçlarlar, sebebi başka yerlerde ararlar.

Neden mutsuz olunduğuna dair ufak detaylar didiklenir ama ana sebebi bulmak istemez insanlar...

1-Anne ve babaların sosyal davranışlarının evlatların mutluluklarına etkileri:

Hiç aklımıza gelmiş miydi?

Toplumun ve yasaların "suç" olarak gördüğü fiilleri işleyen anne ve babalar konuyu önemsiz gibi görürler ve cezalarını çekip özgürlüğe kavuşurlar. (Olay bitti ve kapandı sanırlar.)

Bu tarihlerde küçük olan çocuklar büyüdüklerinde, örneğin okulda arkadaşları ona babasının işlediği suçu sıfat olarak ekleyerek sesleneceklerdir, mesela kaatilin kızı veya hırsızın oğlu gibi.

Oysa çocukların bir günahı yoktur. Büyüdüklerinde en tepe noktalarda görev yapsalar da yaşadıkça tanıdıkları kişiler açık veya gizli bu ön sıfatı kullanacaklardır. Ara sıra aile içi sohbetlerde konu olacağından bu durum yetişkinlerin mutsuzluk sebeplerinden ilkini teşkil edecektir. Uç noktada bu durumu kompleks yapanlar bile olacaktır.

Yasalarla bağıntısı olmasa da toplum hoşgörüsüne sığmayan bir takım davranışlar da vardır; örneğin ayyaşlık. Durmadan alkol alan bir baba düşünün, o denli alkolü seviyor ki, uykusunu bölüyor gece yarısı bedenine alkol takviyesi yapıyor. Hiç ayık zamanı yok, evin bütçesi ile ilgilenmiyor. Çocukların üstü başı dökük, karınları aç mı, tok mu, Allah bilir.

Kumardan başını kaldıramayan bir baba, mirastan kalanları satmış kumarda kaybetmiş. Ailesi sefil...

İlerdeki senelerde yuvalarını kurmaktayken gençler "baba" engeline takılırlar:

- Ha, o ayyaşın kızı mı? Vazgeçelim ondan...

- O ayyaşın oğluna verecek kızım yok, o mu benim dünürüm olacak?

- Kumarbazın çocukları, hayır! Ailemden, evimden, işimden uzak olsunlar...

-"Evlenmek istediğim kişi" diye tanıştırıyorsun ama ailesini tanıyor musun?  Sorup soruşturalım, bakalım bize uygunlar mı?

Müstakbel kayınpeder ile kayınvalidenin düşünceleri böyle...

 -Kumarbazın çocuklarKadın bir pavyonda çalışıyor. Neden oradadır, sebebini kendisi bilir ama bilmediği bir şey var:  Bugünlerde bakıcılar elindeki küçük çocukları yaşadıkça annelerinin meslekleriyle! anılacaklar.

Keza bir dolandırıcının kendisi ve çocukları hatta yakın akrabaları da bu sıfattan arınamayacaklardır.

Annesiyle yaşayan güzeller güzeli masum yavru, bir günah çocuğuydu. Alışmıştı mahkeme yollarına çocukluğu adeta o soğuk ve sevimsiz binalarda geçmiş oralarda büyümüş sayılabilirdi.

Sokakta arkadaşları ile oyundan dönmüş, evde annesine arkadaşlarından yeni duyduğu  "p.ç" kelimesinin anlamını soruyordu. Annesi o yaştaki bir çocuğa anlatmakta zorlandı, anlatsa da anlayamazdı ki masum çocuk. Sadece büyüyünce anlayabileceğini ama "babası olmayan çocuklara" böyle denildiğini söyleyebildi.

Çok geçmeden komşu aileyi üzüntülere boğan trafik kazasında  oyun arkadaşının babasının ölümü yazımızdaki masum yavruyu çok üzmüştü. Artık arkadaşının da babası yoktu ve annesine sordu:

- Anneciğim, arkadaşımın da babası yok o da artık "p.ç" değil mi?

Çocuk masumiyeti işte...

Bu günahsız çocuğun bu yüzden ileride yaşayacağı ruhsal travmayı düşünmek bile azap verir insana.

Anne ve babaların yaşam tarzları, evlatlarına özel bir "toplum kimliği" vermektedir. Bu kimlik elle tutulan gözle görülebilen bir kimlik değildir. Gözlerde, gönüllerde ve imajlarda oluşan bir kimliktir.

Yaşamda ahlaklı ve dürüst, adam gibi adamdan baba, kadın gibi kadından anası olan çocuklara da maddi ve manevi kredisi yüksek, övgülü bir toplumsal kimlik  verilir. 

2- Uyumsuz evlilikler mutsuzlukların baş sebepleridir:

 

 

Dil, din ve etnik yapı ile eğitim, ekonomi, kültür ve gelecekten beklentilerde paralellik, öz olarak  sosyo-ekonomik eşitlik uyumu sağlar.

Başlangıçta, ince belin fidan boyun cazibesiyle diğer unsurlar görmezden gelinince bir süre sonra  bu konular çok öne çıkarak gündeme oturacaktır...

Düşünelim bir kere, birbirlerinin dillerinden anlamıyorlarsa, nasıl konuşacaklar? Tarzanca olabilir gibi :-)

Adam camiye gidiyor, Hz. Muhammed'in hadislerini yaşam kılavuzu yapmak istiyor,

Kadın kilise arıyor, İsa Peygamber ile havarilerinin natürmort resimleriyle duvarlarını süslemek istiyor.

Bir Türk ile bir Yunanlının evliliğinde Ege Denizi'ndeki 12 mil ile Kardak veya adalar krizi önce eve yansır, meselâ.

Biri yüksek tahsilli ve kariyerli, diğeri eksik eğitimli ve mesleksiz. Sohbetlerinde bile düzey olmaz.

Aileler olarak biri zengin diğeri yoksul... Bir zaman sonra aşağılamalar olacaktır.

Kültür farklılıkları: kişiler ait oldukları bölgelerinin görgü ve kaidelerini benimserler. İncelik, zarafet ile kabalık ve anlayışsızlık aynı çatı altında olamazlar, seviyesiz münakaşalarla oturdukları evin çıkış kapısı son kez kullanılır.

Beklentiler ise biri hırslı diğeri asude yaşam. İkisi de birbirine zıt, anlaşmazlıklar kapıda...(devamı var)

Bana göre böyle,

Ya size göre?

Selam ve saygılarla...

Yurdagül Alkan.   

  

 
Toplam blog
: 344
: 1671
Kayıt tarihi
: 09.04.09
 
 

Özel bir finans kuruluşundan emekliyim. Hayatın her aşamasını acısıyla tatlısıyla yaşamış biri ol..