Nasıl gidiyor?

Girdik, girecez, gireriz tabi, hadi ya, olmadı bak, olur olur, olmaaz, onlar bizi almaaz, bakalım biz girmek ister miyiz ki, isteriz tabi, başka yolu yok, giremezsek mahvoluruz, bize birşey olmaaz, ama rejim tehlikede...

Bizim AB maceramız... Giriyoruz içine...

İhtiras, entrika, dolan, yalan, blöf, para, akıl almaz menfaatler...

Girsek iyi olurdu diyenler... Gireriz gireriz diyenler... Asla giremeyeceğiz diyenler... Girebiliriz ama bu hükümet beceremez, ancak biz beceririz diyenler... Hükümet bizi satıyo, bak bak sattı işte diyenler... Sen misin benim petrollerime cezayı kesen, al sana Yimpaş, bensiz giremezsin işte n'aaber diyenler...

Al limanı ver izolasyonlarımı diyenler... Yetmeez, hepsini açacan diyenler... Olsun ama yine de iyi adım diyenler... Bu Türkler de çok sinsi diyenler...

Daha bir sürü şey işte.

75 milyonluk bir ülke iken olduk orta ölçekli bir şirket iyi mi? Halimize bak! Haber verdindi, vermedindi, vermek zorunda mıymışdı, pazarlıkdı, aldımdı, verdimdi...

Biz bunların hepsini geçiyoruz.

Ama, ticarî bir konu olmuş olsa, müdürler olsa, müzakereler olsa inisiyatif kullanmak ve bazen bazı riskleri almak hem zevkli olabilir, hem de büyük kazanımlar elde etmeye yarayabilirdi. Hem başarı halinde üstleriniz sizi takdir bile ederlerdi. Bunu söylemeliyim. Renk katardı ticarete.

Fakat bu devlet işi yahu! Hem de bir karışını bile dünyaları alsan da veremeyeceğin bu cennet vatanın üzerinde kurulu bir devletin işi.

Bizi ve durumu idare ettiğini, iyi yönettiğini düşünenlere söylüyorum: "İş sarpa sardı çocuklar. Mevzu elinizde patladı. Artık girsek ne, girmesek ne. KKTC'nin izolasyonlarını kaldırsanız ne olacak? Bunu limanları açmadan yapsanız ne olacak? Olan oldu, biten bitti.

Bu ülkeyi kuranlara, bu ülke için kendini feda edenlere ayıp oldu bir kere. Neden mi?

Şimdi onların düşmanlarına bile nasıl davrandıklarını bir de burada anlatmayalım... Açın tarihinizi okuyun işte.

Siz anladınız siz!..

Ama bunu bile bile yine de arkasında duramayacağınız sözler sarfettiniz ve bunları bir yazıya bile dökemediniz. Yazıya dökemeyeceğiniz kadar ne söylediniz?

Önceki nesil doğruluk, dürüstlük anlamında can düşmanlarının ticaret odalarına kendileri hakkında övgü dolu levhalar astırırken siz, devletin güvenilirliğini, milletinizin tanıtımını ve vatandaşınızın durumunu nerelerden nerelere getirdiniz?

Olmadı. Olmadı ama, bakalım bu olmamışlığın faturası size mi çıkacak bize mi? Çünkü biz bunları yazarken değerler tersine dönmüş olabilir ve bunları savunduğumuz için biz suçlu durumda olabiliriz. Böyle de bir olasılık var iyi mi?