Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Aralık '20

 
Kategori
Güncel
 

NASIL OLACAK?

İnsanlar Türkiye için ne düşünüyor? Normalde gelişmiş bir ülke özlemi ile yanıp tutuşmaktalar mı? Yoksa bizden bir şey olmaz, böyle gelmiş böyle gider derdindeler mi, ya da herkesin içinde geleceğe dair büyük bir umut mu var? Umut varsa güzel bir şey! Ancak;

Çalışmadan üretmeden hele de düşünmeden olmaz. Borçlanarak başkasına imrenerek, başkası gibi davranarak yeni ve özgün bir şeyler yapmak zor. Hele yatarak bu işler asla ve asla olmaz. Birbirimizi suçlamadan önce anlamaya çalışmadan olmaz. Şu haliyle Türk insanı partiler arasında paylaşılmıştır ve olması gereken gündemlerin yerine olmaması gerekenler genellikle başroldedir. Kökeni yüzyıllar öncesine dayanan çözülmesi gereken birçok problem vardır. İnsanlar bütünün parçası olmak yerine parçanın daha da parçası olmak için uğraşırlarken, doğrusu Türkiye’de olanlar için demokrasinin insanları kaynağı belirsiz kurumların doğru yere yönlendirmesi safdillik olur. İnsanların birbirine “öteki” gözüyle baktığı bir ülke demokrasinin kendi içinde demokratik kurumlarının inşa edilememesi (demokratik kurumların hiçbirinin demokrasiyle alakalı olmayışları) aileden başlayarak böyle bir kültürümüzün olmaması hele de dinle birlikte sorulması gereken soruların bilinçli olarak sordurulmayışı,  diğer konularda ise dost ve sözüm ona düşmanın daha en başından belli olması, buna mukabil dost görünenlerle kurulan ilişkinin aslında koyunla çobanın ilişkisini andırması ve bu konuda da çıkmazlarımızın bulunması (koyunun ömrü kurttan korkmakla geçer, sonuçta kurttan koruyan en güzel koyunları çoban ya satar, ya da keser yer veyahut da efendisine ikram eder.) bize sağlıklı bir toplum kurmayı en başından çıkmaza sokuyor. Türkiye’de her şey birileri tarafından sahiplenilmiş olup bunlar çatışma kültürüne göre dizayn edildiğinden basit bir mantıkla birbirine düşman et, çatıştır ve yönet diye basitçe izah edilebilecek bir yönetim kurgusunun bizi gelecekte nereye taşıyacağı bilinmezliğini korurken, iki dünya savaşına girmiş bir Almanya, kafasına iki atom bombası yiyen Japonya örnekleri gözümüzün önünde bize ibret vesikası olarak dururken Cumhuriyet’in ilk kuruluşuyla kurulan birlik düzeni daha sonra sürekli iç çatışmaya bırakmıştır. Gerçi “Milli Mücadele” sırasında Koçgiri Ayaklanması, sonrasında Güneydoğuda Şeyh Sait Ayaklanması,  Çerkez Ethem ve diğerleri bile bir birlik etrafında bir araya gelememişlerdir. Akılla selim düşünenlerin hepsi her ayaklanmanın arkasında başka bir dış güç ve destek olduğunu bilir. “İki balık kavga ediyorsa bilin ki orada bir İngiliz vardır” diyor bir Kızılderili atasözü.

Söyleyecek çok şey var; son söz şu olabilir. Bu çatının altında ki bu çatı Türkiye Cumhuriyetidir,  aklı adaleti sevgiyi bilimi ve en önemlisi birliği inşa etmeden atılacak her çatışma adımı başkalarının ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramaz.

Hali vakti yerinde bir aile düşünün. Karı kocanın arası bir gün önemli veya önemsiz bir sebepten dolayı bozuluyor. Birbirleriyle anlaşamıyorlar. Boşanacaklar çaresi yok, geri dönüşü yok. Paylaşımda anlaşamıyorlar. Sonuçta mahkemelik olup, servetleri olan alın terlerinin önemli bir kısmını avukat, hâkim ve şahitler için harcamak sorunda kalıyorlar. Bu hemen her gün gerçekleşecek en iyi ihtimal. Bir ülke aileden pek de farklı değil… Minyatürü. Toplum kişilerden oluşur, kişiler aileyi oluşturur. Bir zincir en zayıf halkası kadar sağlamdır.

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..