- Kategori
- Kent Yaşamı
Nazım’ın mezarı taşınmalı mı?
Nazım'ın mezarı,kendi albümümden, 1994
1994 yılının Aralık ayında bir ay yaşadım Moskova’da. Karlı,soğuk gri bir atmosferde,komünizmin izlerinin ağır hüküm sürdüğü zamanlarda…dünyanın en pahalı şehriydi o zamanlar.
Moskova’da görmeyi ihmal etmediğimiz yerlerin başında Nazım’ın mezarı ve Puşkin müzesi geliyordu. Batı toplumlarının mezarlık kültürlerine ve buralara verdiği öneme hep gıptayla bakmışımdır. Mezarlara hep gidesiniz, buralarda kalıp dolaşasınız gelir, bir huzur ve sukunet kaplar içini insanın. Her daim bakımlı, her daim özenli,çekici yerlerdir.
Paris’deki Pere Lachaise, şehrin en merkezi herkesin ulaşabileceği bir yerinde konumlanmıştır ve buraya gelen turistler bile rahatlıkla ziyaret edebilirler. Bu toplu mezarlıkta Fransız toplumu ve kültürüyle bütünleşmiş Simon de Beauvoir ve Sartre da yan yana yatmaktadırlar. Pere Lachaise, açıkhava müzesi gibi,son derece özenli ve bakımlı bahçesiyle orada yatanları özenle barındırıyor ve ziyaretçileri de aynı özenle karşılıyor.
Keza Nazım’ın mezarı, Moskova’da merkezde herkesin kolaylıkla ulaşabileceği bir bölgede yer alıyor. Novodeviçi mezarlığının içinde. Nazım’ın mezarı her daim taze çiçeklerle kaplı…
Peki Nazım’ın mezarı taşınırsa nereye taşınacak?
Muhtemelen bir müstakil bir anıt mezar olacak ve buraya kaç kişi nasıl ulaşabilecek?
Kimsenin yolunun geçmediği, sapa bir yerlere mezarın konumlanması ne kadar anlamlıdır?
Polonya vatandaşlığına geçmiş ve savunduğu ideolojiyi temsil eden bir ülkede hayata veda etmiş olan Nazım’ın yıllar sonra Türkiye’ye taşınması ne ifade eder?
İnsanların mezarlarının taşınması fikrine karşıyım.
Yıllarca Moskova’daki anıt mezarla bütünleşmiş ve ruhu orada huzura kavuşmuş Nazım’ın, mezarlık kültürünün olmadığı ülkemize getirilmesinin arkasında politik çıkarların yatıyor olması kuvvetle muhtemeldir.
Nazım Hikmet, herkesin ziyaret edebileceği, İstanbul’da merkezde bir anıt mezara (Piere Loti olabilir mesela) taşınacaksa anlamlı olabilir, onun dışında bırakalım huzur içinde yatsın…