Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Aralık '13

 
Kategori
Güncel
 

Nazlı Ilıcak İlksan skandalında 'Demirel istifa etmelidir' demiş miydi?

Nazlı Ilıcak İlksan skandalında 'Demirel istifa etmelidir' demiş miydi?
 

Yanlış anlaşılmaması için peşinen söylüyorum...

Rüşvet ve yolsuzluklara karşı çok hassas olan biri olarak ben de, adı bu skandala karışmış olan 4 bakanın derhal istifa etmeleri gerektiğini düşünüyorum.

Bu soruşturmanın hükümete karşı komplo amacıyla yapılması, kasıtlı olması ya da arkasında dış güçlerin bulunması, ki benim de bu konuda kuşkularım var, durumu değiştirmez.

Hatta ben daha da ileri giderek, Başbakan Erdoğan'ın da istifa etmesinin çok şık ve onurlu bir davranış olacağını düşünüyorum.

Bir başbakan, kendisinin belirleyerek cumhurbaşkanına onaylattığı bakanlarından da sorumlu olmalıdır.

Burada Ceza hukukunun aradığı 'Suçların Şahsiliği' prensibi uygulanamaz. Bir ahlaki, bir etik sorumluluktan bahsediyorum.

Madem ki hukukun üstünlüğünü hedef alan demokrasiye 'erdem' rejimi diyoruz; demokrasinin erdemi de 'istifa' müessesesi olmalıdır.

Çünkü demokrasi bir vekâlet kurumudur. Vekâlet de güven esasına dayanır. Bu nedenle halkın güvenini alarak anayasayla belirlenen belli bir süre için halk adına halkı yönetenler, bu güveni esaslı bir şekilde etkilemesi muhtemel bir olay karşısında, sürenin dolmasını beklemeden derhal istifa etmeleri gerekir.

Bu, bizzat kendisini ilgilendiren ve sonucunda cezayı gerektirebilecek bir suç iddiası olabileceği gibi, sadece bir görev ihmali de olabilir. 

İstifa için toplumun önemli bir kesiminde kendisiyle ilgili bir şaibenin oluşması yeterlidir.

Bu itibarla, 'benim abdestimden şüphem yok', 'sonunda hiç bir şey çıkmayacak' ya da 'istifa edersem komplocular amaçlarına ulaşmış olacaklar' bahaneleriyle istifaya direnmeyi yanlış buluyorum.

Üzülerek söylemeliyim ki ve ne yazık ki bizim siyasetimizde istifa geleneği yok.

İleri demokrasilerde görüyoruz; bir köprü yıkıldı ya da bir tren kazası oldu diye Ulaştırma bakanları istifa ediyor. Daha geçtiğimiz kasım ayının sonunda Letonya'da bir marketin çatısı çöküp enkaz altında 54 kişi öldü diye Letonya Başbakanı Valdis Dombrovskis istifa etti.

Sonuç olarak; girişte de belirttiğim gibi, olaya adı karışan bakanların istifasını ben de istiyorum.

Ama; 17 Aralık sabahı operasyon haberi duyulur duyulmaz; 'bakanlar istifa', 'bakanlar da yetmez, Başbakan istifa' diye yaygara koparan bazı kişilerin ise hiç ama hiç konuşmaya hakları olmamalıdır.

Zira onlar geçmişte benzer olayları kendi hayatlarında yaşamışlar ama istifa etmeyi düşünmemişler ve hiçbir şey olmamış gibi yollarına devam etmişlerdir. 

Burada; özellikle bütün 90'lı yıllar boyunca devam eden ve neredeyse her gün basında yeni bir skandalla yer alan yağma ve talan düzeninin bugünkü siyasi varislerinin mal bulmuş magribi gibi bu olaya sarılmalarından bahsetmeyeceğim. Bu yazı sadece geçmişini bildiğimiz bazı gazetecilerin bugün takındıkları tavırla ilgilidir.

Bir gazetenin genel yayın yönetmeniyken ya da popüler köşe yazarıyken, bu nüfuzlarını kullanarak patronlarının iş takiplerini yapan; bu amaçla siyasilerle görüşen hatta şantaja başvuran, patronu lehine karar çıkartmak için yüksek yargı mensubu bazı hakimlerle yaptıkları telefon görümeleri dinlemelere takılan, kısacası basın görevini kötüye kullanan bu kişilerin bugün çıkıp haysiyet dersi vermeye kalkışmaları bana çok ironik geliyor.

Onlar da demokrasinin 4. kuvvetine mensuptular. Yani halk adına halkı aydılatmaktı görevleri. Burada da güven çok önemliydi. 

Bugünkü soruşturmada iddiaların ne kadarının gerçek olduğunu bilmiyoruz. Oysa onlar dinlemeye takılan seslerin kendilerine ait olmadığını söyleyememişlerdi bile; bir bakıma kabullenmişlerdi. Sadece dinlemelerin yasal olmadığını söylemişler ve Yargıtay da bu yönde karar verdiğinden takibattan kurtulmuşlardı.

Güvenini şaibeli hale getirmiş siyasetçinin ülkeyi yönetme ısrarı ne kadar yanlışsa, güvenini şaibeli hale getirmiş gazetecinin de yazmada ısrar etmesi, haber kanallarına çıkıp rajon kesmesi o kadar yanlıştır.

Tabi ki bu konudaki esas sorumluluk gazete ve tv sahiplerinindir.

Sahi, bugün 'bakanlar istifa etmelidir' diyen Nazlı Ilıcak; dün eşinin de adının karıştığı ve Türkiye siyaset tarihinin en büyük yolsuzluklarından biri olan 'İLKSAN' skandalının bir numaralı siyasi sorumlusu görülen Demirel için de 'Başbakan istifa etmelidir!' demiş miydi acaba?

İLKSAN skandalında Demirel, verilen parayla ilgili "Veridiyse ben verdim" diyerek sorumluluğu üstüne almış, basındaki tartışmalar devam ederken Özal'ın aniden vefat etmesi üzerine konu askıya alınmış ve kısa bir süre sonra da cumhurbaşkanı seçilmişti. Yani bırakın istifa etmeyi, devletin en üst makamına terfi etmişti. Gariban İLKSAN yöneticileri ise bu olayla ilgili yargılanmışlar ve mahküm olmuşlardı.

Kaldı ki İLKSAN skandalı doğrudan devlet hazinesinin boşaltılması ile ilgiliydi. Bugünkü iddialar ise, şu ana kadar basına yansıyan şekliyle, hazineyle ilgili değil; bir nüfuz istimarı.

 

20. 12. 2013

Hasan Basri Özgen 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..