Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mart '09

 
Kategori
İlişkiler
 

Neden sevdiklerimize sarılmıyoruz?

Neden sevdiklerimize sarılmıyoruz?
 

Bence insanların daha fazla sarılmaya ihtiyaçları var. Son yıllarda maddi değerlere, işimize, kredi kartlarımıza, cüzdanlarımıza çok sıkı sarılıyoruz. Peki ya sevdiklerimize? Onlara neden artık daha az sarılıyoruz?

Bir arkadaşınızla buluştuğunuzda onu nasıl selamlıyorsunuz? Elini mi sıkıyorsunuz? Gençler arasında çok yaygın şekliyle çak mı yapıyorsunuz? Ya da elini sıkıp iki yanağına dudağınızı mı değdiriyorsunuz? Bunların hiçbirisi yeterince samimi değil. Bir arkadaşınızı gördüğünüzde ona sıkı sıkı sarılmak hiç gelmiyor mu içinizden? Yoksa içinizden gelse bile kendinizi tutuyor musunuz? Bazılarımızın içinden gelmiyor, bazılarımız ise uygun kaçmayacağını düşünerek kendimizi tutuyoruz. 2000’ li yıllarda fazla samimiyet gösterileri zayıflık olarak görülüyor. Güçlü insan soğuk durur, kimseye ihtiyacı olmaz, kendi başına ayakta kalır düşüncesi yaygın. Ukalalık, karşındakini bozmak, onun haklarına saygı duymamak, hislerini göstermemek bir marifet olarak görülüyor günümüzde. Peki ya samimiyet? Samimiyet gerçekten zayıflık mı? Bir dostuna ihtiyaç duymak, ona kendini açmak, ondan yardım istemek zayıflık mı? Ona sarılmak, içinden öyle geliyorsa omzunda ağlamak neden zayıflık olsun? Bir arkadaşımla veya akrabamla buluştuğumda onu özlemişsem eğer mutlaka sarılırım, hem de sıkı sıkı. Onun kalp atışını hissetmek bana iyi gelir. Onun sıcaklığı bana iyi gelir. Uzun zamandır unuttuğum bir duyguyu yeniden yaşamış gibi hissederim. Aramıza bir uzaklık girmişse bile onu en kolay bu şekilde aşarım.

Sarılmanın faydalarının tıbbi olarak da kanıtlandığını biliyor muydunuz? Üzgün, endişeli veya heyecanlı bin insanın vücudunda fizyolojik olarak birçok değişiklik olur. Kalp atışları hızlanır, vücut ısı yükselir. Böyle bir durumda başka bir insana sarılmak kişinin vücut fonksiyonlarının normale dönmesine yardımcı olur. Üzüntülü olduğumuzda yanımızda en sevdiğimiz kişilerin olmasını isteriz. Çünkü bizi en iyi anlayacak, kollarıyla en iyi saracak olanlar onlardır.

Günümüzde birçok insanın hayatında gerçekten çok sevdiği veya onu çok seven birisi yok. Bu insanların sarılabileceği kimse yok. O yüzden ya katı olmayı bir marifet sanıp nefretle yaşıyorlar, uzun vadede vücutlarını yıpratıyorlar, ya da yanlış kişilere sarılıyorlar. İnsanlar bazen sırf sarılma ihtiyacı duydukları için anlamsız insanlara sarılabilirler. Hatta bunu aşk, sevgi zannedip yanılgıya da düşebilirler. Sevilmeyi ve sevmeyi hiç bilmeyenler bir kişiyle aralarındaki elektriği sevgi, aşk zannederler. Bir anda, o kişiye hayatlarının tüm anlamını yüklerler. Tüm hayatları tek bir insana bağlıymış gibi karşılarındakini boğarlar ve sonunda o kişi kaçar gider. Ve eskisinden de daha mutsuz olurlar.

Sevginizi tek bir kişiye vermeyin, paylaştırın. Komşunuzu sevin, bahçedeki kediyi, köpeği sevin, iş arkadaşlarınızı, okul arkadaşlarınızı, öğretmeninizi sevin. Bırakın onlar da sizi sevsin. Onlarla birşeyler paylaşın.

Annenizi, babanızı, kardeşinizi olduğu gibi kabul edin ve sevin. Onların sizi kendi bildiklerin şekilde sevmelerine izin verin. Çünkü arkadaşlarınızı, komşularınızı seçebilirsiniz ama ailenizi seçemezsiniz.

En önemlisi bu insanlara daha fazla vakit ayırın, dertlerinizi paylaşın, onların dertlerini dinleyin ve anlamaya çalışın. Onların dertlerini çözmek zorunda değilsiniz. Çoğu zaman sadece dinlemeniz, onlara sarılmanız yeterlidir. İçlerindeki panik duygusu geçtiğinde zaten en doğru çözümü yine kendileri bulacaklardır.

Daha fazla paylaşmak, daha fazla sarılmak bu dünyayı kurtarır mı? Rüşveti, din istismarcılığını, cinayetleri, tecavüzleri önler mi? Yalanı, dolanı, üç kağıdı engeller mi? Belki engellemez ama bu dünyayı daha katlanılır daha yaşanılır kılacağı kesin.

 
Toplam blog
: 9
: 1458
Kayıt tarihi
: 23.02.09
 
 

15 yıllık çalışma hayatına kriz nedeniyle ara vermiş bir otomotiv profesyoneliyim. Siyaset Bilimi me..