Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Aralık '09

 
Kategori
Deneme
 

Nereye gideceğini bilmeden...

Nereye gideceğini bilmeden...
 

gece gündüz....


Nereden başlayacağını bilememe hali. Nereye gideceğini bilememek, ne yapacağını bilememek ve daha da kötüsü ne olacağını bilememek… İçimizde bir can sıkıntısı. Bir can sıkıntısı ki nakaratı oflamak, poflamaktan öte. Anlatacak kelimeleri bulamadığımız ruh halimiz. Tıkanmışlık, gitmemezlik, şanssızlık, bahtsızlık, olmazlık ne dersen de işte.

İçedönük eleştiriler, dışa dönük eleştiriler, yetmedi kitap çevirmeler, kendini dışarı atmalar, susmalar, kendine kızmalar çözüm aramalar, sorun yok görünmeler ve daha bir sürü şey. Hiçlik limanında bir hiçsindir artık. Zenginde olsan, fakir de olsan, hasta veya sağlıklı, ana veya baba, işi olan yada olmayan, kim olduğun fark etmez.

Zaman hükmünü yitirmiştir. Dışarı diye bir şey veya içeri diye de bir şey kalmamıştır artık. Bekleyiş, sadece ve sadece bekleyiştedir tüm bedenin, tüm duyguların. Hem de bir şeylerin gelmeyeceğini, bir şeylerin olmayacağını bilerek beklemektesindir. Hükümsüz zamanda bir hükümlü hissedersin kendini. Eşin vardır belki ve belki de çocukların. Prangaların daha ağırdır diğerlerine göre. Kaybedeceklerin de öyle.

Dünya göbeğinde dönerken çevrendeki insanların, sen o dünyadan uzaklaşmışsındır. Ne uzaklaşması, kovulmuşsundur belki de.

Herkes bir alışverişte, bir işte güçte, bir gülme veya ağlamada iken sen durmuşsundur öylece. Beklemektesindir. Oysa her şeyi biliyorsundur, işinde iyisindir, çok okursun, çok bilirsin, pratiksindir. Hatta hatta çocuk oyuncağıdır senin için bir çok şey. Kitap bile yazarsın istersen. Empati yönün gelişmiştir, bir çok insan derdini sana açar, senden yardım ister, senden akıl alır, gittiğin yerin neşe kaynağısındır belki de. Ama beklersin işte hiçlik limanında.

Yaşamak denilen şeyi sorgulamaktadır her anın. Her an bir fark ediş, her fark ediş bir eylem ve her eylem bir yalnızlık ekmektedir. Ama öncesi de var bunun. Bütün bunlar sen farkında olmadan gelişmiştir. Birden bire bu limana gelmemiş, atılmamış veya bırakılmamışsındır yani. Belki ilk önce ölümü fark etmişsindir, bir bitişi, bir göçü, bir sönüşü.

Belki de patron kesiminden bir şahsın, akşam yemeği faturasının işçisine verdiği bir aylık maaştan fazla olduğunu. Şehir denen yerde yaşıyorsundur ama yüzünün konserlerde, bienallerde, fuarlarda, sergilerde bulunmadığını, bu şehrin sadece ve sadece trafiğinde, çamurunda, tinercisinde veya boşa konuşulan aile ortamlarında görüldüğünü. Kim bilir?

Bu kadar uzun yazıya kısa bir sonuç yazım var. Artık konuşma ve durma. Yürü, yürü, yürü. Yürü ki; bugünün dünden farklı olsun. Bir şeylerin olmasını, bir şeylerin değişmesini ve iyi şeylerin olmasın istiyorsan YÜRÜ. İyi veya kötü olacağını düşünmeden, içindeki insanın iyi olduğunu bildiğin için ve sendeki iyiliklere kim bilir belki kimlerin ihtiyacı olduğu için yürü…

 
Toplam blog
: 3
: 498
Kayıt tarihi
: 08.02.07
 
 

Hakkımda yazılacak çok bir şey yok aslında.... Bir yolcuyum işte herkes gibi. Gidecek bir köy arayıp..