Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

perihan reyhan ALKAN

http://blog.milliyet.com.tr/pra

26 Nisan '08

 
Kategori
Güncel
 

Nikah ayıp, suç ya da leke mi?!!

Doktor deyince aklımıza gelen öncel nitelikler vardır. Zekidir, aklı başında, medeni, çağdaş, bilimsel bakış açılı… Uzatılabilir daha bu nitelikler. Bu nitelikleri gereğidir ki, bazı davranışların beklenirliği yanı sıra bazıları asla beklenilmediği gibi, yakıştırılamaz, düşünülemez bile onlar için.

Kolay değildir sınavdan tıp fakültesine yeter bir puanla çıkmak, o zorlu öğrenim sürecini başarıyla tamamlamak da öyle. Ve de diplomayı almakla sınırlı değildir öğrenim süreci, yaşamı boyudur, sürekli öğrenmek, sürekli araştırmak, okumak, dünya çapında gelişmeleri takip etmek zorundadır. Hatta seminerler, kongrelere katılmak durumundadır yurt dışında da, dahasında bazıları yine yurt dışında da yetkinlik kazanım süreçleri yaşamaktadır. Bu nedenle ki daha ufku geniştir, bu nedenle ki daha çağdaş ve uygardır, bilimsel gelişmişliği yanı sıra.

Yetiştiği yöresel ve ailesel kültürün yüklediklerinin kalıntılarını taşıyor olsa da, süreçteki edinimleriyle bunları da bertaraf eder zamanla.

….

Geçen gün bir doktor arkadaşım uğradı kızıyla birlikte. Birkaç ay önce evlenmişti kızı, rahatsızlığım nedeniyle düğününe gidemediğim gibi, evine tebrike de gidememiştim henüz. Buna rağmen gelip hatırımı sordular sağ olsunlar. Ama üzüldüm mahcubiyetim yanı sıra, hem de çok üzüldüm.

Boşanıyordu kızı. Hem de çok acı, çok üzücü bir sebeple. Ben işin bu yönünü ele almayacağım bu apayrı bir yazı konusu çünkü ve de büyük çirkinlik. Çirkinlik diyorum, damat bey bir sevgilisi olmasına rağmen bu hanım kızımızla evleniyor ve de devam ediyor aynı zamanda sevgilisiyle ilişkisi, ilgilenmiyor eşiyle, doğru dürüst uğramıyor bile eve, geçtim bir de kızı aşağılıyor, horlayıp küçümsüyor sürekli. Araştırılınca çıkıyor ortaya sevgilisi, kanıtlanınca da bu yüzsüz damat itiraf ediyor, ben seninle paran için evlendim, mal varlığını tümüyle elde ettikten sonra sevgilimle evlenecektim seni boşayıp.

Para için, mal mülk için evlenmek başlı başına şerefsizlik bence, hele ki bir de gencecik bir kızın duygularıyla oynamak, kullanmak, hayatını karartmak, eskilerin deyimiyle kız adını dula çıkartmak.

Hiçbir neden para uğruna evlenmeyi haklı çıkaramaz lakin bu hanım kızımız sadece parası için evlenilebilecek biri de değil üstelik. Pek çok mankeni gölgede bırakacak ölçülerde ve güzellikte, gören hiçbir erkeğin kayıtsız kalamayacağı güzellikte. Özenle, çok yetkin bir estetik cerrahın elinden mükemmele ulaşmak adına bir dizi operasyondan geçmişçe kusursuzlukta bir güzellik. Yeter mi? Yetmemiş zaten, mühendis aynı zamanda ve lisans üstü eğitimi de eşi tarafından başladığı an bıraktırılmış, çalışması engellenip eve kapatılmış. İyi bir ailesel eğitim ve terbiye aldığı her halinden belli, hanımefendi nitelikli. Ve de henüz 22 yaşında pırıl pırıl bir hanım kızımız.

Ağlıyor ana kız karşımda, başlarına gelenden, boşanıyor olmasından ziyade ortak dostumuz bir doktorun sözlerinin içlerini acıtışına ağlıyorlar, ben de tutamıyorum kendimi içim acıyarak.

Öğüt veriyor doktor beyimiz: Bak kızım artık dulsun sen, çok dikkat etmelisin. Annenin dizi dibinde oturacaksın, annenle gideceksin her yere, arkadaşlarınla hele gece falan çıkamazsın artık evden. Başın önünde gezeceksin, hareketlerin çok ölçülü olacak, çok dikkatli olacaksın, erkek arkadaş falan düşünme bile, çünkü dulsun, tek bakış açısı ve beklentiyle yanaşırlar sana vs.vs…

Şimdi bu hanım kızımıza mı, yaralı annesine mi, doktor beyimize mi üzüleyim?

Gerçi dul, eşi ölen kadına denir, lakin ister dul densin, ister boşanmış, neyle ifade edileceğinden ziyade nasıl ifade edildiği önemli bu noktada.

Ve hanım kızımız acıyla yanıtlamış bu önerileri, biraz da sinirle: Ama doktor bey amca, sizin kızınız benden de büyük ve başka ilde tek başına yaşıyor, buna rağmen bana nasıl böyle bakıp da böylesi acımasız sözler söyleyebiliyorsunuz? Doktorumuzun yanıtı: O henüz genç kız, sen dulsun, onunla bir misin sen?

Bu hanım kızımızın ilk erkek arkadaşı bu boşanmak üzere olduğu damat bey ve de bu ilk erkek arkadaşıyla evlenmiş hanım kızımız.

Yanlışlığını vurguladım doktorumuzun düşüncesinin, yanlış anlamış olmayasınız dedim, fikrimi söyledim, üzülmemelerini, üzerinde durmayıp boş vermelerini, önemsememelerini söyledim, ama o an daha önce bana söyledikleri geldi aklıma…

Bir operasyon geçirmiştim, göğsümdeki kanserli doku alınalı bir ay olmuş ve bu doktor bey geçmiş olsuna geldiğinde ilk söylediği, üstelik gülerek, adeta müstehzi: Eee Reyhan Hanım, artık yarım kadın oldunuz ha? Daha sonra kemoterapi dönüşü o en bitkin, ıstırap içinde kıvrandığım bir ziyaretinde de: Size hiç yakışmıyor, alışmamışız sizi bu halde görmeye, kalkın kalkın, toparlanın kendinize gelin. Ne bu yaşlı kadın gibi olmuşsunuz. Bu ikinci söylemde de art niyet yoktu, cesaret verme, eskiye döndürme gayreti vardı şüphesiz, üzülmüştü de muhakkak benim o halimi görmekten, o hayat dolu, yerinde duramayan beni öyle bitkin ve acı içinde, eski bakımlı halinden eser kalmamış, dökülmüş saçlı görmekten, ama böyle mi olmalıydı söylemi? Yaralanmıştım, incinmiştim. Bir doktorun tesellisi, iyiye, güzele, doğruya dolayısıyla hayata döndürme gayreti daha farklı yaklaşım ve sözcüklerle olmalıydı. Zaten yıkılmış, ıstırap içinde, umarsız olan beni daha da yıkmamalıydı, ama ne yapalım onun ifade tarzı da bu demek ki aslında çok iyi niyetli ve yardımsever biri de diye alınmamaya, kırılmamaya, üzülmemeye çalışmıştım pek beceremesem de.

Ben ki bu yaşımda, bunca yaşanmışlıktan sonra…

Ya o; daha hayatın başında, henüz bir şey yaşamamış…

Yıkılmış, tutunulası bir yan ararken yaşamda, bir yandan da başına gelenlerin acısını yaşarken…

Demek ki ilk erkek arkadaşıyla evlenmiş, yani yaşamına bir tek erkek girmiş bir genç kız, resmi oluşuyla bu birlikteliğin gencecik yaşında kara yaslara bürünüp eve kapanacak, nokta koyacak yaşamına. Kara bir leke gibi taşıyacak o resmiyeti…

Diğer yandan, nikah yoksa, dökülmemişse resmiyete, yaşamına kaç erkek girmiş olursa olsun herhangi bir kızımıza da her şey mubah, özgürlük sınırsız…

Olmadı doktor bey, olmadı!

Hadi bana söylediklerin neyse de…

Bu hanım kızımıza söylediklerin, bu bakış açın hiç olmadı!!!

 
Toplam blog
: 290
: 553
Kayıt tarihi
: 11.03.08
 
 

İlk ve orta öğrenimimi Gölcük/ Kocaeli, lise ve üniversite öğrenimimi Ankarada gördüm. İlk okuldan..