Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Nisan '11

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Nükleer santral ve insan

Nükleer santral ve insan
 

“İnsanoğlunun hırsı, insan olduğundan beri devam ediyor” diye düşünsek acaba ilk ve ilkel insanlara haksızlık mı etmiş oluruz bilmiyorum. 

İlk insanların yeme içme, barınma ve üreme gibi temel ihtiyaçlarını karşılamaktan başka ne gibi kaygıları ve nasıl istekleri vardı? Bu temel ihtiyaçlarını karşılamak için birbirleri ile nasıl çekişme içindeydiler? Kesin olarak bilmiyoruz. Eldeki bulgular birer varsayım veya kurgudan ibaret. 

Bir kitapta okumuştum, Alp Dağlarından buzullar içinde bulunan beş bin yaşındaki bir erkek iskeletinin arkadan okla vurulduğu ve midesinde buğday tanelerine rastlandığı yazıyordu. Kim, niçin öldürmüştü dağ başındaki o adamı? Bu olayı insan kini- öfkesi, hırsı veya rekabeti olarak düşünebilir miyiz? 

Günümüz Teknoloji dünyasında insan ihtiyaçları durmadan artıyor. İhtiyaçlar ve istekler arttıkça tüketim hızlanıyor. 

Devletler kendi insanının refah seviyesini artırmak istiyor. Bunun için savaş dahil, insan hayatını riske koyabilecek çoğu şeyi göze alıyor. 

Teknoloji ve ona bağlı olarak sanayi-endüstri hızla gelişiyor ve yeni enerji kaynaklarına ihtiyaç duyuluyor. Dünyada petrol ve doğalgaz gibi enerji kaynakları sınırlı. İnsan refah düzeyini artırmak için yeni enerji kaynaklarını üretme ihtiyacını duyuyor. Gelişmiş ülkeler yeni kaynaklar peşinde. Emperyal hırsları ile gelişememiş devletlerin başına, “kaşının üstünde gözün var” diyerek acımasızca çullanıyorlar. Bu güçler de kendi aralarında rekabet halindeler. Gözlerini kırpmadan doğayı tahrip ediyorlar, toprağı kirletiyorlar. Doğanın tahrip olması, toprağın kirlenmesi besin değerlerini bozuyor ve insan sağlığı etkileniyor. 

İnsan sağlığını olumsuz etkileyen etkenlerin başında, radyoaktif maddeler geliyor; 

Bu günlerde Japonya’nın başına gelen felaketle birlikte nükleer santral tartışması dünyada yeniden alevlendi, Nükleer santraller, iyi kurulmadığı ve iyi işletilmediği zaman birtakım felaketlere yol açabiliyor. Santraldaki bir arıza veya dıştan gelebilecek bir etki bol miktarda radyoaktif maddeyi çevreye salıyor ve bu madde tartışmasız insan sağlığını doğrudan etkiliyor. Sakat doğumlar, kanser hastalıkları ve genetik arızalar bunlardan bazıları. 

Dünya Çernobil faciasını yaşadı. 26 nisan, 1986 yılında meydana gelen Çernobil kazası 20. yüzyılın en büyük nükleer felaketi olarak tarihe geçti. Çernobil kazası komşu ülkeler başta olmak üzere sayısız insanı etkiledi. Kimini sakat bıraktı, kimini öldürdü. Etkisi, bunca yıl geçmesine rağmen daha devam ediyor. Şimdi de dünya Japonya felaketini yaşıyor. Doğal afet kazasından dolayı nükleer santral tehdidi ilk kez dünyaya korku salıyor. Tsunamiden etkilenen Fukuşima Nükleer santralı okyanusa sızıyor. Okyanus tüm dünyayı sarıyor. Bulutlar radyoaktif madde yüklü olarak dünyanın üstünde dönmeye devam ediyor. Japonlar olayın basın kanalı ile abartıldığına dair açıklamalar yapıyor. Olay belirsizliğini koruyor. 

Kaynaktan (Nükleer Enerji Bilgi Formu) alınan bu bilgide bir artış olmamışsa, dünyada 443 nükleer santralı var. Dünyada enerjinin % 15’i bu yolla üretiliyor. Fransa tükettiği elektrik enerjisini % 80, ABD %20 , Belçika %56, Japonya %55, Rusya %16, Ermenistan %43 olarak bu santrallardan karşılıyor. 

Doğalgaz ve petrol zengini ülkeler de nükleer santrallar kuruyorlar. Çünkü enerji maliyeti ucuz. 

Nükleer santrallara karşı petrol şirketlerinin propagandası olduğu açık. Öte yandan olası bir felaket dünyanın sonu olabilir. 

Dünyanın kirlenmesi, doğanın tahrip olması dünyadaki nüfus artışından ve acımasız rekabet hırsından kaynaklanıyor. 

Geçmiş zamanda ve günümüzdeki yaşam güçlü zayıf ilişkisi . Haksız rekabet ortamı. 

Doğayı tahrip edenler güçlüler 

Öte yandan insan yaşamı ve yaşama hakkı. Sağlıklı yaşam; Doğa tahrip olmasın. İnsan yaşamı riske girmesin ve kimse acı çekmesin. Bebekler, çocuklar sağlıklı süt içebilsinler, insanlar temiz balık da yesinler. Ve kanser denen o illetin acısını yaşamasınlar. 

Yaşamak ve ayakta kalabilmek için çağımız, rekabet içindeki teknoloji kervanına katılmayı zorunlu kılıyor. Hüseyin Seyfi 

 
Toplam blog
: 498
: 1546
Kayıt tarihi
: 12.08.07
 
 

Öğretmen Okulunu ve İktisat Fakültesi Kamu yönetimi bölümünü bitirdim, eğitimciyim, İyi derecede ..