Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '11

 
Kategori
İlişkiler
 

O, içinize sinmiyorsa

İşte kolay kolay kaçamayacağınız bir soru; Sindirebiliyor muyum? Biten bir aşkın son günü, koca şehrin yanlızlığını tercih etmiş, bir köşede oturuyorsunuz. Geçmişin kritiğini yapmanın tam zamanıdır. Ve fark etme şansınızın olduğu bir gerçeği işte tam da bu zamanda yakalayabilirsiniz. Gözlerinizi açıp, şöyle bir dik oturarak, taa başından beri kendinizi nasıl kandırdığınızı dürüstçe, mertçe bir düşünün bakalım. Onu ilk gördüğünüz andan itibaren gözünüze inen perdeler belki de bir bir kalkıverir. Kimin aklına gelirdi o muhteşem güzelliğin, aşk ve sahiplenme yüzünden, labirent haline gelmiş bir aşkın çıkış bileti haline geleceği? Dekolteydi, etek boyuydu, etini gösteren pantalonuydu, dertlerine derman olmaya çalıştığı kankisi derken, boğulduğunuzu ve tabi boğduğunuzu şimdi anlıyor musunuz? "Seni seviyorum" dediğinizde, aslında "Ben de seni" gibi bir yanıt beklediğinizi, duyamayınca da içinizde bir yerlerde kırılan gururunuzun "Ben sana gösteririm" diye intikam yemini ettiğini hiç anlayamadınız değil mi? Anlayamamışsınızdır. Aşk bir yanılsamadır çünkü. Parmak izimizden genlerimize kadar tamamen farklı olduğumuz halde, bir gün birisi karşımıza çıkar ve onu "Ruh ikizimiz" ilan ediveririrz. Bu bedelsiz beğenilmenin onun omuzlarına yüklediği ağırlığı taşıması o kadar zordur ki. Ama bunu aşkın kırıklarını görmeden anlamak neredeyse olanaksızdır. 

Şimdi kafanızı karıştıran duygularla yaşayacaksınız bir süre. Vicdan muhasebesi yapacaksınız. Haklı olduğunuzu düşündüğünüz noktalara büyüteçle bakacaksınız. Ve tabi onda yarattığınız travmaya gerekçeler arayacaksınız. Kendinizi kandırarak başladığınız aşka, yine kendinizi kandırarak son vereceksiniz. Ödediğiniz bedeller ne çoktu değil mi? Bir sürü ucuz hazzı elinizin tersiye ittiniz. Asla hazmedemeyeceğiniz lokmaları onun için yuttunuz. Kişilik hakkı olarak gördüğü ama sizi yerle bir eden hallerine katlandınız. Ve bunları yaparken kendinizi onun oyuncağı gibi hissettiniz. İşte şimdi geriye dönüp baktığınızda, başından beri sindiremediğiniz ne kadar çok şey olduğunu görüyorsunuz. Bu mudur? 

Hadi eğri oturup doğru konuşalım. Hiç bir gerekçe bir insanın hayatına, en güzel gerekçelerle de olsa dalıp, acı üretmeyi haklı gösterecek kadar büyük değildir. Günün birinde yüreğinizde yer etme olasılığı olan bir insanla karşılaşırsanız, lütfen en başından şu soruyu kendinize sorun; Sindirebiliyor muyum? "Hoş biri işte" ya da "Önce tanıyayım, sonra ilişkimiz nereye varacak görürüz" gibi yaklaşımların, hesaplayamayacağımız, dolayısıyla da ödeyemeyeceğimiz bedelleri olabilir. Ve genelde fatura ödeyebileceğimizden fazladır. Daha kötüsü, bu taktik hatası başkasına da fatura edilecektir. O zaman sizi gerçekten önemsememiş olması için dua edin. Çünkü aksi taktirde hata sizin, bedel ödemek iki kişinin sorumluluğunda olacaktır. Oysa zamanında kendinize soracağınız basit bir soru belki de bu eziyeti önleyebilecektir. Kim bilir? 

 
Toplam blog
: 68
: 644
Kayıt tarihi
: 17.11.08
 
 

1964 İstanbul doğumluyum. Bekarım. Çocuk hastalıkları uzmanıyım. Halkla İlişkiler ön lisans ve İk..