O piti piti

Çocukluğumuzun, en tatlı, en vazgeçilmez saatleriydi akşam saatleri. Çizgi oynar, elim sende oynar, tekerlemeler söyler, Ay' a merdiven dayar tırmanırdık hayallerimizde. Bazı tekerlemelerde, “ A… ne kadar ayıp” bunu bidaha duymıyım senden, yoksa acı biber sürerim ağzına nidaları ilke karşılaşırdık.

kocakarı kalktı

lambayı yaktı

üç göbek attı

yatağına yattı diye…

ne anlam ihtiva ettiğini bilmeden bas bas bağrınıp, sokaklarda söylediğimiz yukarıdakine benzer örneklerde...

İyi bir anlam itiva etmediğini, büyüyünce... büyüdükçe... elbiselerimiz temiz kalıp, içimiz kirlendikçe öğrendik. Oysa elbiselerimiz kirli olsa da o zamanlar ruhumuz karbeyazdı ki; zaten cinsellik hep kirli bir şey olarak öğretildi bizlere. Herkesin yaptığı şeydi oysa...

Yapılmadığında kendini, sinirlilik, huzursuzluk, aksiniyete, saldırganlık olarak gösteren eksiklik. Sahi cinsellik neden bu kadar kaka, hepimiz o naneyi yediğimiz halde… Kaka ise niye hala yiyoruz. Her neyse… Ben tekerleme anlatıyordum, tekerlendim geldim bakın yine nereye... Laf lafı açıyor işte ne yaparsın. Açılınca da kapatmak zaman alıyor. Kapanınca açılmanın zaman aldığı gibi…

Hadi devam edelim o zaman tekerlemeye. Tekerlenmeye...

ooo piti piti karemela sepeti
terazi lastik jimnastik
biz size geldik bitlendik
hamama gittik temizlendik

İşte bir ayıp daha... İnsan bitlense bile yüzüne söyler mi? kız. Hamama gitmiş temizlenmiş ya işte…

Karga karga "gak" dedi,
"Çık şu dala bak" dedi,
Karga seni tutarım,
Kanadını yolarım.

Biz bir de şöyle söylerdik bunu.

Karga karga "gak" dedi,
"Çık şu dala bak" dedi,
Çıktım baktım o dala
Budala da yavrum budala.

Çok söylediğimiz bir başka tekerleme

Oooo.....
İğne battı,
Canımı yaktı,
Tombul kuş Arabaya koş.
Arabanın tekeri,
İstanbul'un şekeri.
Hop Hop altın top,
Bundan başka oyun yok.

Bu ise en çok söylediğimiz. :))

-Komşu, komşu !
-Hu, hu!
-Oğlun geldi mi?
-Geldi
-Ne getirdi?
-İnci, boncuk.
-Kime, kime?
-Sana, bana.
-Başka kime?
-Kara kediye
-Kara kedi nerede?
-Ağaca çıktı
-Ağaç nerede?
-Balta kesti
-Balta nerede?
-Suya düştü.
-Su nerede?
-İnek içti.
-İnek nerede?
-Dağa kaçtı.
-Dağ nerede?
-Yandı, bitti kül oldu

Bu da herhangi bir oyuna başlarken sıralamayı bulmak için işaret parmağımızı ağzımızın içine sokarak yuvarladığımız ve ebeyi bulduğumuz tekerlememiz.

Portakalı soydum,
Başucuma koydum.
Ben bir yalan uydurdum,
Duma duma dum.
Kırmızı mum.

Bu da unuttuğumuz, unutmaya yüz tuttuğumuz kan yapıcı, yendiğinde ısıtan değerli bir besinimizi hatırlamak adına olsun.

dolapta pekmez
yala yala bitmez
ayşecik
cik cik cik
fatmacık
cık cık cık
sen bu oyundan çık

Bu da okulda, genelde küçüklerle dalga geçmek için söylediğimiz, “kendimiz çok büyüdük ya” tekerleme. Nesiller boyu da söylenecek olan.

Mini mini birler,
Çalışkandır ikiler,
Mavi gözlü üçler,
Dayak yiyen dörtler,
Misafirdir beşler,
Altılar, altınımı çaldılar,
Yediler, yemeğimi yediler,
Sekizler, semizdirler,
Dokuzlar, doktor oldu,
Onlar bizi okuttu.

Ve diğerleri…

Pazara gidelim,
Bir tavuk alalım,
Pazara gidip,
Bir tavuk alıp ne yapalım?
Gıt gıdak diyelim.
Happur huppur,
Happur, huppur yiyelim.

Küçük dostum gelsene
Ellerini versene
Ellerimizle şap şap
Ayaklarımızla rap rap
Bir şöyle, bir böyle
Dans edelim seninle.

Elim elim epenek
Elden düşen kepenek
Kepeneğin yarısı
Keloğlan'ın karısı

Evvel zaman içinde
Kalbur zaman içinde
Deve tellal iken
Sinek berber iken
Ben annemin babamın beşiğini
Tıngır mıngır sallar iken
O yalan bu yalan
Fili yuttu bir yılan
Bu da mı yalan...

Finalde ise… beni hep garip bir hüzne sürükleyen, camın buharını silerek dışarıyı seyrettiğim, yağmuru sevdiğim halde, dışarıda oynama özgürlüğümü elimden aldığı için burulduğum anlarımda dilime dolanan tekerleme.

Yağ yağ yağmur

Tarlada çamur

Teknede hamur

Ver Allahım ver

Sellice yağmur

Ya sizin? Sizin tekerlemeniz hangisiydi… ?