Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Eylül '11

 
Kategori
Aile
 

Oğluma mektuplar-8

Sevgili oğlum…

Dayın ameliyat oldu… Ordaydık. Ameliyathanenin kapısında bekledik heyecanla. Önemsiz bir ameliyattı. Fıtık ameliyatı. Yarım saat sürmedi. Ama bana bir yıl gibi geldi. Orada bazı insanların sorularına muhatap oldum. Hayattan soruyorlardı. Hastane koridorlarında yaşanan hiç sevmediğim muhabbetler işte. Konu asla hasta değildi. Siyaset, ekonomi,dünya, insan… Oraya geliş gayeleri, iç dünyalarında biriken safraları atmak. Genellikle bayanlar arasında geçen bu muhabbetlerin bayların da hastalığı olduğu fark ettim. Cehalet bu. “Alimler meclisinde sükut, cahillerin en güzel süsüdür” Bunlar alim ben cahil miyim? Her ameliyatın bir riski var. Ama kimsenin umurunda değil. Cevap vermiyorum çoğu soruya… Nadan ile sohbet etmek güçtür bilene/ Çünkü nadan ne gelirse söyler diline… Sorular yağmur gibi. Bazen çok kısa cevaplar veriyorum. Bu seferde “rahatsız mısın Metin bey?” diyor bir aklı-evvel!... Cevap vermiyorum, bu sefer “ne yaptın” diyor. Aval aval yüzüne bakınca “ben bitirdim” dedi… Neyi bitirmişti acaba? İlginç… Bekledim bir süre “çocukların” dedi… Jentonum düştü… Zorunu anladım “ben bitirmedim, yetiştirdim” dedim. Önüne baktı, başını diğer tarafa çevirdi. Çıkış yolu aradığı belliydi. Baltayı taşa vurduğunu belli etmemek için üstü başını düzletti. Ayağa kalktı, kırk sene önceki kıyafetleri giymiş bir bayana bir şeyler dedi, ameliyathanenin çıkış kapısına doğru yürüdü gitti.

Gitti, ama beni de alıp götürdü bu bitmiş adam.

Bitirmek. Üzerine aldığın  bir işi bitirmek. Elde avuçta olanı bitirmek. Stokları eritmek. Kötüsü, onulmaz duruma getirmek, mahvetmek…

Bir türlü insanı anlamada “bitirme” sözcüğüne güzel bir mana bulamıyorum. Konu insansa, çocuklarsa, nasıl bitirme yani… Verdi, verdi bitirdi!..

Hay Allah, kaç kız, kaç oğlan çocuğu var bilmiyorum ki?… Belki o zaman daha sakın bir değerlendirme yapacağım ama olmuyor. Şeytan, sinirlerimi  kopma noktasına getirirken bam telimin kopacağını hesap etmiyor ki…

Tam karşımda bir sürü insan var. Bize bakıyorlar. Annenle bana yani… Annen ikide bir ayağıma vuruyor, basıyor adeta. Bir, iki, üç… Karşımızda oturan insanlar gülmeye başlayıncaya kadar devam etti ayağıma basmaya…

“İnsanın karakteri  en çok nelere güldüğünden çıkar ortaya”…Güldüm, n'oluyo dedim… “Kilitlendin yine” dedi…

Kilitlenmek ne kelime, zum yaptım eski yıllara!... Hepinizin dünyaya geldiği günlere gittim.

Sizi bitirmek için değil, yetiştirmek için verdiğimiz kutlu mücadeleye gittim.

Hanım, biz bitirmedik yetiştirdik, hem birbirimizi hem de çocuklarımızı” dedim. Huyumu bilir, benim bildiğim gibi… Dikkatimi, o hüzünden, o onulmaz yaradan kurtarmak için “bu kadın ne yapıyo, adamın ayağına basıyor diye bize gülüyorlar” dedi.

Usulca “şu giden de benim yüreğime bastı” diyerek  annenin ayağına bastım ama onun kadar  şefkatli değildim.

“Beyni fıtık olmuş insan”a gülmek değil, bir şeyler daha söylemek lazımdı.

Anladık, birbirimize baktık. Seni düşündüğümüz gözlerimizden belliydi. Ama aklımız ameliyat da olan dayında idi.

Fıtık olmuştu, ameliyat oldu, kurtuldu şükür. Ama, orada havadan sudan sohbet eden kendini sağlam bilen hastaların tedavisi yok oğlum…

 
Toplam blog
: 449
: 609
Kayıt tarihi
: 24.06.08
 
 

Rizede yayınlanan ilk renkli gazete ViraHaberin kurucusuyum 5 sene baş yazarlığını yaptım. İLESAM..