Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '08

 
Kategori
Felsefe
 

Ölü olan özgürdür

Ölü olan özgürdür
 

“Almanca Freiheit, Fransızca liberté, İngilizce liberty, freedom, Latince libertas olarak tanımlanan ve siyasal, toplumsal, felsefi ve gündelik yaşam alanlarında ceşitli anlam boyutlarında kullanılan kavram ya da kategori.

En genel haliyle, özgürlük, bağlı ve bağımlı olmama, dış etkilerden(etkenlerden) bağımsız olma, engellenmemiş ve zorlanmamış olma halini dile getirmektedir. Buna paralel başka bir gündelik tanımı, insanın kendi kararlarını kendi istemine ve düşüncelerine göre belirleyebilmesi, ve kendi seçimlerini kendi iradesiyle yapabilmesi olarak belirir. Burada özgürlük bir <ı>irade özgürlüğüdür. Türk Dil Kurumu, Güncel Türkçe Sözlük'de <ı>özgürlük sözcüğünü şöyle tanımlamaktadır:

"1. Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbestî.

2. Her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumu, hürriyet."[1]

Siyasal ve toplumsal alanda özgürlük kavramı daha karmaşık ve çok-anlamlı tanımlar ve tartışmalar getirir beraberinde. Felsefi anlamda (düzlemde) ise kavram tamamen kuramsal boyutta değerlendirilir ve düşünce tarihinin başlangıcına kadar uzanan bir geçmişe sahip olarak ortaya çıkar. Hemen bütün öğretilerin bir özgürlük tanımlaması ve buna göre bir özgürlük talebi vardır. Aydınlanmacılık ile beraber özgürlük, felsefi ve toplumsal bir ilke olarak formüle edilmeye girişildi. Modernizm, başlangıcından itibaren mutlak bir özgürlük talebi ve iddiası olarak ortaya konulmuştur.

İstenç özgürlüğü, irade özgürlüğü, ifade özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, bireysel özgürlük, toplumsal özgürlük ve benzeri kavram ve kategoriler felsefi Özgürlük nosyonu başlığı altında tartışılıp değerlendirilen ve siyasal içerimleri de olan birkaç önemli kavramdır.” Vikipedi sözlüğünden genel anlamda Özgürlük ne demektiri açıklamak için yaptığım alıntıdır bu yazılanlar.

Bu yazımda “insanlar özgür olmak isterler mi, istiyorlar mı?” sorusu üzerinde durmak istiyorum.

İnsanlar özgür olamazlar, olsalar bile özgür olmayı istemezler.

İnsanlar özgür olamazlar, çünkü sevgili psikiyatr dostum Prof. Dr. Ünsal Söylemezoğlu’nun tabiri ve tasviri ile “insan 7 unsurla oluşan bir karaktere sahiptir. İki dededen, iki büyük anneden dört etti, iki de ana ve babadan etti 6 bir de kendisi etti yedi” der o. Ben buna Cengiz Han’ı bile katarım, çünkü yapılan araştırmalar neredeyse adamın tüm dünyaya dölünü bıraktığını söylüyor. Hal böyle olunca “gen” dediğimiz ve

“Gen, genel anlamıyla bir kalıtım birimidir. Bir tanıma göre gen, genom dizisinde yeri tanımlanabilen, transkripsiyonu yapılan, düzenleyici ve/veya fonksiyonel bölgeleri olan bir bölgedir.[1][2] Gen regülasyonu ve transkripsiyonunun karmaşıklıklarını içeren, yeni ve öz bir tanıma göre gen, "aynı sınıftan (protein veya RNA) işlevsel ürünler şifreleyen, potansiyel olarak birbiriyle örtüşen, genom dizilerinin birleşimidir".[3]

Gen, kalıtımın temel fiziksel ve işlevsel birimidir. Her gen, protein veya RNA molekülü gibi özel bir işlev taşıyan kromozomların belli bir noktasındaki nükleotid dizilerinden oluşur.

Klasik genetikte, aynı biyolojik işlevleri yöneltip yöneltmemelerine ve karşılıklı rekombinasyon yapıp yapmamalarına göre alel ve alel olmayan genler vardır. Alel genler, aynı özellik üzerinde etkili olan genlerdir.

Klasik genetikte gen bir alt birim olarak kullanılır. Mutasyon ve kombinasyonların genlerde oluştuğu kabul edilir.

Kalıtım olayı, doğrudan kromozomlarıın mitoz ve mayoz bölünmeler ve döllenmedeki davranışlarına bağlıdır. Her bir kromozomda sayısız kalıtım birimleri, genler bulunur ve bunların güzel genler güzel olur. Kalın yazı Bir karakter kalıtımı ancak birbirlerine zıt iki durum olduğu zaman incelenebilir. Mendel'in çalışmalarında bezelyelerde ele aldığı şekil morfolojisinde düzgün ve buruşuk tohum özellikleri gibidir. Canlı birey böyle zıt durumlardan sadece birini gösterebilir. Bu nedenle <ı>alel genlerden söz edilir. Homolog kromozomların aynı lokusunda yer alan, iki veya bazen daha fazla sayıda alternatif karakterlerin genlerine "alel genler" denir. Düzgün ve buruşuk tohum morfolojislerini belirleyen genler gibi. “

Şeklinde açıklanan kalıtım unsurları taa en baştan özgürlüğümüzü çalmışlardır. Çalmayı bırakın, temelimizi atmış bizi biz yapmak için çalışmışlardır. Hal böyle olunca özgür olma şansı olmayan bir canlı orta yere çıkmaktadır.

Sokaklarda “özgürlük, demokrasi” gibi çığlıklar atan insanların istedikleri nedir? Özgürlük mü, yoksa benzerlerini aramak mı? Yani kendileri gibi düşünenlerden oluşmuş bir kapalı toplum oluşturmak mı? Ya da böyle topluluklar oluşturup pastadan manalı paylar almak için çalışanlara yardımcı mı olmak amaç?

Özgürlük isteme palavrasının altında yatan, tabiatın sesine kulak verip genlerin ittiği yere gitmektir. Özgürlük bir nevi yalnızlıktır birey için birey bu yalnızlıktan korkar. O nedenle özgürlük istemez , sığınma ister. Özgürlük ve demokrasi diye haykırırken de sığınma ister, haklarından söz ederken de. Ait olma duygusu , özgür olma isteğinden daha güçlüdür. Tülay Bilin’den bir alıntı yapmak istiyorum, ki bu hanım kendinde gelişmiş bir aidiyet duygusu olduğundan söz ediyot yazısında ve bir arkadaşını anlatırken kendi vardığı noktada aidiyete bir gerekçe sunmak istiyor.

İstanbul ‘da yaşayan bir arkadaşım şehir dışından bir yerden iş teklifi aldı ve gitti. Orada küçük bir ev tuttu 2 yıl yaşadı. Üstelik eşi İstanbul’da kaldı. 2 yıl sonra proje bitti. Evin eşyalarını tekrar İstanbul’a taşıdı. Aradan 4 ay geçti tekrar bir iş teklifi aldı. Ama projenin ilk bir yılı tekrar İstanbul dışında olacaktı. Bu sefer evi taşımadı. Eşyalı bir ev tuttu. Yani başkasına ait eşyalarla birlikte yaşamak. Bu duygu erkekler için biraz daha kolay da biz kadınların ev ile ilgili takıntıları daha fazladır. Arkadaşıma sordum;
- Bir başkasının eşyaları ile yaşamak nasıl bir duygu?
- Hiç önemli değil. Kendimi özgür hissediyorum demişti.
Hatta bu işi almak için konuşmaya gittiğinde patron şöyle demiş;
- İnşallah sizinle uzun yıllar çalışmak isterim.
Arkadaşımın cevabına ise çok şaşırmıştım:
-Ben size uzun yıllar birlikte çalışmak için söz veremem. Böyle bir düşünce içinde değilim. Ancak proje bitiminde tekrar görüşürüz.

Bu cevaba şaşırmamın nedeni ise ben Hürriyet Gazetesine girip ancak 22 yıl sonra çıkabilmiştim. Sonra Dünya Gazetesi 8 yıl. Ama eski yazılarımda da belirtmiştim. Büyük holdinglerde çalışmak insana güç veriyor ama artık bu güce ihtiyacım yok. Çünkü ben tek başıma bir güç oldum diye. Demek ki insanın gücü arttıkça aidiyet duygusu değerini kaybediyor. “(http://www.maksimum.com/saglik/haber/164/86760.php)

Güç ve aidiyet ilişkisi kurulmuş, yani güçlü oldukça özgür oluyorsunuz gibi. Bence bu fikir de bizi özgürlüğe ulaştırmaz, güç sahip olmak demektir, sahip olmak kaybedecek şeylerinin olması demektir, kaybedecek şeylerin olması özgürlüğün en temel düşmanıdır.

Özgürlük bir nevi ihtiyaçlarını sıfıra indirmektir.

Ölü olan özgürdür.

Ölüden sonra ihtiyacı en az olanlar özgürdür.

Doğumda genlerden gelen zincirleri, doğduktan sonra, çevreden, okuldan ve aileden gelen yeni zincirleri, öğretilmiş tüm değer zincirlerini kuşanmış bir insan sokağa çıkıp istediği özgürlüğün ne olduğunu biliyor mu dersiniz. Bana göre bilmiyor.

Özgürlük bir romantik duygu, aşk gibi kavuşulmadıkça bitmeyen bir duygu. Binlerce yıldır insanlar özgürlük isterler sebebi de bu dur. Aşk gibi ne olduğunu bilmeden yaşanan, hissedilen bir şeydir özgürlük.

Afşar Timuçin Özgürlük adlı şiirinde diyor ki

“Kuşlar özgürlüğü kanatlarıyla yazarlar
Göklerin serin mavisine
Özgürlük biraz benzer
Güllerin çocuk yüzlü durgun güzelliğine
Özgürlük biraz benzer
Denizlerin ufuklarda başlayan bitmezliğine

Beyazlara çizilen yorgunluk
Silinir martıların korku veren sesinde
Ne varsa göklerde var
Ovalardan ufuklara kadar
Ne varsa gözlerinde”

o da gözlere esir olmuş ama özgürlük anlatıyor.

Özgür müsünüz?

Ne kadar özgürsünüz ve nereye kadar?

Özgür olmayacağınız yeri seçme özgürlüğünüz var mı?

Yoksa doğduğunuz hapishanelerde mi yaşıyorsunuz?

Yeni hapishanelere geçen var mı?

 
Toplam blog
: 283
: 1304
Kayıt tarihi
: 04.12.06
 
 

Nükleer fizik doktoru, şiir yazmaya çalışıyor, kalite yönetim sistemleri danışmanı, öykü deneme yaza..