Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Nisan '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ölüm

Ölüm
 

Çocukken, ölümün bendeki karşılığı;

Giden biri vardı, onu uğurlamaya gelenler, ölü yıkanması için yakılan ateş, ateşin dumanı, su kaynatılan koca koca kazanlar, ölü yıkayıcısı, kefen bezi, hoca ve hocanın vaazı, konuşan kadınlar, anlam veremediğim yüksek sesle ağlamalar, eğer ölü'nün yakınları birbirine kızgınsa, ağlama esnasında atılan laflardı. Birde hiçbir zaman anlayamadığım öünün karnı üstüne konulan bıçak'tı..... Eğer yakın komşuysa ölen, cenazeye uzaktan gelipte konuk edilen misafirlere ikramdı...buydu yani ölüm...

Büyüdüm galiba, Ölümün soğuk kokusunu hisseder gibiyim....Çocukluğumun ölüm kavramı değişti zihnimde..

Ölüm ensemde ara ara... Aklım yüreğimle beraber bana pusu kuruyor, her ölümün ardından. Acıtıyor yüreğimi, daha sulugöz oldum, daha kendimi yargılar oldum, zamansız gitmelerin ardından. Hz.Mevlana'nın vuslat'ı olsada ölüm, bizim için kayıp anlamında her daim yüreğimizde yerini alır.

Gidenlerin acısı, anısı, kaybolan paylaşım, eksiklik aldı yerini.. Hasta olup'ta alıp başını gidenlerin yanında, birde zamansız ölümler var hayatımızda... Bir varmış, bir yokmuş hesabı.

Herkes kendi dünyasında yaşıyor olduğundan beri; akraba ziyaretlerimiz bayramdan bayrama, hastadan hastaya, düğünden düğüne bırakalı beri, her ölüm'ün başında sessizce gözyaşlarımızla birlikte akan pişmanlık selidir aslında..

Buluşamamanın, arayıp soramamanın pişmanlıklarıdır..Her ölümde geride kalanlara daha çok vakit ayırma sözünün alındığı an'dır..Ama hep ertelenen, birdahaki ölüm'e kadar unutulan sözdür.

Ölüm kokusu saldı yine, gidecek birileri var ailemde, ama ben hala büyümek istemiyorum, lakin büyüdüğümü ne yazıkki kokuyu aldığımda, canım yanarak hissediyorum.

 
Toplam blog
: 359
: 1593
Kayıt tarihi
: 29.11.06
 
 

Deli-dolu, akıllı,  yalandan yere çamura yatan, normal değerlerde zekalı, esprili, şakacı, kendin..