On iki adaların en sakinlerinden - Kalymnos

Kalymnos’a gitmenin en eğlenceli tarafı Kalymnos’a giden yol.

Kos’da kaldığımız 3 günün birini Osmanlı’daki adı Kilimli olan On İki adaların bir diğer üyesi Kalymnos’u ziyaret etmeye ayırıyoruz. On iki adalar arasında çalışan feribot seferlerini  www.12ne.gr adresinden ( Dodekanisos Seaways ) yada bir turizm ofisinden, bilet acentasından öğrenerek tercih edeceğiniz bir saatte uygun deniz aracına bilet alabiliyorsunuz. Bu araçlar duruma göre araba alan feribotlar olabildiği gibi sadece yolcu taşıyan Dolphın’ler yada yüksek hızlı katamaranlar yani bizim bildiğimiz adı ile deniz otobüsleri  olabiliyor.

Kos limanından kalkarak Kalymnos’a günübirlik deniz sefası amaçlı turlar düzenleyen turist tekneleri de var. Bizim istediğimiz gün ve saatte yüksek hızlı bir katamaran denk düşüyor. ( 14,50 € )

Bu son derece konforlu, klimalı, modern ve şık yüksek hızlı katamaranları eğlenceli kılan, bu gemilerde bizde olduğunun aksine seyir halinde iken dışarıda güvertede oturmaya ve dolaşmaya izin veriyor oluşları. Güneşli pırıl pırıl aydınlık bir yaz sabahında, Ege’nin mavi serin sularını hızla yara yara Türkiye’nin Bodrum yarımadasına neredeyse paralel bir rota ile yaklaşık yarım saatte Kalymnos’a gidiyoruz.

Arkadaki oturma grubunda, bir katamaranda seyahat ederken dahi güneşin her kırıntısını sömürmeye çalışan Avrupalı turistler sakince yanmaya çalışıyorlar. Ama Katamaranın en önünde durmakta direnirseniz teknenin hızı sizi sıkı bir rüzgar ile savuruyor. Öyle ki illaki çıkar üstünü sen de güneşlen der gibi üstünüzdeki kıyafetleri soymaya çabalıyor.

Rüzgar ile şakalaşarak, Bodrum’un Turgutreis ve Kadıkalesi sahilllerine el sallayarak, sadece birkaç yapıya sahip Pserimos adasının arkasından geçip, Kalymnos’un geniş liman ağzına hızla yaklaşıyoruz.

İrice bir ada olan Kalymnos, çorak ve dağlık. Dağların batı yamaçlarındaki belli belirsiz yeşillik, şehrin çeperine koyu bir kontur yapsa bile susuzluğun rengi sarı hakimiyetindeki şehrin yapılarının net olarak seçilmesine imkan vermiyor. Çoraklık, yaz güneşinin parlaklığı ile renkli olması gereken binalarda sarı yansımalar yaratıyor ve limanı boyluca çevreleyerek yamaçlara  3-4 dizi halinde kademeli sıralanmış evleri ayrıştırmakta zorlanıyorsunuz.

İki dağ arasındaki geniş limana yaklaşınca, ortada canlı sarı rengi ile Belediye Sarayı ve dağın tepesindeki Agios Sabbas Kilisesi’nin dev haçı, bu silik siluet arasında ilk göze çarpanlar oluyor. Liman mendireğini geçince,  Pothia kasabasının aralara serpiştirilmiş kırmızı çatıları birer ikişer kendini belli etmeye başlıyor.

Kalymnos adasının merkezi olan Pothia kasabasının işlek bir liman olduğu için oldukça büyük iskelesine yanaşıyoruz. Limandan çıkmadan turizm ofisi karşımıza çıkıyor ve ada hakkında bilgilendirici broşürlerden topluyoruz. Adanın genelinde 2 saatlik bir tur yapan tur otobüslerinin de bu noktadan kalktığını öğreniyoruz. ( 10 € )Tur, ada tepelerindeki kale ve Apollon tapınağı harabelerini, Agios Sabbas kilisesini, orta vadiden adanın arkasına geçerek Elies kasabasını ve uyuyan prensesin adası olarak adlandırılan Telendos adasının en güzel görülebileceği Kamari kasabasını, dağ yamaçlarında tırmanış yapılabilen Armeos kasabasını ve turistik Mirties kasabasını gezdiriyor.

Ada hakkında fikir edinmek için en iyi yol olan bu turun kıymetini bilemiyoruz  ve dönüş feribotuna kadar olan kısıtlı zamanımızı Pothia’yı gezmekle değerlendirmeye karar veriyoruz.

Limandan çıkar çıkmaz ilk önümüze gelen bir sünger dalgıçlığı okulu oluyor. Pothia, Yunanistan’ın son sünger filosunu barındırıyor. Kalymnos, antik çağdan beri sünger avcılığının merkezlerinden biri. Günümüzde avcılığa getirilen kısıtlamalar ve sünger hastalıkları bu ticareti baltalamış durumda.

Karşımıza çıkan bir sünger evine hemen dalıyoruz. Halen fiili olarak çalışmakta olup denizden çıkarılan süngerleri değerlendirerek satan bir işletme burası ama ilk kez gördüğümüz irili ufaklı bin bir çeşit süngerleri ile bize adeta bir müze gibi görünüyor. Zamanında büyük talep yaratan sünger, padişahların hareminde, zırhların iç kısımlarında daha ileri zamanlarda ise kozmetikte ve endüstride kullanılmış. Bizde uygun fiyatlı küçük birer parça alıyoruz.

Merkez olarak kabul edilebilecek  Belediye Sarayının bulunduğu meydana kadar yol boyunca çeşitli kafeler yan yana dizilmişler. Ancak buraya kadar olan bölgede de buradan sonraki limanın doğu tarafında da herhangi bir turistik mağaza göze çarpmıyor yani hatıra bir magnet alayım deseniz yok.

Pothia’nın iki anayolu denize paralel olarak değil iki dağ arasındaki vadi boyunca ilerleyerek arkadaki yerleşimlere kadar devam ediyor. Ticaret  bu caddeler boyunca hizmet veriyor ancak sorun şu ki bu caddeler sadece araç trafiğine yönelik yani kaldırım genişliği neredeyse 10 cm. kadar.

Yürüyebildiğimiz kadar içlere doğru yürümeye çalışıyoruz, birkaç ilgi çekici ayakkabı mağazası dışında turistlere yönelik elle tutulur bir yapılanma görmeyince ve hızla geçen motorsikletler  tehlikeli olmaya başlayınca fazla ısrarcı olmadan dönüyoruz. Kalymnos sahil boyundaki üç-beş kafeden başka turizm konusunda fazla bir yatırım yapmamış ve bu görevi Kos adasına devretmiş gibi görünüyor.

Bizde Klaymnos’un bize sunduğu tek nimet olan kafelerden faydalanmak için sahil boyuna dönerek, gelen geçen turizmden bihaber ada halkını seyrederek, Bodrum ve Muhteşem Yüzyıl dizisi hayranı garson kızla sohbet ederek, Kos feribot saatimizi bekliyoruz.

Ada turistik açıdan dalma, yamaç tırmanma ve bakir manzaralar vadediyor sakin bir tatil isteyenler için. Ama genel anlamda bakılırsa, bir arkeoloji müzesinin ve sınırlı konaklama olanaklarının bulunduğu ada daha ziyade günübirlik 1-2 saatlik gelip, görüp, HOŞÇAKAL  demelik….

HOŞÇAKAL   KALYMNOS ! 

Behiye Işın - www.cocuklageziyorum.com