Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Şubat '11

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Ortadoğuda neler oluyor?

Ortadoğuda neler oluyor?
 

Tunus, Mısır derken şimdi de Libya’da isyan, diktatörleri sallıyor. Ortadoğu’da neler oluyor? Buralardaki gelişmeleri doğru okumalıyız. 

Bu diktatörlerin yıkılması mı o halkların yararına yoksa yıkılmaması mı? Tabi ki diktatörlerin yıkılması kulağa çok daha hoş geliyor. Bu diktatörler gönderildiğinde yerine getirilecek düzen acaba o halkların yararına olacak mı? Olacaksa tabi ki gitsinler. Örneğin diktatör Saddam gitti de Irak halkının yararına bir düzen mi geldi? Irak halkı Saddam döneminden daha mı mutlu? 

Orta Doğu için ABD’nin geliştirdiği bir proje var. BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ, bu projeye göre Orta Doğu yeniden şekillendirilecekti. Bunun ilk adımı olarak ABD Saddam’ı hedef seçti ve uyduruk bahanelerle Irak ‘a savaş açtı ve Saddam’ı devirdi. Yerine tamamen kendi kontrolünde bir hükümet ve cumhurbaşkanı getirdi. Her şey göstermelik seçimlerle organize edildi. Görünürde bir demokrasi geldi ama halk iktidarda değildi. Seçimlerle iş başına gelenler ise tamamen ABD’nin kuklaları. 

Irak’ın başta petrol olmak üzere doğal zenginlikleri de ABD’nin kontrolüne geçti. ABD Irakta istediklerini gerçekleştirmek için kendi silahlı kuvvetlerini kullandı. Bu çok maliyetli ve zahmetli bir yoldu. Askerleri öldürüldü, ABD’nin dünya ülkelerindeki imajı zedelendi. 

Bu zahmetli, maliyeti yüksek uygulamanın yerine yine, Bush döneminde yeni bir strateji geliştirildi. Diktatörleri kendi halkına devirtmek, ancak iktidarı kendi kontrolünde tutmak. 

Devrilen diktatörlerin yerine gelenlere bir bakalım, o diktatörleri deviren güçlere mi geçti iktidar? HAYIR. Diktatörlerden yönetimi devralanların hepsi ABD’nin kontrolü altında. Bu yönetimler ‘’Demokratik seçimlerle’’ yönetimlerini pekiştirecek ya da daha fazla biat etmiş olanlara iktidarı devretmek zorunda kalacaklar. Böylece ABD fiili müdahale etmeden ve sevimsiz bir konuma düşmeden istediği yönetimleri iktidara taşıyacak. 

Peki ABD neden diktatörleri devirip onların yerlerine ‘’demokratik bir ortamda’’ seçilmiş yönetimlerin iktidara gelmesini istiyor. Bunun sebebi çok basit. ABD bu diktatörleri istediği gibi kontrol edemiyor. ABD ye lazım olan istediğini yaptırabileceği biat etmiş yönetimler. 

Peki, o ülkeye demokratik bir ortam geldi diye ABD istediği yönetimi iktidara getirebilecek mi ki bu yönteme başvuruyor? Bunun cevabı da gayet basit. Gerçek demokrasinin olmadığı, göstermelik bir demokraside bunu yapması çok basit. Bu süreci yönetmek için ABD’nin paket programı hazır. Nasıl olsa o ülkeye demokrasi geldi, herkes istediğini söyler, yazar. Kurarsın yandaş gazete ve TV leri, bazı köşe yazarlarını satın alır, istediğin yönde yazılar yazdırırsın. Seçtireceğin adamları, devlet adamı yetiştirme programı çerçevesinde ABD ye getirip formatlarsın. Bunlardan biat edenleri yönetime taşımak için gazetelerde, TV’lerde başlarsın yayına. Bunları kamuoyuna lanse edersin. Size bağlı kamuoyu araştırma şirketlerine anketler yaptırır, sizin lider adayınızın açık ara önde olduğunu empoze edersiniz. Adayınızın seçilmesi için seçim sisteminde de gerekli organizasyonları yaparsınız. İlk seçimde adamınız iktidardadır. 

Peki ABD, bu projeyi bu kadar kolay hayata geçirebilir mi? Halk uyanık olmazsa ve bu oyunu bozacak şekilde örgütlü bir mücadeleyi vermezse çok kolaylıkla bu projeyi hayata geçirebilir. Ukrayna’ya, Gürcistan’a ve yakın çevrenize bakın, çok net örneklerini göreceksiniz. Şimdi burada şu soru insanın aklına geliyor. Diktatörlük olacağına, ABD tarafından kontrol edilen göstermelik de olsa demokratik bir ortam daha iyi değil mi? Bu sorunun cevabını şu soru açığa çıkarır. Bağımsız olup kendi ülkemizin kaynaklarını kendimiz mi kullanalım yoksa emperyalistlere bağımlı bir demokratik ortamda ülke kaynaklarını yabancılara mı teslim edelim. 

Tabi ki esas olan gerçek bir demokratik ortam da bağımsız bir ülke olabilmektir. Ama bunu yapamıyorsan bağımsız ama kendi ülkenin diktatörleri emperyalistlerden daha ehveni şerdir. Irak ta Saddam yönetiminde petrol kuyuları Irak halkının refahına çalışıyordu. Tabi diktatörler kendilerine büyük bir pay ayırıyorlardı ama Irak halkı parasız eğitim, parasız sağlık hizmeti alabiliyordu. Herkesin sosyal güvencesi vardı. Ya şimdi.??? Hiçbiri kalmadı. Irak halkı ABD ‘nin ağır bir sömürüsü altında . 

Kaddafi de petrol kaynaklarını millileştirerek işe başlamıştı. Refahı ülke geneline yaydı. Petrol gelirlerini ülkenin imarına yönlendirdi ama her iki lider de bunları ağır bir anti demokratik ortamda gerçekleştirdiler. Normal bir demokratik ortamda acaba bunları gerçekleştirebilirler miydi? Emperyalist güçler, bu ülkeleri rahat bırakırlar mıydı? Bu diktatörlerin emperyalist güçlere karşı bir dik duruş sergilediklerini de unutmayalım. Sanki diktatörlükleri savunuyormuşuz gibi bir izlenim doğmasın. Daha önce de belirttiğim gibi esas olan, gerçek bir demokrasinin o ülkede hayata geçirilebilmesidir. Bu; gerçek bir demokratik ortamda halkın gerçek temsilcilerinin iktidara gelmesiyle ve ülkesinin çıkarlarını kararlılıkla savunmasıyla mümkün olur. Ama bir halk; diktatörlük altında bağımsız bir ülke mi, yoksa bağımlı ama göstermelik bir demokrasi mi tercihine zorlanırsa, bence temel kriter bağımsızlıktır. 

Diktatörlerden kurtulmanın yolu örgütlü halk hareketleridir. Diktatörleri yıktıktan sonra yerine kendi iktidarını koyamayan bir halk hareketi, dış güçler tarafından kullanılmaya açıktır. Her halk hareketini de kutsamak doğru değildir. Dış güçlerin yönlendirmesi ile ortaya çıkmış halk ayaklanmalarını özellikle bizler çok iyi biliriz. Lawrence’leri de unutmadık… 

Erdener ILDIZ 

26 Şubat 2011 

 
Toplam blog
: 80
: 805
Kayıt tarihi
: 25.09.07
 
 

Elektronik yüksek mühendisiyim. Bilgisayarlı kontrol sistemleri üzerinde doktora yaptım. Bir  şirke..