Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Şubat '11

 
Kategori
Edebiyat
 

Öykü denilince

Öykü denilince
 

Yüreğinde öykü ateşi yakmış olan yazarlarımızın ve okuyucularımızın Dünya Öykü Günü kutlu olsun.


Geçmişten geleceğe uzanan ve uzanmaya devam edecek geniş bir yelpazedir öykü. Hayatın içinden kopup gelir. İnsanı anlatır her haliyle. Seviniriz, üzülürüz, kahkahalar atarız, gözyaşı dökeriz, heyecanlanırız, nefret ederiz, çok severiz, düşünürüz, merak ederiz sayfalar arasında kaybolurken. Karakterlerle bütünleşir, kendimizi onların yerine koyarız kimi zaman. Bazen de işte deriz, işte tam da beni anlatıyor çünkü o kadar tanıdıktır ki satırlarda anlatılan. 

Kaç milyar kişi nefes alıyorsa yeryüzünde hepsinin bambaşka bir hikâyesi vardır. Her insan hayattır çünkü. Ve her hikâye farklı bir insan. 

Gün olur birbirine benzer yaşananlar. Öyküleşir yerini alır ya bir edebiyat dergisinde ya da bir kitapta. Konu benzerdir ama anlatım farklıdır. Bir insandan diğerine değişir anlatılan. Asıl olan senin “onu” nasıl anlattığındır ve yine “anlattıklarının” okuyucuya ne kadarının, nasıl ulaştığıdır. 

Anlardan oluşur öykü. İnsanlardan beslenir. Yüreğimize dokunur. 

Gitmediğimiz, görmediğimiz yerleri ayağımıza getirir, fikir sahibi yapar. Gidip görme arzusu yaratır belleğimizde. 

Ufkumuzu açar, düşünme gücümüzü geliştirir. Hayal dünyamızı varsıllaştırır. 

An olur bir olayı anlatır bize canlı canlı. An olur durum hakkında bilgilendirir. Uzun olur, kısa olur ve can evinden vurur okuyanı. 

Çok yakında Kanguru Yayınlarından çıkacak olan öykü kitabımdan bir öyküyle “Tükendi mi Kelimelerim?” ile seslenmek istiyorum sizlere. Daha doğrusu ben değil de öykümün kahramanı Şermin seslenecek. İçindeki yazma arzusunun nasıl tırmandığını, nasıl vazgeçilemez bir şey olduğunu. 

“Karamsarlığa kapıldığı anlarda yazmak istemez, kendine sınır koyar; “Artık yazmayacağım.” diye kararlar alır ama her seferinde kendini gizli gizli yazarken bulurdu. Nasıl bir hastalıktı bu içindeki yazma isteği. Ne melen, ne durdurulamaz bir şeydi yazmak. Başka olaylarda yaşamak, başka karakterlerle ağlayıp gülmek. İsimler vermek yarattığı kahramanlarına. Şekillendirmek, yoğurmak. Gözünün şeklinden, saçının rengine kadar ilmek ilmek işlemek satırlarında. Günlerce uykusuz kalmak. Eve kapanmak. Ecel terleri dökmek en iyisini yakalayabilmek adına. Her seferinde bir önceki yazdığınla yarışmak. Kendini tekrar etmemek. Sancılar çekmek en mükemmelini nasıl başarabilirim diye. O zaman mırıldanmak kendi kendine “doğum sancısı çekmek” deyimi bu olsa gerek diye. Öyle bir anda akıvermesi satırlarına. Önce harflerin yan yana gelmesi, kelimeleri oluşturması. Kelimelerin yan yana gelip de cümleleri kurması. Cümlelerin paragraflara dönüşmesi. Paragraflarda öykünün hayat bulması, nefes alması. İçinde günlerce büyütmek öyküyü ve sonra yüzünde kocaman bir gülümsemeyle hayat buluşunu seyretmek, canlı kanlı karşında duruşuna belki de göz kırpışına tanık olmak. Heyhat! Nasıl anlatılamaz bir duygudur ki bu çepeçevre sarar insanı. Daha önce böyle bir hikâyenin olmaması ama artık var olduğu gerçeğinin kabul görmesi. Okuyucuların kendilerinden bir şeyler bulacaklarını duyumsamak. Satır aralarına saklanan ne varsa bulup çıkaracakları hissine kapılmak. Bütünleşmek her paragrafla.
Yazdığın, yarattığın herhangi bir eser hakkında eleştirmelerin olumlu ya da olumsuz yazılarını okumak. Sevinmek ya da üzülmek. Var olmak edebiyatın büyülü dünyasında.”
 

Yüreğinde öykü ateşi yakmış olan yazarlarımızın ve okuyucularımızın 14 Şubat Dünya Öykü Günü kutlu olsun. 

.................... 

"RESİM: Alıntı" 

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..