Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '18

 
Kategori
Öykü
 

Öykü

Öykü
 

Öykü türünde 4.kitabım


Toplumsal değişim, kentsoyluluğun üstünlüğü, usun, mantığın ürünü düzyazıyı doğurur. Bu gerçek 17.yyıl Avrupasından başlayarak bilimsel düşüncenin gelişmesi, bireysel yaşantıyı yansıtma, gözleme dayanan anlatım düzyazı dilinin gelişmesini hızlandırdı.

20.yüzyılda gazete ve dergi yazısı olarak Boet Harte’in öyküleri, Ruyad Kipling’in Hindistan’daki yaşamı anlatan öyküleri, Turgenyev’in örnekleri öykü türünü tanıtmada iz bıraktı.

Öykü, olmuş ya da olabilmesi olanaklı olayları, durumları, insan yaşamından gerçeğe uygun kesitleri yer ve zamana bağlı olarak kimi kez gerçekçi, kimileyin düşlemsel (fantastik, gerçek dışı olaylar gerçek dışı bir dünyada) bir kurgu ile ele alan kısa anlatı türüdür. Kurgu ise, “Gerçeği kendi düzleminden başka bir düzlemde yer alan tek biçimli, tek tanımlı bir veri olmadığı.” *** anlamındadır.

Öykü, bir tür adı olarak yazınımızda 19.yüzyıldan sonra kullanılmaya başlamıştır.Öykü, yaşamın bütünü içinde fakat bir bölümü üzerine kurulmuş derinliği olan bir büyüteçtir.

Öykü şiire en yakın türdür . Bu yakınlık her iki türdeki dilin kullanımından kaynaklanıyor . Dili yoğun , ekonomik kullanmak anlatıma derinlik kazandırdığı gibi okuru da gereksiz okumadan kurtarıyor .

Bunu en iyi başaran kuşkusuz şiirdir . Ancak , öykü de bu yolda şiire çok yakındır . Öykü dilbilgisel kurallarla kuşatılsa da şiire olan dostluğundan ayrı düşmez . İster olay , ister durum öyküsü olsun yazar dilini özenle seçer . Sözcükleri yerinde kullanmayı amaçlar .

Dünya yazınında olay öyküsünün kururcusu Guy De Maupassant ile durum öykücüsü Anton Çehov ‘un açtığı bu yoldan giden öykücülerimizden Ömer Seyfettin,Sabahattin Ali olay ; Memduh Şevket Esendal, Sait Faik Abasıyanık durum öykü türlerinde öykücülüğümüzün temel taşlarıdır .

Bu seçkin yazarlarımızdan bu yana öykücülüğümüz büyük kazanımlar elde etmiştir . Bugün Türkçeyi başarıyla kullanan yazın adamlarımız Türkçeyle şiir , öykü yazılabileceğini kanıtlarcasına özgün ürünler vermektedirler . Türkçenin anlatım gücünü böylece kanıtladılar .
Şiir , öykü kardeşliği yüz akımız . Bir yandan dilimiz gelişirken , diğer yandan bu türlerde ürünlerimiz çoğalıyor . Bu çoğalma , öykü yazarlarımızı nitelikli olma yolunda dile özen göstermeye çağırıyor .

Türkçe , öykü türünde anlatım yetkinliği kazanırken öykü denizine bir taş da ben atayım dedim ...

DÜĞÜN

Akşamın karanlığı basmıştı, gelen giden yoktu. Koca Yahya bizi korkutmaya başladı. Karasu’dan dönenlere soruyordum: “Yahya’yı gören eden var mı?” diye .

Karasu’da koşturan Yahya bizim kaygılarımızdan habersizdi. O, Kooperatifçi Mustafa ile aylık yiyeceklerimizi alacağına, tutmuş bir düğün sevdası peşine düşmüşler. Karasu’da tanıdık birilerinin düğününün yapıldığı salonu arıyorlar. Kooperatifçi Mustafa mı onu, yoksa o mu koca Yahya’yı takmış peşine; önünde sonunda öğreneceğiz.

Kim bilir düğün mü, yoksa başka bir niyet mi vardı işin içinde. Hele Kooperatifçi Mustafa
neyin peşinde, bir gönül işi olmasın bizi meraklara bırakan bu gecikme. Aradıkları salonu sormadıkları kimse kalmadı Karasu’da. Yok, yok işte. Böyle bir salon olsa olsa Adapazarı’ndadır diyenlere diyecekleri yoktu. Öyle ya, olabilir. Kooperatifçi Mustafa, “Yahya, gel Adapazarı’na gidelim, biraz geç de kalsak önemli değil.”

İşte buyur, bu akıl işi mi? Sen çocuğu aklı sıra kandır, tut peşine tak. Bu nasıl bir iş anlaşılamadı. Akşam karanlığı giderek artıyordu.Alaca karanlık yerini koyu karanlığa bırakmıştı. Kimdi bu şanslı, Kooperatiçi Mustafa’yı koşturan, bot beklemez korkusuzluğu, Sakarya izin vermez gecenin karanlığında gecişe. Tüm bunlar, yüreğine düşen ateşi durduramadı Mustafa’nın. İşte gönül bu anlamaz, dinlemez.

Koca Yahya’yı korkular almıştı. Sakarya’nın geçit vermez yükselişi, kıvrım kıvrım akışı toprakları söküp Karadeniz’e taşıyordu. Geceleyin Botçu Yaşar da bulunmaz. Bu gece kaldık yollarda! Karasu, Adapazarı derken sığınacak bir yer bulabilsek diye Adapazarı yolunda düşünmeye başladı Yahya.

Düğünü salonda ararken bir evde buldular. Düğün sahibi Kooperatifçi Mustafa’nın asker arkadaşıydı. Uzaktan da olsa onu tanıdı. Damatlıklarını giyinmiş sağdıcının yanında oturuyordu damat. Sağdıca gelenleri gösteriyordu. Kooperatifçi Mustafa, koca Yahya düğün evine girince sağdıç damadın yanından doğrulup onlara doğru yürüdü. Damat da ayaklanmıştı. Asker arkadaşını düğününde hiç beklemiyordu. Siyah giysiler içinde damatlık yakışmıştı Kooperatifçi Mustafa’nın arkadaşına.

Kooperatifçi Mustafa gün boyu Karasu, Adapazarı yolculuğunu anlattı.Sonunda düğün evini bulmasına içten içe sevindi. O geceyi askerlik anılarıyla süsleyerek asker arkadaşıyla konuşup durdu. Düğün dönüşü Karasu’ya yolculuk, sonra Botçu Yaşar Kelköy’e ulaştıracaktı kaçakları.

Hesabını verirken Mustafa gönül işini sakladı, kimselere duyurmadı. Dünkü arayış gönülde saklı duran içindi. Asker arkadaşının kız kardeşini yıllar önce görmüştü.Şimdi işi sağlama bağlamak istiyordu.Yıllar sonra düğün kalabalığında gönülde saklı duranı yeniden gördü.Hoş hoş bakışları, dünü unutmaması sevindirdi Mustafa’yı. Bunu asker arkadaşı da bilmiyordu.Artık asker arkadaşını ikinci ziyareti olsa olsa kız kardeşi için olacaktı.

 

 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..