Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mart '10

 
Kategori
Deneme
 

Öyle bir noktaya gelip

Yolculukların kaçış olduğu çok zamanlardan geçti. Oysa yalnızlıkla, hayal kırıklığıyla geçen gurbet teşebbüsleri burada, bildiği, sevdiği ve paylaştığı her şeyle ısıtılmış kendi şehrinde olmanın ne demek olduğunu iliklerinde hissetmesine yaradı. İyimserliğin, arkasında sinsi ama azgın bir umut, kendini ispat edeceği anı bekleme ve o güne hazırlanma olduğu günler…Kafaya takılan birisi… Adım adım hedefe yaklaştıkça katlanan umut ve katlanan beklenti. Hiç hayalindeki gibi olmadığında karşılaşmalar, vücudunu ikiye katlayıp yatağa düşüren, ruhunu soğuk vakumla çekip de içine ateş topu bırakan yenilgiler. İlk düşüşten bile beter olan yeniden karşılaşma sonrası düşüşler.. Beklenenler arttıkça uçuruma giden adımların hızı artarmış yalnızca.

Geçen hergün düşlerin gerçekleşmediği bir gün dahadır. Yaşadıklarından ekleyerek değil hep yaşayamadıklarından kaybederek geçen bir geri sayımdır beklemek. Aynada kendine acıyarak bakmaktan bıkmak.. bu sürecin az devamında bir yere tekabül eder. Ne kadar devam edeceği ise sıkılmaktan ne kadar sıkıldığına bağlıdır. Bir tokat daha yemek de gerekebilir . ‘Bu kadar da olamaz, hayat bana artık bu kadarını da yapmaz’’ dedikten sonra yenen tokat. O kadarını da yapınca hayat Tam hangi gündü, kendine söylediği hangi cümleden sonraydı hatırlanmasa da artık kendine olan tüüümm samimiyetiyle, ruhunun en bölünmez atomlarına kadar bırakmak beklemeyi. Birisini çıta kabul edip, mutluluğu ve kendinden memnuniyeti ona endeksledikten sonra, o çıtayla kendini yeterince deştikten sonra bilip de yapmadığı bir şey vardır ve anca yeterince deşildikten sonra yapar: Sabitlediği bütün çıtaları söküp atmak. Her şeyin havaya uçmasına izin vermek; bütün doğruların, idealize edilen insanın ya da insanların, erişmedikçe kendini ve hayatı aşağılayan tavrının, kendine acımanın ve en çok da korku ve bıkkınlığın uçup gitmesine izin vermek. Artık yeni resimler çizmek. Mutlu anların tanımı değişince çizilen resimler. Kendi ne olmak istiyorsa… Bahar güneşinde Kudüs’te bir avluda mı, kendi evinin balkonunda yazarken mi.. Özgüven, kendi resmini çizip içinde rahat etmek demekmiş. O kadar yerini bulmakmış ki o resimde, kimseye hatta kendine bile bir şey anlatmaya gerek görmemekmiş. Ve o resmin birisine, o birisiyle yaşanacak mutluluklar ihtimaline bağlı olmadan kurulabilmesiymiş. Koşulsuz olduğu için mutluluğu kesin gözüyle görmekmiş. Bir misyon bulabileceğine inanmakmış. Ve farzetmekmiş ki hiç öyle birisi yokmuş.
 
Toplam blog
: 4
: 406
Kayıt tarihi
: 26.10.08
 
 

Ekonomi okudum. Düşlediğim bir ülkede, dünyada yaşamak için  bir yerinden tutup değiştirme hevesi..